Bugünlerde gerçekleşen bir olay benim 40 seneden fazla bir zaman önce yaşadığım bir olayı çağrıştırdı.

Adana’da 12 Eylül 1980 yılları Belediye Başkanı Selahattin Çolak dönemiydi.

Çolak ve yardımcılarını gözaltına almışlardı sorguları yapılıyordu. O dönem Babam Celal Serbes, Adana Belediyesi’nin ambulans şoförüydü.

O günlerde ambulans arıza yapmış ve tamiri için atölyeye bırakmışlardı. Uzun bir süre ambulans orada kalmıştı. Derken bir gece evimize polisler gelip babamı ve diğer 2 şoför arkadaşı ile birlikte gözaltına aldılar.

İsnat ettikleri suç; ambulansla silah taşıdıkları idi.

Bir gece orada kaldılar.

Fakat ertesi gün yapılan araştırmada babamın ve arkadaşlarının herhangi bir suçu olmadığı anlaşılıp Emniyet’ten serbest bırakıldılar.

Bu bir iftira olayı idi.

Şimdi gelelim, bu anımı bağlantı kuracağım olaya:

Geçtiğimiz günlerde Adana'nın Merkez Yüreğir İlçe Belediyesi Cenaze İşleri Müdürlüğü'ne bağlı bir araçta bir miktar uyuşturucunun ele geçirilmesi ile ilgili bir operasyon gerçekleştirildi.

Polisin yaptığı bu operasyon elbette ki gazetelerde haber olarak yer aldı. Çünkü ölülerin taşındığı insanların acı günlerinde görmeye alışık olduğu ve dini vecibelerinde kullanılan bir araç olan cenaze taşıyan kamyonette böyle bir olumsuzluğun yaşanması elbette ki haber açısından önemliydi.



Zaten bu olaydan sonra polis de gereğini yapmış ve suçluları yakalayarak adalete teslim etmişti.

Ancak daha sonra, olayın sorumlusu sanki Yüreğir Belediyeye Başkanı Mehmet Fatih Kocaispir’miş gibi bir takım yorumlar ve yazılar yayınlanmaya başlandı.

Bu çok ilginç ve şaşırtıcı idi.

Hatta komik daha doğrusu trajikomik de denebilirdi…

Yüreğir Belediyesi bildiğiniz gibi AKP’li bir belediye… Bu yüzden muhalif kalemler sırf AKP karşıtı olmak adına, yüzlerce, binlerce çalışanı bulunan bir kurumdaki tek bir personelin yaptığı yanlışı, bundan hiç haberi olmayacak bir belediye başkanına yüklemekte hiç beis görmüyorlar.

Nasıl ki CHP’li belediyeler hakkında zaman zaman AKP’ye yakın kalemlerin linç kampanyalarını izliyor, tanık oluyorsak; siyasi görüşü ne olursa olsun, böyle zorlama ve yalanlara karşı çıkmalıyız.

Nasıl ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik karalama ve linç kampanyalarına karşı çıkıyorsak; bir AKP’li belediye başkanına da hak etmediği suçlamalara karşı olmak gerekmez mi?

Gazetecilikle bilgi, belge de çok önemlidir…

Ama… Her şeyden önce “vicdan” daha önemlidir!..