Benim Anadolu terbiyem ile siz okurlara olan saygım kelimeyi tam olarak yazmaya izin vermedi.

Kapalı yazayım.

Siz açık anlayın.

Tarikattan “dü...şme..” kaseti çıktı. Tarikatın önde gelenlerinden biri, tarikatın önde gelenlerinden diğerini; “sen erkeksen şeyhliğini ilan et... İlan et ki, hemen kasetlerini patlatalım...” diye tehdit etti.

Canlı yayın.

2 saat sürdü.

Belli...

Şeyhlik savaşı var.

Sen şeyh olamazsın.

Sen olmaya kalkarsan.

Pozisyonları yayınlarız.

Gidilen ülkeler sayılıyor, getirilen kadınlar hatırlatılıyor, ücret karşılığı zina yaparken belli bir süre birlikte yaşamayı ve cinsel beraberliği kitabına uyduran “muta nikahlarından” söz ediliyor.

Hepsi kasete çekilmiş.

Saklanmış.

Zamanı beklenmiş.

Zamanı geldi.

Kasetler patladı!

Kasetler patlayacak!

Kasetler patlayınca pozisyonları da göreceğiz ve hayatın doğal akışı içinde kaçınılmaz olarak “Tarikat bu mudur? İslam bu mudur? Tarikat önderlerinin cinsel hayatlarını sıfırlamaları mı doğrudur?” tartışmaları da başladı, başlayacak.

★★★

Bakan koltukları.

Vali koltukları.

Kaymakam koltukları.

Rektör koltukları.

Müdür koltukları.

Cübbeli Amiral koltukları.

SADAT koltukları.

Başsavcı koltukları.

Baş danışman koltukları.

5 koltuklu, 10 koltuklu, 15 koltuklu devlet yönetim kurulu üyelikleri hep tarikat üyelerine verildi. Türkiye’deki tarikat vakıfları “sivil toplum örgütü” payesine çıkartıldı ve bu yolla tarikatlar “son 20 yıllık siyasetin ana taşıyıcı kolanları” haline geldiler. Ülkemizi 20 yıldır yönetenler tarikatlara, devletin hazinesinden, belediyelerin kaynaklarından, devlet bankalarından, devlet şirketlerinden milyarlar akıttılar. Hazinenin altın arazileri, belediyelerin kupon arsaları tarikat vakıflarına, kitabına ve defterine uydurularak 49 yıllığına, 59 yıllığına, 69 yıllığına, 99 yıllığına devredildi. Yüksek rant yaratacak imar izinleri tarikat önde gelenlerinin isteğine vidalandı. Kamu ihalelerinden de hatırı sayılır paylar tarikat şirketlerine ayırıldı.

Sık sık gördük.

Saklamadılar.

İktidarın önde gelenleri ya bir tarikat şeyhinin cenazesinde ya bir tarikat vakfının açılış töreninde “devlet protokolü olarak” boy gösterdiler. Resmi gazete orada; isteyen 2005 yılından başlayarak 2022 yılına kadar kaç tarikat vakfına hangi devlet teşviği verildiğini isim isim, tarih tarih okur: Hangi tarikatın Vakfı’na “Vergi Muafiyeti” getirilmiş, hangi tarikata; “İzin Almadan Bağış Toplama Yetkisi” tanınmış, hangi tarikatın derneğine; “Kamu Yararına Dernek Statüsü” kazandırıldığını da görür.

★★★

Tarikat şeyleri, “ilim sahibi, irfan sahibi, hikmet sahibi önderimiz” diye ilan edildiler. Tarikatlara bağlı medreseler de bizzat devlet protokolü ile açıldı.

Bu kadar destek.

Bu kadar kaynak.

Bu kadar öncelik.

Bu kadar teşvik.

Bu kadar ayrım sonunda; çok karmaşık matematiksel hesapları dünyanın en hızlı süper bilgisayarından yaklaşık 100 trilyon kat daha hızlı çözen “kuantum bilgisayarını” Çinli bilim adamlarından önce bizim tarikatların “ilim sahibi, irfan sahibi, hikmet sahibi önderlerinden oluşan bir yerli bilim heyetinin yapmasını” bekliyorduk.

Kuantum bekliyorduk.

Tarikattan kaset çıktı.

Tarikattan:

Yapay zeka.

Biyo teknoloji.

Entegre devreler.

Beyin bilimleri.

Uzay ilimleri.

Önder teknoloji.

Stratejik sıçrama.

Bekliyorduk.

Tarikattan kaset çıktı.

Kasetler patladı.

Kasetler patlayacak.

Pozisyonları da izleyeceğiz. Çağı yakaladık, tarikatlarımızla çağı da aşacağız!