MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Bahçeli'nin açıklamaları şöyle konuştu:

* Beşeriyetin her zamankinden daha fazla huzura, dayanışmaya ihtiyacı olduğu bir tarih döneminden geçtiğini düşünüyorum.

* Çatışma dinamiklerinin yaygınlık kazanması, cepheleşme eğilimlerinin genişlemiş olması, hakimiyet ve hegemonya mücadelelerinin yaygınlaşarak bir üst faza, ileri bir aşamaya, tehlikeli bir evreye sıçrama emaresi taşıması bu düşüncemin temelini teşkil etmektedir.

*Şayet bugünün güven arayışları, bugünkü güvenlik çabaları geleceğin dünyasına hizmet etmiyorsa ahlaken ve manen yok hükmündedir.

* Tarih, geçmişe dönerek anlatılır, geleceğe bakarak anlaşılır. Haklının güçsüz, güçlünün haklı görüldüğü; hukukun hükümranlığı yerine hükümranlığın hukuk olduğu bir dünya düzeni adaletli ve hakkaniyetli olmadığı gibi, insani ve vicdani hiçbir değerle de bağdaşmayacaktır.

*Maalesef genel geçer dünya düzeni milyonlarca insanın ölümüne yol açan küresel bir savaşın ardından galip ve muktedir devletlerin eliyle ve onların lehine inşa edilmiş, hâkimiyet ve nüfuz alanları kalın hatlarla çizilmiştir.

*Bu nedenle barış ve istikrara duyulan haklı talepler her seferinde kesintiye uğramış, husumetin yalçın kayalıklarına çarpıp dağılmıştır.

*Medeniyet ve milletler arasındaki fay hatları, yıllar içinde biriken gerilim düzeyi yüksek enerjiyi bazen sudan sebeplerle, bazen suizan vesilelerle, bazen de daha fazlasını elde etme hırsıyla çatlamıştır.

*Bu çatlamayla tetiklenen şiddetli deprem etkisi zincirleme felaketleri beraberinde getirmiş, sonuçta insanlığın umutlarını birer birer devirmiştir.

*24 Şubat 2022 Perşembe günü, sabahın erken saatlerinde Rusya Federasyonu komşu ülkesi Ukrayna’ya karşı haksız ve hukuksuz, hiçbir şekilde tasvip edilemeyecek bir işgal hareketi başlatmıştır.

*Bu askeri operasyon uluslararası hukuka, Ukrayna’nın egemen toprak bütünlüğüne, bağımsız siyasi varlığına ve Minsk sürecine bütünüyle terstir.

*45 yıl boyunca Avrupa’yı bölen Demir Perde, Soğuk Savaş’ın nasıl ki simgesiyse, Ukrayna’nın işgali de Soğuk Savaş sonrasının en ciddi krizlerinden birisi olarak sivrilmiş, alarm veren küresel cepheleşmeyi sertleştirmiştir.

*Rusya aynı şekilde, Ukrayna’nın sınırlarını güvence altına alan, üstelik taraf olarak imza koyduğu anlaşmaları da Kırım’ın ilhakında olduğu gibi aleni olarak çiğnemiştir.

*5 Aralık 1994 Budapeşte Memorandumu ile Ukrayna’ya karşı güç kullanmayacağının garantisini veren, sınırlarına ve egemenliğine saygı duyacağını taahhüt eden Rusya sözünde durmamış, 2014’den itibaren işgal planlarını aşama aşama tatbik etmiştir.

-Nitekim Putin’in mütecaviz tutumu devletlerarası ilişkilerde geçerli kuralların A’dan Z’ye ihlali ve hiçe sayılmasından başka bir manaya gelmemiş, gelmeyecektir.

*Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin toprakları, sınır güvenliği, insan varlığı, siyasi birliği ve egemenlik hakları çok tehlikeli şekilde saldırıya uğramıştır.Sekizinci güne giren bu saldırı bütün vahametiyle sürmektedir.

*Ne var ki, aynı Birleşmiş Milletler yasa dışı ve gayri meşru askeri harekât karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, suya sabuna dokunan hiçbir irade gösterememiştir.

*Tarih nehrinde kan akarken, dünya utanç verici bir seyre dalmış, ekonomik ve finansal mahreçli yaptırım kararlarıyla oyalanmıştır.

