İngilizce’deki “deglobalization” sözcüğünün karşılığı olarak başlıktaki deyimi ben uydurdum. Coronavirüs (taçlı virüs) veya kısaca covid namıyla maruf namert bir mikrobun sebep olduğu bir salgın hastalık yüzünden, dünyada mal ve insan ulaşımı ve bunun sonucu olarak dünya milli geliri azalmıştı. Hemen hatırlatayım, milli gelirin (GSYH) “üçte biri” ulaştırma faaliyetinden oluşur. Yani insan ve mal trafiğini gerçekleştirmek için yapılan “yatırım” (mesela yollar veya taşıt araçları) ve “tüketim” (mesela akaryakıt üretimi ve dağıtımı, tamir-bakım, sürücü ücretleri) harcamalarının toplamı GSYH’nin üçte birine denk gelir. Bu oranı, milli gelir tablolarında, hizmetler sektörü altında yer alan “ulaştırma harcamaları” ile karıştırmayın. O rakam bunun sadece bir kısmıdır. Bundan daha önemlisi şudur: Hizmet, sanayi ve tarım sektörlerinde “katma değer/milli gelir” yaratılması için mal ve insanların yer değiştirmesi gerekir. Hiçbir ürünün (elektrik dahil) veya insanın yer değiştirmediği (yataktan kalkıp mutfağa bile gitmediği) bir zaman diliminde “milli gelir/katma değer” yaratılamaz. Yani GSYH sıfır olur. Onun için atalarımız “nerede hareket, orada bereket” demiştir. Zihinde canlandırması bu zor açıklama, bize ulaşımı aksatan herhangi bir şeyin, ister salgın ister harp olsun, fakirlik yarattığını söyler.

KÜRESELLEŞME ENFLASYONU İNDİRMİŞTİR

WTO’nun (Dünya Ticaret Örgütü) başkanı Nijerya eski maliye bakanı Bayan Ngozi Okonjo-Iweala ile yaşlı Türklerin ismini iyi bildiği John Hopkins Üniversitesi uluslararası iktisat profesörü Bayan Anne Krueger uzunca bir söyleşi yapmış. Söyleşi bir tespit, bir endişe ve çözüm arayışı içeriyordu. Tespit şuydu: Sosyalist Blok ile Batı arasındaki Demir Perde’nin kalktığı ve özellikle komünist Çin’in “ihracata dayalı kapitalist büyüme modelini” benimsediği son 30-40 yıl içinde dünya dış ticaret hacmi, dünya milli gelirinden hızlı artmıştır. Bu sayede maliyetler düştüğü için, gevşek para politikasına rağmen gelişmiş ülkelerde “enflasyon uzun yıllar düşük kalmıştır”. Önce pandemi ardından Ukrayna savaşı yüzünden arz- talep denkliği bozulmuştur. Bu yüzden enflasyon hortlamıştır. Dikkat! Bu enflasyon, aşırı talepten değil eksik arzdan doğduğu için pahalılık şeklinde ete kemiğe bürünmüştür. Az sayıda petrol üreticisi ülke ile dolar üreticisi (bu benim ilavem) ABD dışında hemen her ülkede fakirleşme olduğu için enflasyonla mücadele zorlaşmıştır. Ukrayna savaşı bitmeden bu kötü tablo değişemeyecektir.

TİCARET VE PARA SİLAH OLDU

WTO Başkanı Okinjo-Ivaele “dış ticaretin” ve “paranın” silah olarak kullanıldığı bir dönemdeyiz diyor. Herhalde geçmişte de benzeri olaylar yaşanmıştır. Ancak bu savaş “küreselleşmenin” kötü bir şey olduğu tezlerinin ortalıkta dolaştığı bir ortamda çıkmıştır. Bu yüzden yaşanan olumsuzlukların sebebi olarak küreselleşmeyi gösterenlerin sesi yükselmiştir. Ana akım iktisat, enflasyon ancak ekonomi “soğutularak” (faiz yükselterek-para miktarını kısarak) indirilir dediği için, merkez bankaları enflasyonla mücadelede, zaten soğumuş ülke ekonomilerini daha da soğutmak gibi bir açmazla karşı karşıyadır. Hamdolsun henüz hiçbir ülkede ne merkez bankası gösterge faizi ne de kamu borçlanma maliyetini gösteren Hazine bonolarının faizi, reel olarak artıya geçmemiştir. Bu sayede devletler, hayat pahalılığı altında ezilen dar gelirlilere, bütçeye yük olmadan (eksi maliyetle) sosyal transfer yapabilmektedir.

Son Söz: Milli gelir büyümeden pahalılık hafiflemez.