3 Ocak 2022 yalnızca Mersin’in Fransız işgalin­den kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü olduğu için tarihi bir gün değil...

Bu tarih; Mersin metrosu temel atma töreninde, aynı kalabalığa seslenen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğ­lu ile İyi Parti Lideri Meral Akşener’in seçim öncesi ilk “ortak mitingi” olarak da anılacak.

Yine aynı gün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), AKP’nin iktidara geldiği Kasım 2002 yılından bu yana geçen son 19 yılda zirve yapan 2021 yılı enf­lasyonunu açıkladı:

Tüketici fiyatlarıyla yüzde 36.1...

DEVLETİN HAFIZASINDA KALIR!

Akşener’in Mersin’deki konuşmasında ifade ettiği, “Devletin hafızası yok oldu” sözleri, ekonomik krizinden çıkış politikala­rının uygulamaya alındığı 2001-2003 yılları arasında Hazine Müsteşarlığı göre­vinde bulunan CHP Sözcü­sü Faik Öztrak’ın yaptığı karşılaştırmanın kıymetini artırıyor.

Öztrak, TÜİK’n 2021 enflasyon oranını değerlen­dirdiği basın açıklamasında, “2021 Aralık ayı tüke­tici enflasyonu yüzde 13.6; 1994 Nisan ayın­dan bu yana tek ayda gerçekleşen en yüksek enflasyon oranı...

Üretici fiyatları 2021’de yüzde 79.9 artmış, 2002 Şubat ayından bu yana en yüksek üretici enflasyo­nu” diyor.

Son bir yılda fiyat artışı açıklanan 402 üründen 376’sının fiyatının çift haneli arttığını da belirten Öztrak, “2021 yılı üretici ile tüketici enflasyo­nu arasındaki fark 44 puan” vurgusu yapıyor.

Enflasyon artışının yüzde 30 sınırında olduğu 2002 yılında ise bu fark yalnızca 1.1 puandı.

RAFLARDA ÜRÜN BULUNAMIYOR

Yüzde 80’lik üretici fiyat artışlarına piyasa “yokluk­la” karşılık veriyor.

Tedarik zinciri kökten bozulmuş durumda. Üretici­ler fiyat belirlemekte güçlük çekiyor. Raflarda kimi ara­nılan ürünler bulunmuyor.

Ürün çeşitliliği en zengin zincir marketlerden birine giden okurum yazıyor:

“.... marka alkolsüz içecek rafı bile boşal­mış.”

Fiyat artışlarını TÜİK’ten öğrenmiyoruz, çarşıda pa­zarda deneyimliyoruz.

TÜİK’in açıkladığı enflas­yon rakamı, ekonomi politi­kalarının öncü göstergesi olduğu için önemli.

Bağımsız ekonomistle­rin kurduğu ENAG, aynı dönemde halkın tüketimi­nin yoğun olduğu sepette fiyat artışını yüzde 82.81 olarak açıklıyor ki; elekt­rikte ortaya çıkan 3 haneli zamla, enflasyonun dizgin­lenmediği bir döneme adım attığımız ortada.

EMEKLİLER UCUZ İŞGÜCÜ

3 Ocak’ta memur ve işçi emekli zammı da belli oldu.

Memur emeklilerine yüz­de 27.47; SGK ve Bağ-Kur emeklilerine 25.47 verilen zam TÜİK’in enflasyon oranının altında kaldı.

Tabii bu arada Cum­hurbaşkanı Erdoğan çıkıp “Benden de 5-10 puan” demezse...

Emeklinin yaşam standar­dı, toplumsal refah seviyesi­ni ortaya koyuyor.

Toplam nüfus içinde 65 ve üzeri yaşındakilerin oranı yüzde 7’den fazlaysa, o ülke “yaşlı” kabul ediliyor.

Yaşlı nüfusun toplam nü­fus içindeki oranı 2015 yılında yüzde 8.2 iken, 2020’de yüzde 9.5’e yük­seldi.

Emekli maaşlarıyla geçi­nemeyen yaşlı nüfus “gü­vencesiz ve ucuz işgü­cü” deposu olarak istihdam baskısı da yaratıyor.

ÇOK ÇALIŞIP AZ KAZANDIK

3 Ocak günü Erdoğan da boş durmadı, TÜİK rakam­larını ağzına almadan ihra­cat rakamını açıkladı: 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 32.9 artışla 225 mil­yar 368 milyon dolar.

Ücretlerin seviyesine bakınca “Emekçiler çok çalışmış, az kazanmış” demek yanlış olmaz.

Dün bir başka önemli devlet verisi paylaşıldı.

Kur atışlarına müdahale eden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 13 Aralık’ta 3.12 milyar dolar döviz satmış.

TCMB’nin; dolar kuru 12 TL’nin üzerine çıktığı 1 Aralık’ta yaptığı ilk müda­hale 844 milyon dolardı, 3 Aralık’ta 14 TL sınırına gelen dolar kuruna ikinci müdahalesi 504 milyon dolardı.

10 Aralık’ta yaptığı 3. müdahalede piyasaya 687 milyon dolar akıttı.

TCMB’nin son 4 dört müdahalesiyle piyasaya verdiği 5.15 milyar dolar, dolar kurunun 18 TL’ye çıkmasını önleyemedi.

MERKEZ BANKASI NİYE SATTI?

Yılbaşı zamlarında 13-14 TL’lik dolar kuru veri alındı.

Dövizdeki tırmanışın önü­nü kesmek için icat edilen “Kur korumalı vadeli TL mevduat” son 13 günde dolar kurunu 13 TL’lik risk seviyesinden koparmadı.

Oysa ki AKP çevresinin muradı 2021 yılı dolar ku­runu 12 TL’de kapamaktı; olamadı.

İktidar ikinci önlem olarak, yastık altındaki 250 milyar dolar altını finans piyasalarına çekecek bir modeli çalışıyor.

Öyle ya da böyle işin özeti şu ki; halkın yeni “finansal” deneylere karnı tok, tenceresi boş...

Daha gerçekçi çıkış yolu ancak liyakatli kadrolarla bulunabilir.