Sevgili okurlarım, bir zamanlar İstanbul’da Avrupa’nın en büyük ve en modern havalimanlarından birine sahiptik.

Atatürk havalimanı...

Buraya her gün yüzlerce uçak inip kalkardı. Tıkır tıkır çalışan, Türkiye’nin göz bebeği bir tesisti.

Ancak başımızdaki iktidar günün birinde çok uzaklarda yeni bir havalimanı yapılmasına...

Ve aynı zamanda Atatürk’ün kapatılmasına karar verdi.

Zaten bu isme duydukları alerji herkes tarafından biliniyordu.

BöyleceAtatürk’ kapatıldı, yenisi olan İstanbul’ altyapısı eksik olarak açıldı.

★★★

Bu milletin cebinden Atatürk havalimanı için milyarlarca dolar harcanmıştı. Böylesine pırıl pırıl bir tesisin niçin kapatıldığını o günden bu yana hiç kimse anlayamadı.

İşin bütün uzmanları dahil herkes bu işleme karşı çıktı ama dertlerini kime anlatacaklardı!

Bu konuda örnekler verildi...

Varsayalım elinizde modern bir gemi var ama siz yenisini yapmaya, ya da satın almaya karar veriyorsunuz.

Bu durumda elinizdeki  gemiyi batırır mısınız!

★★★

Bizi yöneten aymazlar işte bunu yaptı...

Tıkır tıkır çalışan, hiçbir bilimsel eksikliği ve sakıncası olmayan o güzelim Atatürk havalimanı kapatıldı ve hava trafiği İstanbul’a nakledildi.

Ancak bizi yöneten aymazların kafasında bir korku vardı...

“Günün birinde başkaları iş başına gelir ve Atatürk’ü yeniden açma kararı alabilir. Atatürk’ün sıfırdan başlanıp tümüyle yıkılması hem zor iştir, hem de maliyeti yüksektir. O takdirde gelecek eleştirileri göğüslemek mümkün olmaz. Altında ezilip kalırız. O halde bu konuda başka bir pratik çözüm bulmamız gerekir!..”

O sırada Türkiye’de korona salgını ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştı.

★★★

İşin altından kolayca (!) kalkabilmek için başka bir çözüm buldular:

“Atatürk’ü kapatmayalım ama pistlerini iptal edelim. Şimdi tam zamanıdır, pistlerin üzerine pandemi hastanesi inşa edersek kimse bir şey diyemez!..

Ve sanki başka bir yer kalmamış gibi pistlerin yıkımına başlandı.

Oysa o pistler için yine bu milletin kesesinden yüz milyonlarca dolar harcanmıştı.

★★★

Bu süreçte AKP’nin propaganda makinesi yine çalışmaya başladı!

Tam teşekküllü pandemi hastanesi bin yataklı olacak, 184 bin metrekare alan üzerinde (pistlerin üzerine) inşa edilecek.

Her zaman olduğu gibi nutuklar atıldı...

İnşaat Nisan 2020’de başladı ama ters giden bir şeyler vardı.

★★★

Hastanenin binası falan olmayacaktı. Tek katlı prefabrik barakalardan oluşuyordu.

Gecekondu baraka hastanenin inşaatı birkaç ay içerisinde hızla bitirildi.

Mayıs 2020’de dünya liderimiz Recep Bey tarafından törenlerle hizmete açıldı.

Adına da acil durum sahra hastanesi dediler!

Yandaş medyadan her zaman olduğu gibi yine övgüler yağıyordu.

İşin ilginç bir özelliği daha vardı...

Havalimanı pisti yıkılarak üzerine inşa edilen dünyadaki tek hastane olmaya adaydı!..

Ve oldu!   

★★★

Sevgili okurlarım, her konuda olduğu gibi bu olayda da kendilerine sorulan sorulara yanıt vermeleri ne yazık ki mümkün olmuyor.

Şimdi bazı soruları yeniden sorma zamanı geldi.

Biz yine soracağız ama yanıt hiçbir zaman gelmeyecek. Bunu bilerek soruyorum:

-Salgın her gün on binlerce insanımızı etkiliyor, günde 200’e yakın insanımızın canını alıyordu. Siz sonradan Dr. Murat Dilmener adını verdikleri bu hastanenin adını bugüne kadar hiç duydunuz mu?

Her halde duymadınız.

-Şu anda bu hastane hangi amaca yönelik çalışıyor?

-Kaç doktoru, kaç personeli var?

-Birileri para kazansın diye yurt dışından keyif için gelen paralı turistlere hizmet verdiği doğru mu?

-Daha da önemlisi, pandemi hastanesi palavrasına sığınıp saç ektirme merkezine dönüştüğü doğru mu?

★★★

Bu tek katlı prefabrik baraka hastane uğruna koskoca havalimanını devreden çıkarıp ulusal varlığımızı yok ettiler...

Ve bu hastanenin çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa hangi amaca yönelik olduğu, kimlere hangi hizmeti verdiği meçhul,,,

Eğer gerçekten yabancılara, özellikle de saç ektirmeye gelen paralı Arap ve Avrupalı turistlere yönelik çalışıyorsa yazıktır, günahtır, ayıptır.

Şimdi son bir karar almışlar.

Atatürk havalimanını ‘millet bahçesi’ yapacaklarmış!

Ayıptır, yazıktır, günahtır.

Adam gibi bir açıklama yapabilseler öğreniriz de, yapamazlar ki!