5.5 saat falan süren toplantı bitmiş, bakanlar yorgun argın Erdoğan’ın açıklama yapacağı salona geçmişti. Kürsüye çıkan Erdoğan müjdeler verdi, konuşmasını bitirdi ama alkış malkış yoktu. Sitem etti bakanlarına, ‘o kadar müjdeler verdik alkış yok’ dedi.

Online olarak AKP toplantısına katıldı Erdoğan, konuştu bitirdi ama alkış dozu beklediği gibi değildi, “Eskiden salonlar sürekli alkışla inlerdi. Bunu her an yaşamak arzusu içerisindeyiz” dedi.

Tekirdağ’da açılışta konuştu Erdoğan, kurdeleyi kesecekti ki alkışlanmadığını fark etti, “Bu ne ya ölü toprağı serpilmiş üstünüze, Allah Allah” dedi.

Geçen gün, AKP’nin hasta ettiği Türk ekonomisine teşhis koyup tedavi etmesi için seçilen AKP’nin parlayan ismi Nureddin Nebati’nin de başına geldi benzer bir durum!

İstanbul’un sanayicilerine sesleniyordu, ‘250 milyooon, 1.5 milyaaar lira limitli krediler vereceğiiiz’ dedi, müjde verdi. Ama salonda bırak alkışı, tık yoktu! Efendi bir adam olduğundan, ‘bre miskinler’ falan demek yerine, “Size verdiğimiz bir krediden bahsediyorum...” dedi! Yine alkış gelmedi! Koltuklarına adeta yığılıp kalmış sanayicileri ışıl ışıl gözleriyle taradı, “Daha ne istiyorsunuz! Cumhurbaşkanımızın önderliğinde sizlere arz ediyoruz! Akşam uyuşukluğu galiba” dedi!

***

Konuyu araştırmaya başlayınca Cumhurbaşkanımızın, Nebati Bakan konusunda ne kadar isabetli bir karar verdiğini anladım! Şahsen, kendisine bundan böyle Hazine bakanı Dr. Nebati diyeceğim!

Sekerat-ül-mevt halindeki(can çekişirken gelen dalgınlık) Türk ekonomisini iyileştirecek mi, yoksa komaya mı sokacak bilmem! Fakat salondakilerin alkış yapamayacak hallerine bakıp 84 milyonun hastalığının ne olduğunu şıppadanak anlamış, teşhisi koymuştu... Uyuşukluk hastalığı!

Tıp kitapları uyuşukluk hastalığını şöyle tanımlıyor... Kaygı giderek arttığı zaman insan bedeninin çeşitli bölgelerinde meydana gelen uyuşma halidir! Bu durum duygu durumla doğrudan bağlantılıdır! Psikolojik uyuşma daha çok bireyin yoğun kaygı, stres ve korku yaşadığı zamanlarda görülür!

Bu hastalığa yakalananlar, uyuşan bölgeleri için şöyle diyormuş doktorlara, yokmuş gibi hissediyorum!

El ve kol uyuşması sık rastlanıyormuş mesela! Nedeni, aşırı stres ile ağır yük altına girmekmiş!

Sanayicilerin dolardı, vergiydi, yakıt parasıydı, kredi ödemeleriydi, elektrik faturasıydı, önlerini görememekti derken kaldırmak zorunda oldukları ağırlıklar düşünüldüğünde, bakanın müjdesini alkışlayacak gücü kendilerinde bulamamaları gayet normal geliyor insana!

Ayak uyuşması da olurmuş, nedeni tamamen sinir hasarıymış.

Bacak uyuşması ise beslenme bozuklukları ve soğuğa maruz kalmakla ilgiliymiş!

Zamlar yüzünden et, süt, yumurta alamayan, bu kış doğalgaz yakamayan, elektrik açamayanların hastalığı resmen!

Yüz uyuşması ise sonu gelmeyen stres baskısı yüzünden oluyormuş. Halk arasında bilinen, ‘boş bakma, kal gelme’ durumu yani!

Şimdi sıkı durun... Beyin uyuşması da varmış, insanların beyinleri uyuşuyormuş!

Fiziksel ya da psikolojik kaynaklı olabilen beyin uyuşması, aşırı stres, sinir ve kaygı gibi durumlarda ortaya çıkıyormuş. Kafa ya da ense bölgesine alınan sert darbeler de beyin uyuşmasına neden olabilirmiş!

Türk milleti için, ‘Ensesine vur lokmasını al’ lafı boşuna söylenmemiş anlaşılan! Enseye vurunca ne oluyor? Beyin uyuşuyor, uyuşukluk geçince bir bakıyorsun elde avuçta kalmamış, kıçındaki pantolon bile gitmiş!

Uyuşmuş çene sendromu varmış! Fiziksel değilmiş, korku ve endişe yüzünden oluyormuş.

Ben tıp dünyasının yalancısıyım, bazı insanların dili uyuşuyormuş!

Evdeki hesap çarşıya uymadığında, işler ters gittiğinde, misal siyaset erbabı için oylar sürekli düşünce, sinirsel nöbet geçirilebiliyor, bu atak sırasında dil uyuşuyormuş. Dili uyuşan biri konuşma sorunu, halüsinasyon görme hatta gerçekleri görememe derdi çekiyormuş! Maalesef bu durum bazen yıllar sürebiliyormuş!

***

Başta sayın Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız ve AKP’nin ileri geri tüm yetkilileri; bundan böyle açılışlarda, müjdeli toplantılarda sizi eskisi gibi alkışlamıyorlar diye millete kızmayın hemen! Sayenizde uyuşukluk hastalığı koronavirüsten çok daha yaygın! Elimizi kıpırdatacak, kolumuzu kaldırıp hülooo diyecek mecalimiz kalmadı!

Baktınız alkışlamıyorlar, zorlamayın! Verin gitsin müjdeyi...