*Söz konusu yaptırımların fırlatılan balistik füzelerle nasıl boy ölçüşebileceğini, ağır silahlarla mukayese edildiğinde nasıl bir etki uyandıracağını nedense hiç kimse ağzına alma gereği şu ana kadar duymamıştır.

1 Ağustos 1975 Helsinki Zirvesiyle kurulan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı bize göre işlevini ve iddiasını yitirmiş, ilkesel bazda inandırıcılığını da kaybetmiştir.

*Ukrayna’nın işgaliyle, devletlerarası ilişkilerde makuliyet ve meşruiyet dışı yeni bir sayfa açıldığı, gelişigüzel tarih yorumu üzerinden bir ülkenin varlığının yargılandığı ve işgalin arka dekorunun hazırlandığı anlaşılmıştır.

*Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya kalkışması mahsurlu bir mantık, çelişki içinde bocaladığının marazi ve trajik bir örneğidir.

*Yine Putin’in 19’uncu yüzyıl jeopolitiğini diriltme gayesi çok tehlikeli bir Rus ruleti oynama girişiminden başka bir manaya gelmeyecektir.

Ayrılıkçı Donbas’ın tarihsel olarak Rusya’nın parçası olduğunu söylemesinin yanı sıra, Ukrayna kıyılarını Osmanlı’ya karşı koruduklarını iddia etmesi de yanlıştır, kafa karışıklığının yoğunlaşmasıdır.

*Hatırlatırım ki, daha düne kadar Karadeniz adete bir Türk gölüydü. Karadeniz’in kuzeyi bir zamanlar Türk yurduydu, Kavimler Göçü diye bilinen ve atalarımızın üstüne basarak Batı’ya geçtikleri topraklardaki hatıralarımız Türklüğün vicdanında hala kor gibi yanmaktadır.

*Şayet tarihin şahitliğine müracaat edersek bırakınız Putin’i, Türk milletinin karşısında konuşmaya, ahkâm kesmeye, tarih hatırlatmasına hiç kimsenin, hiçbir devletin ne yüzü ne de cüreti yetecektir.

*Tarih dile gelirse, tarihi gerçekler şakır şakır konuşmaya bir kez başlarsa, Türk milletinin okunan fermanını duymayan da, dinlemeyen de, hatta dize gelmeyen de kalmayacaktır.

*Etnik ve kültürel yakınlıktan bir ülkenin işgal bahanesi çıkartılıyorsa o zaman üç kıta bizi söyleyecek, üç kıta bizi anlatacak ve coğrafyalar durmaksızın bizi çağıracaktır

PUTİN'E SERT TEPKİ

*Donbas’ı Ukrayna’dan koparma hamlesi bölücülüktür. Bu bölgenin sözde bağımsızlığının ve egemenliğinin Rusya Parlamentosu tarafından tasdiki evrensel hukuk kurallarını infaz etmektir.

*Putin’in Donetsk ve Luhansk’ı tanınma kararının ardından sözde barışı sağlamak üzere ayrılıkçı bölgeye asker sevk ettiği malumlarınızdır. Söz konusu askeri işgalin iki amacı olduğu anlaşılmaktadır:

*İlki, NATO desteği olan Ukrayna’nın Rusya’yı tehdit eder halden çıkartılması, ikincisi de Ukrayna’daki Rus nüfusun güvenliğinin sağlanmasıdır. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya alınmaması hususunda yazılı güvence talep etmiş, fakat bu güvenceyi alamamıştır.

*Ukrayna krizinin bir ucunda Rusya zorbalığı varken, diğer ucunda NATO ve Batılı ülkelerin tahrik ve provokasyonlarının yer aldığı açıkça meydandadır.

*Esasen Ukrayna arada kalmış, güç blokları çemberine sıkışmış, deyim yerindeyse filler tepişirken çimenler ezilmiştir.

*Ateşlenen füzelerin yıkım sahneleri, Putin’in nükleer silah tehditleri, tankların palet gürültüleri, askeri konvoyların sürekli gösterimi, masumların feryat figan sesleri, meskun mahal çatışmaları, yollara dökülen suçsuz günahsız insanların dramı, dünyanın çaresizlik içinde kıvranışı, tuzu kuruların beyanat üstüne beyanat vermeleri aslında güç konsolidesini hedefleyen ülkelerin vahşi hesaplaşma özetidir.

