AKP’Lİ ESKİ TARIM BAKANI FARUK ÇELİK TARIMDA ÇIKIŞI SÖZCÜ’YE ANLATTI... 


Dün yazdım: “İktidarın biçtiği tarım bakanları.” Bunlardan birisi de eski bakan Faruk Çelik’ti. 24 Kasım 2015 tarihinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı oldu, 19 Temmuz 2017’de yapılan kabine değişikliğinde görevi Ahmet Eşref Fakıbaba’ya devretti. 22 ay yaptığı bakanlık sürecinde ‘Milli Tarım Projesi’ni hayata geçirmeye çalıştı.

Örneğin... 14 Mart 2017’de “Kendi topraklarımızda kendi hayvanımızı üretip kendi besimizi üretip kesip soframıza getireceğiz” diye konuştu.

Örneğin... 25 Mart 2017’de “Kırmızı et piyasasında fiyatları tırmandırma gayreti içinde olanları görmezden gelemeyiz. Piyasaları speküle edici girişimlere kesinlikle izin vermeyeceğiz” dedi.

Son konuşmasını ise 8 Temmuz 2017’de yaptı:

“Haksız kazanç sağlayanlar ve piyasada 80 milyonun çok daha pahalı tüketimine vesile olanlar var. Onları biz izliyoruz ve bunlar 5-6 firmadan ibarettir. Bunlara müsaade etmeyeceğiz.” Bu konuşmanın ardından 11 gün sonra 19 Temmuz 2017’de kabineden “ayrıldı.”

Dün, Faruk Çelik’i aradım ve ‘Milli Tarım Projesi’nin ayrıntılarını sordum. Çelik’in ilk cümlesi şu oldu: “4 Mart’ta Tarım ve Orman Bakanı olarak gelen Vahit Kirişçi arkadaşımızdır ve tarım politikalarını iyi bilir. Başarılı olacağına inanıyorum.”

Eski Bakan devam etti:

“Yazınızı şimdi okudum. Ben de şu anda bir tarım toplantısına gidiyorum. Bakan olunca ‘tarım’ dedim ama sonra dedim ki olmazsa olmaz ‘Milli Tarım.’ Türkiye’de 2008 yılında süt ve yem paritesi bozulduğu için dişi hayvan kesimine gidilmiş. 1 litre süt 1.3 yem alabilmeli. Sütün aleyhine dönünce durum o zaman dişi hayvan tutmanın anlamı kalmıyor.  Dişi hayvan azaldığı için ithalata gidildi. Bu hayvanlar ne oldu? Kavurma oldu, yemek oldu. Bitti, gitti. Bunlar fabrikaydı! Sürekli süt ve buzağı üretiyorlardı. İmkan kaybolunca ithalat ağırlık kazanmaya başladı. Ben bu noktada bakan oldum. 500 bin hayvanın ithal edildiği noktada bakan oldum.”


Faruk Çelik, 19 Temmuz 2017'de görevinden ayrıldı.


EMBRİYO TRANSFERLERİ VE ÜRETİM

Kritik soru şu: “Bakan oldunuz ve yapılması gereken neydi?” Çelik şöyle konuştu: “Yerli hayvan üretimini artırmak gerekiyordu. Sonra üreticiyi aracılara terk etmemek için damızlık merkezleri, koç-teke merkezleri kurulması gerekiyordu. Bunlar desteklenmeli. Şimdi siz Artvin’in bir köyündesiniz Aytunç Bey. Hayvan alacaksınız ama nitelikli hayvan almanız gerekiyor. O nitelikli hayvanı aracılardan alırsanız yüzde 50 daha pahalı alıyorsunuz. Ama bu merkezler vasıtasıyla sertifikalı hayvanı yüzde 50 destekle alabilecektiniz. Dışarıdan damızlık bir hayvanı getirdiğinizde 3 bin dolarsa, biz bunu bin beş yüz dolara sübvanse ediyoruz. Hayvancılıkta embriyo transferini başlattık. Tüp bebek olayı! İlk kez! Tüp bebekle kaliteli tohumları birleştirip, nitelikli hayvanların doğmasını sağladık... O embriyo transferlerini yapan ekibimizle ilgili ben gittikten sonra soruşturmalar açıldı. Neyse! 1300 tane buzağı doğdu kısa zamanda.”

