Mademki 2023 seçimleri bir yol ayrımı.

Son dönem iç içe yaşanan şu gelişmeleri topluca hatırlayalım:

Seçim Kanunu: AKP, sayısal üstünlüğüyle Seçim Kanunu’nu değiştirdi. Seçimlerde görev yapan il ve ilçe seçim kurullarında 70 yılı aşkın bir süredir uygulanan işleyiş sona eriyor. Seçimlerin hukuki güvenliğini sağlamak üzere çalışan seçim kurullarında “en kıdemli hakim”ler olmayacak. Daha iki yıl görev süreleri olan mevcut başkanlar alınacak. Yerlerine kurayla yeni hakimler seçilecek.

Yeni kurul başkanları hiç deneyimi olmayan hakimler de olabilir, AKP teşkilatlarında avukat olarak görev yapmış yeni hakimler de. Bu hukuk cinayetinin önündeki tek engel, CHP’nin yaptığı başvuruda Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar olabilir.  Ancak eğer Anayasa Mahkemesi önümüzdeki birkaç hafta içinde yürürlüğün durdurulması ve/veya iptal kararı vermezse, AKP 2023 seçimlerinin il ve ilçe seçim kurullarını tek başına belirleyecek.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na kapatma davası: 2010 yılından bu yana kadın cinayetlerinin kaydını tutan, raporlayan, mağdurlara hukuki destek sağlayan, kadınlara güç veren dernek hakkında kapatma davası açılıyor.

Bağımsız enflasyon hesabına hapis: Yıllık enflasyon yüzde 61.14 oldu. Aynı günlerde bir haber yayıldı: AKP’nin üzerinde çalıştığı duyurulan yeni yasa taslağıyla bağımsız TÜİK’ten izinsiz istatistik yayımlayanlara hapis cezası verilecek. Bu hazırlığın, kısa adı ENAG olan Enflasyon Araştırma Grubu’nu hedef aldığı tartışılıyor.

HDP Kapatma Davası: Kapatma davası geçen yıl açılmış olsa da seçim takvimi yaklaşırken kapatma davasının hukuksal süreci de ilerliyor. Olası bir kapatma kararı, hesapları ve denklemi değiştirecek.

İmamoğlu’na 4 yıl hapisli soruşturma: 2019 yerel seçimlerinde İBB Başkanlığı’na seçilen Ekrem İmamoğlu’nun merkezi yönetim tarafından mali kıskaca alındığı sır değil. Son olarak Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği suçlamasıyla, savcılığın İmamoğlu hakkında 4 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılması yönünde mütalaa açıklandı. Mütalaanın yargılamada cezaya dönüşmesi, İBB Başkanı’nın seçilme yeterliliğini hukuken tartışmaya açılacak.

Gezi davasında karar: Daha önce beraat kararı çıkmış Gezi davasında ağır hapis cezaları verildi. Gezi, adalet, eşitlik, demokrasi talebiydi. Anayasa’da yeri bulunan demokratik itirazın, kendiliğinden kitleselleşen bir yurttaşlık hareketine dönüşmüş haliydi.

Günlük hayatın iktidar eliyle düzenlenmek istenmesine, muhafazarlık dayatmasına, yaşam alanlarının sermaye talepleri için talan edilmesine itirazdı. Ancak iktidar ve bağlı medyası Gezi’yi adeta şeytanlaştırarak bir suç örgütü gibi göstermek için büyük uğraş verdi. Bu yapılırken, Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri hakkının, “sokağa dökülme” formülüyle kriminalize edilme yolu seçildi. Kitleler korkutuldu.

YURTTAŞLIK HAKLARI

Heyetinde iktidar partisinden aday olmuş bir üyenin ortaya çıktığı mahkemenin kararı böyle bir sürecin sonucudur.

Heyetinde “delil yok” diyerek karşı oy kullanmış bir üyenin de olduğu mahkemenin kararı halka gözdağının ta kendisidir.

Delilsiz, hukuksuz, yargılananın gözlerine bakamadan verilen 18 yıllık cezalar, ömür boyu hapisler, herkese “ayağınızı denk alın” mesajıdır. Karar, aktardığım diğer gelişmelerden bağımsız olmayıp büyük ve kapsamlı bir hazırlığın parçasıdır.

İktidarın iktidarda kalmayı sürdürmek için sınır gözetmediği biliniyor.

İktidar seçime böyle hazırlanırken, gözdağı verilenlerin en temel hazırlığı yurttaşlık haklarına kıskançlıkla sahip çıkmak olsa gerektir.