Osman Kavala’ya ömür boyu hapis ve Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman dahil 16 kişiye 18 yıl hapis cezası verildi. Bu kararı veren hakimler heyetinin bir üyesinin 4 yıl önce yapılan seçimde iktidar partisi AKP’den milletvekili adayı olduğu ortaya çıktı. Üye hakimlerden biri ise bu iddianamede “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmak isteyenlere yardımcı oldular diye suçlananların dinleme kayıtlarını destekleyecek hiçbir somut kanıt yok. Tutuklu Sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ve diğer sanıkların da tutuklanmaması gerektiği görüşündeyim dedi.

Özeti şu:

Ortada kanıt yok.

Partili hakim var.

O, ceza yağdırdı.

★★★

GEZİ olaylarına polisin kayıtlarına göre 2.5 milyon kişi katıldı. Gösteriler İstanbul’dan diğer büyük kentlere de sıçradı. Gezi Parkı’na akın eden insanlar “sadece ağaçları kurtarmak” için gelmiyorlardı; “vatanı tekel malı yapmak isteyen” iktidar zihniyetine bir büyük halk tepkisiydi.

İktidar, dayatmacıydı.

Baskı, tehdit.

Korku ortamı kurmuştu.

Haklar budanıyordu.

Özgürlükler kısıtlanıyor.

Mahkemeler.

Basın.

Meclis.

Polis.

Ordu.

Devlet üst bürokrasisi, din ve diyanet ile bütün kurumlar, tek kişinin ağzından çıkacak her sözü kanun sayacak bir düzene uyumlu, bağımlı, köle, esir olmaya zorlanıyordu. Gidiş Cumhuriyeti dönüştürmek üzerineydi.

★★★

İktidar partisinin başkanı ve o yıllarda Başbakan olan Erdoğan, “Biz yüzde 50 oy aldık, biz ne dersek o olur, halk da böyle istiyor. Evet Taksim’e cami de yapacağız. Ben bunun iznini gidip de CHP Genel Başkanı’ndan alacak değilim, birkaç çapulcudan da alacak değilim. Bize oy verenler bize bu yetkiyi verdiler zaten. Orası için karar verdik, yapacağız” diyordu.

Büyük tepki bunaydı.

Ağaçlar son damlaydı.

Halk, protesto hakkını” kullanarak; bugün yaşanmakta olan “yalan- yolsuzluk- ekonomik çöküntü düzenine karşı o yıllarda uyarı görevini yapmak için başta İstanbul, büyük kentlerin meydanlarına akın etmişti. Halk, şiddet ve hakaret içermeyen yol ve yöntemlerle demokrasi kültüründe yeri olan protesto hakkını kullanıyordu. Polis meydanlarda barışçı protesto yapmakta olanlara orantısız ve aşırı şiddet uyguladı. Sokaklarda üniversiteli öğrenciler, çocuk yaşta gençler kovalandı, öldürüldüler. Erdoğan Afrika gezisine çıkmıştı. Onun temsilcileri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Bülent Arınç, protestoya başlayan kitlelere; “mesajı aldık, özür dileriz” diyerek tepkileri yumuşatmak istediler. Ancak Erdoğan Afrika gezisinden döner dönmez; Gezi protestolarına katılan herkesi dış güçlerin kuklası, faiz lobisinin işbirlikçisi, kışkırtıcısı, Türkiye’nin yükselişini durdurmak isteyen batının uşağı, casus, satılmış, ajan ilan etti. Siyasi enerjisini ve varlığını bölmek ve mağduriyet üzerine bina etmişti.

★★★

Davalar açıldı.

Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Can Atalay, Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman dahil 16 kişi “cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmak isteyenlere yardımcı olmakla” suçlanıyordu.

Bu işte o dava!

Siyasi bir dava.

Suçlama var.

Kurgu var.

Pusu var.

Kanıt yok.

Yalan karışmış, yalanı ortaya çıkmış, doğruluğu, dürüstlüğü düşman ilan etmiş, yalan ile kötülüğü bir araya getirmiş, insanın içini daraltan, adaleti hançerleyen, hukuku siyasetçinin aleti haline getiren bir dava. Hakimler heyetinin bir üyesinin iktidar partisinin milletvekili adayı olduğu ortaya çıktı. Osman Kavala’ya ömür boyu hapis Mücella Yapıcı ve toplam 16 kişiye 18 yıl hapis cezası verildi.

Hepimiz Mücella’yız!

Hepimiz Osman’ız!