MİLLİ SAVUNMA GİBİ MİLLİ TARIM

İthalattan çok üretime önem verdiklerini anlatan Çelik’in verdiği bilgiler çarpıcı: “Birincisi şu: Hayvan varlığını, kendi varlığımızı niteliğe dönüştürmek, ikincisi  hayvan varlığının sayısını artırmak. Buzağı desteğini getirdik örneğin. Buzağı kesiliyor, ölüyor. Onlar ölmesin diye 750 lira destek verdik. Bir vatandaş buzağıyı dört ay yaşatırsa ona 750 lira destek olduk. O da gözü gibi baktı. Neden yaptık? 4 milyon 200 bin buzağı (yarısı erkek yarısı dişi) vardı Türkiye’de. 3.5 milyon hayvan kesiliyordu, siz bu 4 milyon 200 bin buzağıyı 7-8 milyona çıkarmazsanız ne olacaktı? 3.5 milyon hayvan kesildiği için hayvan açığınız olacak ve ithalat yapacaksınız. Anasını da danasını da yaşattık. İşin özü şu: Tarım, Milli Eğitim, Milli Savunma gibi milli olmalı. Bütün siyasi partilerin ortak vizyonu olmalı. Devlet politikası olarak kabul edilmeli. Araziyi betonlaştıralım diye bir görüş olabilir mi? 30 yılda 4 milyon hektar arazi tarımdan çıkıyor. Yerli üretim şart! Planlı üretim şart! Bu konu derin bir konu daha geniş konuşalım.”

“Tarım toprağı sanayiye, konuta açılamaz”


AKP’li eski Bakan Faruk Çelik, “Beş yıl önce gıda ve su savaşları olacağını söyledim. Rusya’nın saldırısının altında da tarımsal topraklar var” dedi ve devam etti: “Hayvan varlığını artırmak için her türlü önlemi aldık. Açın ahırlarınızı dedim, korkmayın. Bitkisel üretimde de planlı yönetime geçilmesini savundum, uyguladım. Toprağın korunması lazım. 250 ovayı tarımsal sit alanı ilan ettik. Tarihte bir ilkti. Ne demek bu? Verimli tarım topraklarının sanayiye, konuta açılmaması demek. Çivi çakılamazdı! Toprağı koruyacaksınız, var olan toprakla planlı üretime geçeceksiniz.”

“Açın, Payitaht dizisini izleyin, et lobisinden biri dizide oynadı”


Önce hatırlatma... TRT’de yayınlanan Payitaht dizisinin 48. bölümünde önemli bir sahne vardı. Sahne, Osmanlı’da et fiyatlarını konu alıyordu. II. Abdülhamid, huzuruna “Kasap Loncası Başkanı/Bakanı” ve eti ucuza satan ‘Cömert Çiftlik Sahibi Etçi Faruk’u çağırıyordu. Pahalı etin çaresini sorduğunda aldığı “hayvan varlığını artırmak” yanıtından memnun olmayan Abdülhamid, ‘kasap loncası bakanı’nın istifasını isterken, çiftlik sahibi Faruk’u onun koltuğuna oturtmaya karar veriyordu. Abdülhamid, söz konusu sahnede ailesiyle görünen lonca başkanına da “Loncanın başına siz geçeceksiniz lakin evvela ‘nam’ınızı duyurmanız gerek” ifadelerini kullanıyordu. Sahneyi ilginç kılansa ‘lonca başkanı/bakanı’nın kellesini alan çiftlik sahibini oynayan oyuncunun, Namet’in sahibi Faruk Kayar olmasıydı.

“KIRGINIM... TRT’DE YAYINLANDI DİZİ”

Faruk Çelik’e bakanlıktan alınmadan önce yaptığı son konuşmasını hatırlattım. Çelik, “Haksız kazanç sağlayanlar ve piyasada 80 milyonun çok daha pahalı tüketimine vesile olanlar var. Onları biz izliyoruz ve bunlar 5-6 firmadan ibarettir. Bunlara müsaade etmeyeceğiz” demişti. Bu konuda kırgın olduğunu söyledi eski bakan: “Açın Payitaht dizini izleyin. Kırgınım... TRT’de yayınlandı biliyorsunuz. Orada göreceksiniz. Et lobisinden birisi o dizide oynadı. Şunu söylüyorum: Her alanda lobi var! İlaç sektöründe de aynı! İthlata dayalı anlayışı savunan bir yapı var. Bizim yapmamaız gereken bunu kırmak, üretimi teşvik etmekti. Yapmaya çalıştık ama ömrümüz yettiği kadar. Anlatacak çok şey var. İthat lobilerinin işi bu. ‘Hazır var. Ne gerek var. Daha uygun getiririz’ diyorlar ama uzun vadede daha pahalıya patlıyor.”