Yazılarımı okuyanlar gayet iyi bilir, Atatürk’e lanet okuyan ali erbaş bana göre asrın nankörüdür... Diyanet işleri başkanı gibi değil de, sarayın şeyhülislamı gibi davrandığı için, camiye siyaset sokulmasına gözyumduğu için, yolsuzluklara, haksızlıklara ses çıkarmadığı için, tarikat yuvalarındaki insanlık suçlarına müdahale etmediği için, dinimizi sevdirmesi gerekirken, tuhaf fetvalarıyla dinimizi toplumda tartıştıran bir figür olduğu için, kendisini sık sık eleştiririm.



Diyanet işleri başkanlarının Kuvayı Milliye kahramanımız Mehmet Rıfat Börekçi gibi olması gerektiğini yazarım, Ordinaryüs Profesör Şerafettin Yaltkaya gibi, Profesör Süleyman Ateş gibi, Profesör Ali Bardakoğlu gibi olması gerektiğini yazarım, diyanet işleri başkanlarının partilerüstü kalması gerektiğini yazarım.



Elbette diyanet işleri başkanlarının da siyasi görüşü vardır, elbette makamdan ayrıldıktan sonra gönül verdikleri partide siyaset yapabilirler, Lütfi Doğan gibi, Tayyar Altıkulaç gibi, Sait Yazıcıoğlu gibi milletvekili olabilirler, bireysel tercihleridir, gayet normaldir. Ama bu isimlerin hiçbiri, diyanet işleri makamında otururken, camiye particilik sokmadı... İşte bu nedenle ali erbaşı eleştiririm.



Ve, ali erbaşı ne zaman eleştirsem, diyanet sendikası başkanı Mehmet Ali Güldemir derhal basın açıklaması yapar, sözlerimi çarpıtarak, beni linç eder... “Diyanet teşkilatını karalamaya çalıştığımı, diyanete saldırdığımı, kötü niyetli olduğumu, vicdansız olduğumu, akıldan uzak olduğumu, Müslüman dünyasının ümidi olan diyanet işleri başkanlığımızı yıpratmak için kampanya yürüttüğümü” söyler.



Kendisi hem diyanet sendikası başkanıdır, hem Yargıtay mescidinin imamıdır.



Ben ali erbaşı yazarım, o diyanete çeker, söylemediğim sözleri söylemişim gibi aktarır, hedef gösterir, üstü kapalı tehdit eder.



Tıpkı ali erbaş gibi, iktidar ağzıyla açıklamalar yapar...

Sözcü gazetesine mesela “haçlı zihniyetinin Sözcüsü” der.

Sözcü’nün “Türk milletinin değerlerine düşman olduğunu” söyler.

Bu iftiraları attığı için yandaş medyada baştacı edilir.

Akp’yi savunur, Chp’ye hakaret eder.

“Chp zihniyetinin Kuran’a karşı olduğunu” söyler.

“Chp’nin ahlaklı nesiller yetişmesine karşı olduğunu” söyler.

Özgür Özel’in “karanlık dehlizlerde kalmış hortlak olduğunu” söyler.

Özgür Özel’in “Kuran-ı Kerim öğrenilmesine karşı olduğunu” söyler.

Fikri Sağlar hakkında “ırkçı” der, “faşist” der, “darbeci” der.

Erol Mütercimler’in hapse atılmasını talep eder.

KKTC hakkında bile konuşur, KKTC Anayasa Mahkemesi’nin “dinimize karşı” olduğunu söyler.

Saraya gider, bağlılıklarını bildirir, asrın liderimize ziyaret hatırası olarak hediyeler filan sunar.

Milli Piyango’dan yılbaşı’na kadar her konuda görüş beyan eder, milli piyangonun helal olmadığını, milli piyango bileti satan seyyar satıcıların bir nevi kumarhane işletmecisi olduğunu, yılbaşının dinimize aykırı olduğunu, hıristiyan tuzağı olduğunu söyler, hele hele “içki içmeye vesile olduğu için” özellikle haram olduğunu söyler.



E, vaziyet böyleyken, dün sabah gazeteleri bi açtım kardeşim...



Diyanet sendikası başkanı ve Yargıtay mescidi imamı Mehmet Ali Güldemir “alkollü araç kullanırken” yakalanmış, imamlıktan ve memuriyetten ihraç edilmiş iyi mi!



Rakı içmesinde bence sorun yok ama, o kafayla direksiyona geçmesi hoş olmamış tabii.