*Dün kanlı gündemin üst sıralarında Bosna vardı, Bağdat vardı, kabil vardı, Kosova vardı, Sana vardı, Şam vardı, bugün emperyalizmin vizyonuna Kiev girmiştir. Putin’in, NATO’nun doğuya genişleme stratejisinden duyduğu rahatsızlık sır değildir.

*Bu kapsamda muhataplarıyla ters düşmesinden dolayı Ukrayna işgaline mecbur kaldıklarını söylemesi de henüz çok yenidir.

*1962’de Küba füze krizinde dönemin ABD Başkanı, dönemin Sovyetler Birliği Başkanı’na güvence vermesiyle dünyanın büyük bir savaşın eşiğinden döndüğü insanlığın ortak hafızasında kayıtlıdır.

* 2008 yılında gerçekleştirilen NATO Zirvesi’nde Ukrayna’nın üye yapılmasına ilişkin alınan kararın sürüncemede bırakılması, kutuplaşmayı ve Kafkaslardaki gerilimi tırmandırmaktan başka bir işe yaramadığı bugün daha da gün yüzüne çıkmış durumdadır.

*Ukrayna madem NATO üyesi yapılmayacaktı, bunca yıldır ABD tarafından neden boş vaatlerle avutulmuş, hangi gayelerle demirin tavında dövülmesi geciktirilmiştir?

*Bu kapsamda, Ukrayna’yı ateş çukuruna çeken, savaş ortamına hapseden bir yanda Rusya iken diğer yanda batılı ülkeler değil midir?

* Gürcistan’ın NATO’ya girdi giriyor dedikleri bir süreçte, Abhazya ile Güney Osetya’yı Rusya’ya kaptırmak, perde gerisinde kızışan bir pazarlığın mı yoksa bir akılsızlığın veya bir strateji zafiyetinin eseri mi olduğu hala tartışmaya açık bir muammadır.

*ABD ile AB ülkeleri, küresel sahnenin ön tarafında yaptırım üstüne yaptırım kararları açıklarken, arka tarafında Rusya’yla müzakere ve mutabakat zemini aramadıklarını hiç kimse iddia edemeyecek, bize de yutturamayacaktır.

*ABD Başkanı, Rusya’ya karşı askeri güç kullanmayacaklarını, böyle bir niyetlerinin olmadığını defalarca duyurma ihtiyacı hissetmiştir. Çok geçmeden NATO da aynı hizaya girmiştir.

5 MADDEDE YAPILMASI GEREKENLER...

Geldiğimiz bu aşamada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Rusya-Ukrayna arasındaki silahlı çatışmaların ivme kaybetmesi, süren yüksek gerilimin hafifletilmesi, barış için güçlü bir adım atılabilmesi maksadıyla, Türkiye ve dünya kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz görüş ve düşüncelerimiz maddeler halinde şunlardan ibarettir:

1- Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulmalıdır.

2- Rusya ile Ukrayna arasında çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir.

3- Rusya işgalden derhal ve önşartsız vazgeçmeli, askeri unsurlarını geri çekmelidir.

4- NATO, doğuya genişleme stratejisini kesinlikle gözden geçirmeli, sanal korkular üreterek, gücünü ve üye ülkeleri devamlı bir arada tutma arayışından vazgeçmelidir.

5- Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur. Müzakere masası silahlı çatışmaya üstün gelmelidir.

"ACİL BİR ŞEKİLDE ATEŞKES SAĞLANMALIDIR"

*Ukrayna'nın siyasi ve toprak bütünlüğü ile egemenlik haklarına saygı duyulmalıdır. Rusya işgalden derhal vazgeçmeli askerlerini geri çekmelidir.

*NATO doğuya genişleme stratejisini geri çekmelidir. Acil bir şekilde ateşkes sağlanmalıdır. Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur.

"UKRAYNA'YI İŞGAL EDEN PUTİN HAKSIZDIR"

* Rusya ve Ukrayna heyetleri arasında mutabakat arayışları memnuniyet vericidir. Ukrayna'yı işgal eden Putin haksızdır. Fakat bu durum Rusya ile ticari ekonomik ilişkilerimizi zedelememelidir.

MUHALEFETİ HEDEF ALDI

*Türkiye Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilemiş. Uyarılarını yeri ve zamanında yapmıştır.

*Zillet ittifakı ise vatandaşlarımızı büyük bir özveriyle savaş bölgesinden ülkeye getiren hükümete kara çalanlar İstanbul'a kar yağdığında iki sokağı temizlemekten aciz kaldığını unutmuştur.

