Dünya nefesini tuttu İsrail'in Gazze'ye verdiği 24 saatin dolmasını bekledi.
Orta Doğu'da tansiyon son yıllarda hiç olmadığı kadar yükseldi.
Bir yanda İsrail'e son yılların en büyük ve acımasız saldırısını düzenleyen, elinde 150'den fazla rehine olan Hamas...
Diğer yanda intikam için bir kez daha vicdanı, merhameti unutan İsrail...
Hamas esirleri serbest bırakmak için "Önce bombalar sussun" diyor.
İsrail Enerji Bakanı Katz "İsrailli esirler evlerine dönene kadar hiçbir elektrik şalteri açılmayacak, hiçbir su musluğu açılmayacak ve hiçbir yakıt kamyonu içeri girmeyecek" yanıtını veriyor.
Bu güç yarışında, bilek güreşinde Gazze her dakika felakete sürükleniyor.

***


Gazzeliler Netanyahu yönetimi ve Hamas arasında sıkışıp kalmış durumda.
Ama aslında ne İsrail hükümeti tek başına İsrail halkının, ne de Hamas tek başına Filistin halkının temsilcisi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mart 2019'da İsrail Parlamentosu'ndaki (Knesset) Likud partisi üyelerine yaptığı bir konuşma son günlerde tekrar gündemde.
Netanyahu, Mart 2019'da partili milletvekillerine yaptığı konuşmada, Filistin devletinin kurulmasını engellemek için Hamas'la işbirliği yapılması gerektiğini söylemişti.
"Filistin devletinin kurulmasına köstek olmak isteyen kim varsa, Hamas'ın büyümesini desteklemeli ve Hamas'a para göndermeli. Bu, Gazze'deki Filistinlileri Batı Şeria'daki Filistinlilerden izole etme stratejimizin bir parçası" demişti.
Peki, neden? İzole edince ne olacaktı? İsrail neden böyle bir strateji izliyordu?

***

Önce gelin biraz Hamas’tan bahsedelim.


Filistin’de yıllarca Yaser Arafat’ın kurduğu El Fetih iktidardaydı.


El Fetih daha seküler, iki devletli çözüme sıcak bakan taraf…


Tüm dünya tarafından da kabul görüyor.


Arafat’ın 2004’teki ölümünden bu yana El Fetih’in liderliğini Mahmud Abbas yapıyor.


2006’da Filistin’de 10 yıl aradan sonra ilk kez genel seçim yapıldı.


O seçimlerde El Fetih’in rakibi olan Hamas parlamentodaki büyük çoğunluğu elde etti.


Evet, Hamas demokratik yollarla büyük bir başarı elde etmişti.


Fakat İsrail Hamas’ı terörist bir örgüt olarak görüyordu.


Bu yüzden de bu tarihten sonra işler daha da karıştı.


Hamas iki devletli çözümü de, İsrail ile bugüne kadar imzalanan barış anlaşmalarını da kabul etmiyor.


İsrail tarafından işgal edilen toprakları kapsayan daha geniş bir alanda İslami bir devlet kurmayı amaçlıyor.


Ancak bu görüşlere rağmen Netanyahu İsrail’in Hamas’ı desteklemesi gerektiğini söylüyordu.


İşte Gazze’nin izole edilmesi planı da tam burada devreye girdi.


***


El Fetih ve Hamas arasındaki tansiyon zaten yüksekti.


Seçimden sonra gerginlik iyice arttı.


Seçim gecesi El Fetih ve Hamas taraftarları arasında başlayan çatışmalar giderek büyüdü.


Bir nevi iç savaş yaşandı.


2007’de Filistin; Gazze ve Batı Şeria olmak üzere ikiye bölündü.


El Fetih Batı Şeria’da, Hamas ise Gazze’de kontrolü sağladı.


İsrail’se terör örgütü kabul ettiği Hamas’ın kontrolündeki Gazze’ye çok sert bir abluka uygulamaya başladı.


O gün bugündür Gazze İsrail tarafından bir açık hava hapishanesine çevrilmiş durumda.


Hamas silah, patlayıcı yapmasın denilerek Gazze’ye giren çıkan her şey detaylı kontrollere tabi tutuluyor.


İçeri giren yakıt, gıda, yardımlar, hepsi kısıtlı.


İsrail o gün ne kadar un ya da su girmesine izin verirse o kadar giriyor.


Mesela sık sık düzenlenen hava saldırıları sonrası evleri yıkılan binlerce kişi var. Ama bu insanların tekrar o evleri yapmak için çimento ya da demir bulması bile mümkün değil.


İsrail’in onayladığı miktarlar sınır kapılarından içeri sokuluyor.


İnsanlar aç.


Gazze’nin bir tarafı komple deniz.


Fakat karnını doyurmak için balık tutmak bile İsrail’in onayına tabii.


Nerede, ne kadar balık tutulacak, balıkçılar kaç mil açılabilir ona dahi İsrail karar veriyor. Balıkçıların açılabileceği sınırlar keyfi uygulamalarla değiştirilebiliyor.


Bölgede 2005’te Mahmud Abbas’ın seçilmesinden bu yana cumhurbaşkanlığı, 2006’dan bu yana da parlamento seçimleri yapılmıyor.


Hamas’ın kontrol ettiği Gazze, uygulanan abluka ve yaptırımlar nedeniyle 17 yıldır yoklukla mücadele ediyor.


Terör örgütü kabul edilen Hamas’a karşı, tüm halk cezalandırılıp üzerlerine bombalar yağdırılıyor. Bu da insanları çaresizliğe sevk edip kini artırıyor.


İsrail vurdukça radikalleşenlerin sayısı artıyor.


***


Batı Şeria’daki hayat da kolay değil. Oradaki Filistinliler de İsrail’in insan hakları ihlalleri altında yaşam mücadelesi veriyor.


Ancak Abbas yönetimindeki El Fetih ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) dünya meşru kabul ediyor.


Bugünkü savaş şartlarında bile ABD Dışişleri Bakanı Blinken İsrail ziyaretinden sonra Mahmud Abbas’la görüşebiliyor.


Yani sadece El Fetih’in var olduğu senaryoda Filistin davasına bakışın çok farklı olacağı aşikar.


Netanyahu’nun “Hamas’a destek” ifadeleri işte burada önem kazanıyor.


ABD ve AB’nin de terör örgütü olarak tanıdığı Hamas’ın varlığı ise İsrail’in kendi yaptığı ihlalleri aklamak için çok işine yarıyor.


Her ne kadar tüm taraflar reddetse de İsrail hükümetinin doğrudan, çok uzun yıllardır FKÖ’ye karşı denge oluşturması için Hamas’a finansman sağladığına dair pek çok iddia var.


Hikaye bir kez daha çok tanıdık seyrediyor.