PARLAMENTER SİSTEM METNİNE TEPKİ

*28 Şubat post-modern darbesinin yıl dönümünde, Ankara Bilkent Otel’de uzun bir masanın etrafında dizilen güdümlü altı parti “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıklamışlardır.

*Yarının Türkiye’sini inşa etmek için adım attıklarını söyleseler de, metinde Türkiye yoktur, Türk milleti yoktur, inanç yoktur, tutarlılık yoktur, insicam yoktur, irade yoktur, milli birlik ve kardeşliğe en küçük atıf yoktur.

*Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesidir. Ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak kağıt parçasından farksızdır.

*Neymiş, Türkiye’nin yıllardır umut ettiği tarihi bir çalışma için bir araya gelmişler.
Kılıçdaroğlu’na bakarsak, altı partiye tarih bir sorumluluk yüklemiş.

*Tarihi anlamayanların, milleti takmayanların, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını tanımayanların küresel güçlerin telkiniyle buluşmaları omuzlarına binen sorumlulukla değil, onurlarını lekeleyen suçluluk psikolojisiyle izah edilecektir.

048 sayfalık metnin içeriği tamtakır kuru bakırdır, hiçbir somut ve yeni bir öneri de yoktur. Bu metni tarihi yapan tek şey, 28 Şubat zihniyetine uygun olarak “güçlendirilmiş istikrarsızlık” bildirisi olmasıdır.

*Açıklanan metin nitelik olarak bir anayasa önerisi değil, yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçecektir.

* Bütüne bakıldığında bir uzlaşma değil, “uzlaşamama metni” olduğu çok açıktır. 6 partinin ortak çalışmasında ne yeni bir anayasa ne içeriğine ilişkin somut teklifler ne de bir yol haritası vardır.

* Bu durum aslında zillet ittifakının hiçbir konuda uzlaşamadığını ve milletimize söyleyecek sözlerinin olmadığını işaret etmektedir.

*28 Şubat bildiri metninde uzlaşılan tek nokta milletin ortak iradesi ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi karşıtlığıdır.

* Mezkur metin ile 1982 Anayasası’nın da gerisine giderek 1961 Anayasası’nda olduğu gibi “devletin güçsüzleştirilmesi” amaçlanmaktadır.

*1961 Anayasası ile getirildiği gibi Cumhurbaşkanının bir defalığına 7 yıllığına seçileceği söylenirken nasıl seçileceğinin kurnazca üzeri örtülmektedir.

* 1961 Anayasası döneminde olduğu gibi olağanüstü hal kararnamesinin kaldırılacağı, olağanüstü hal şartlarında devletin mücadele gücünün zayıflatılacağı görülmektedir.

*Hâkimler ve savcılar kurulunun birbirinden ayrılarak geriye gidişin yargısal çatısı örülmek istenmektedir.

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ortaya konulan mutlak millet iradesi ve güçlü devlet modeli tersine çevrilerek devletin etkisizleştirilmesi, Ayrıca “düşürülemeyen istikrarlı hükümet” anlayışı yerine, Parlamenter Sistem’de “gensoru yoluyla düşürülebilen istikrarsız hükümetler” dönemine geçiş hedeflenmektedir.

* Ortaya çıkacak istikrarsız hükümetler baştan kabul edilerek, çözüm adına “yapıcı güvensizlik oyu” önerisi getirilmektedir.

*Almanya’da uygulanan bu yöntemde hükümeti düşürme çoğunluğuna sahip partilerin yeni hükümeti kurması gerekmektedir.

*Bu öneri istikrarsız hükümetlerin kurulacağını baştan kabul ederek, hükümeti düşürenin alternatifini oluşturması önerisidir.

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kabul edilen seçim ittifakı sayesinde ne oy aldığına bakılmadan tüm partiler Meclis’te temsil edilebilirken, Parlamenter Sistem’e geri dönülüp barajın yüzde 3’e çekileceğini ve Meclis’in daha güçlü hale geleceğini söylemek, ne söylediğini bilmeyenlerin şuursuzluğudur.

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’te kaç partinin olduğu hükümetin istikrarına hiçbir şekilde tesir etmemektedir.

*Parlamenter Sistem’de yüzde 3 barajı getirmek, hükümetin kurulmasını zorlaştırırken, düşürülmesini kolaylaştıracaktır.

*28 Şubat bildirisi 1961 Anayasası gibi zayıf ve istikrarsız hükümetler dönemine ülkeyi mahkum etmek istemektedir.

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ortaya konulan güçlü ve istikrarlı hükümet modeli 15 Temmuz darbe girişiminin yaralarını sarmış, milli beka kararlılıkla ve kahramanca müdafaa edilmiştir.

* Irak, Suriye, Libya, Karabağ gibi bölgesel sorunların üstesinden gelinmiştir.
Dünya tarihine geçen küresel bir salgınla mücadelede kararlı bir yönetim sergilenmiştir.

* Rusya-Ukrayna Savaşı’nda dirayetli bir yönetim ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin rüştü yeniden ispat edilmiştir.

* Parlamenter Sistem döneminin istikrarsız ve zayıf yürütme modeline geri dönmeyi istemek tarihin akışını tersine çevirmeye kalkışmaktır ve sonuçsuz kalacağı kesindir.

* 28 Şubat günü zillet ittifakı hiçbir öneride bulunmadığı gibi, yeni bir anayasa vaadini de paylaşamamıştır.

* Hâlbuki Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aylar önce Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni kurumsallaştıran 100 maddelik yeni anayasa metnini hazırlayıp kamuoyunun bilgisine sunduğumuz herkesin bildiği bir gerçektir.

* Parlamenter Sistemi kötü bir makyajla tekrar sunan bu 28 Şubat bildirisine karşı milletimizin ortak iradesi ile kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini ve 2023’ü yeni bir anayasa ile taçlandırmak temel hedefimizdir.

*Ölmüş ve ortadan kalkmış bir sistem güçlendirilemez. Milletin geleceği nasıl ve ne zaman yapılacağı belirsiz bir hükümet sistemi değişikliği ile karartılamaz.

*HDP’nin Dolmabahçe Mutabakatıyla ilgili açıklaması zilletin altı partisine atılmış pas, gönderilmiş selam, biz de varız ve sizinleyiz mesajıdır.

* Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışması, PKK’ya, FETÖ’ye, küresel çevrelere, bölücü ve yıkıcı mihraklara ikramdır, itinayla uzatılan kirli elin ibrasıdır.

*Yasama, yürütme ve yargı alanında yapılan tespit, değerlendirme ve hedeflerin hiçbir yenilik taşımadığı ortadadır.

*Açıklanan metin geçmişe dönüş beyannamesidir. Yarının Türkiye’sine değil dünün Türkiye’sine özlemdir. Koalisyonlar dönemini tekrar canlandırma niyetidir.

*Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dedikleri beyhude bir oyalanma, yükselen Türkiye’nin önünü kesme gayesidir. Türk milleti bu zillete inanıyorum ki müsaade etmeyecektir.
Türkiye’yi tarihin gerisine düşürme emelini hiç kimse başaramayacaktır.

*Sıradan, basit, etkisiz, kimliksiz, ruhsuz, eskinin kötü bir kopyası olan 28 Şubat Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem açıklaması zillet partilerinin elinde patlamış, hevesleri kursaklarında kalmış, deyim yerindeyse nal topladıkları açığa çıkmış, alayı birden havlu atmıştır.

*Türkiye’nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, gelecek ümidi de Cumhur İttifakı’dır. Türk milleti emsalsiz kararını 16 Nisan Halkoylamasıyla vermiştir.

Zillet ittifakı ya bu muazzam yönetim sistemine kuzu kuzu alışacak, ya da Türk milleti bunların hepsini birden ayıklayıp, önüne kattığı gibi tarihin bodrum katına süpürecektir.

*Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum.

[old_news_related_template title="CHP'li Özel'den Bahçeli'ye enflasyon göndermesi" desc="Manisa'nın Şehzadeler ilçesine bağlı Aşağı Çobanisa’da pazaryerini gezen ve ardından zamlarla ilgili açıklamada bulunan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye havuç üzerinden enflasyon göndermesi yaptı." image="https://sozcuo01.sozcucdn.com/wp-content/uploads/2022/02/24/iecrop/dd7387b3-8b1a-4c91-a288-5efa2b8423c6_16_9_1645689604.jpg" link="https://www.sozcu.com.tr/2022/gundem/chpli-ozelden-bahceliye-enflasyon-gondermesi-6971220/"]