Güne Murat Yetkin’in Orta Sayfa grubumuzda paylaştığı bir “CHP’de danışman görevlendirmesi” bilgilendirmesiyle başlamıştım.

İsim ilginç olduğu gibi, referans zincirini tahmin etmek de zor değildi.

Peşi sıra Kızılay’da bir kahvecide otururken bir genç yaklaştı ve “Merhaba Deniz Bey, ben Gökşen Anıl Ulukuş. CHP Genel Başkan danışmanıyım” dedi.

“Ne konuda danışıyorlar size” dedim. “Türk Milliyetçiliği, Atatürkçülük, Kemalizm gibi konularda ve daha çok gençlerle çalışıyorum” dedi.

İsim kartını paylaştı, kısa bir diyalog sonrası ayrıldı.

İsmi Google’a yazmak yerine bizim Orta Sayfa ekibine sormayı tercih ettim. Nevşin Mengü anında şeceresini döktü. Bir de Ulukuş’a ait Twitter mesajı paylaştı.

Ulukuş, Kemal Kılıçdaroğlu’na danışman olmadan önce Zafer Partisi’nin gençlik kolları başkanıymış. Twitter mesajı da şöyleydi:

“Sol liberallerin, muhafazakarların CHP’ye yeni bir şey katmadığı görüldü. CHP’de Milliyetçi/Kemalist kadrolar varlık göstermeli ve desteklenmeli. Yok diyorsanız siz girin. İlçelerden illere, illerden Genel Merkez’e bu kadrolar görünür olmalı. OLACAK!”

Mesajı okuyunca “Vay arkadaş, büyük transfer” dedim.

Onun da referans zincirini kestirmek zor değildi.

Ben, kendi kendime Kılıçdaroğlu’nun kısa süre önce sol liberal yazarlarla buluşmasını anımsayıp kendi kendime “Bir yandan sol liberalleri küçümseyen danışman atıyor, diğer yandan sol liberallerle buluşuyor. Ne yapmaya çalışıyor?” diye düşünürken, bir küskün CHP’li aradı.

Uzun uzun tanıdık bir “değişim şart” tiradı attı.

“Kimle değişim yapıyorsunuz” dedim.

Tanju Özcan, Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ve Selin Sayek Böke gibi isimlerin isyanından söz etti. Ben bu isimlerden bir şey çıkmayacağını söyleyecek oldum, o sözlerini şöyle sürdürdü: “Belki bir şey çıkmaz ama onlar gibi sesler arttıkça Kılıçdaroğlu partide kendi hizbiyle baş başa kalacak” dedi.

CHP’de yönetimin “Kılıçdaroğlu ve kendisinden vazgeçmeyecek çıkarcı bir gruptan müteşekkil olduğu” mesajını körükleyen bu kadar olumsuz geri bildirim ve veri canımı sıktı, yazı yazarken tek başına bu verileri esas almak istemedim.

Zihnimdeki verileri dengelemek için TBMM’ye geçip Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasını dinlemeye başladım.

Genelde kısa hatırlatıcı cümleler yazılı olan notlarla çıkıp o başlıkları irticalen açan Kılıçdaroğlu, bu kez kürsüye “gelelim liderlik ve değişim meselesine” diyerek okumaya başladığı uzun bir metinle çıkmıştı.

Aklımdaki negatif verileri dengelemek için geldiğim grup toplantısında, şaşkınlığımı körükleyen bir konuşmayla karşılaşmıştım.

Kılıçdaroğlu aynen şu cümleyi kurdu:

“Neyin değiştiğine değil, neyin değişmediğine bakarsak hata yapmış oluruz. Değişen şeyler yüzde 20’lerden yüzde 48’lere ulaşan kitlelerdir. Değişen şeyler asla görüşülemez denen cenahlarla görüşmek, ittifak yapmaktır. Bugün bu değişimi yaparak 25 milyonu davamıza kattık, yarın 30 milyonu davamıza katacağız. 25 milyonu bir araya getirme başarısı sadece bana değil, lidere ait.”

İnanılmazdı!

Seçimi kaybetmişti ama bir başarı hikayesi anlatıyordu. Yüzde 20’leri yüzde 48’e yükseltmekle, 25 milyonu birleştirmekle övünüyordu. Asıl değişimin çıkarsız, parasız, sadece hakkın yanında olmak için Atatürkçüsü, seküleri, başörtülüsü, milliyetçisi de dahil 25 milyonu bir araya getiren koalisyon olduğunu söylüyordu.

Kılıçdaroğlu, bir değişim başlatacaksa “züğürt tesellisi” kıvamındaki o konuşma metnini yazıp önüne koyanları işten kovarak başlamalıdır. Bunu yaparken de şu cümleleri yüzlerine söylemelidir:

- “Değişmeyen şey 21 yıllık bir iktidar. Otoriter bir lider. Değişmeyene nasıl bakmayalım? Nasıl görmezden gelelim?”

- “Yine kaybettik arkadaşlar, ne başarısından söz ediyorsunuz?”

- “Biz 25 milyon oy aldıysak 21 yıldır iktidarda olan, ekonomiyi, adaleti, demokrasiyi bitiren rakibimiz yine yüzde 52, yani 27 milyon oy aldı.”

- “25 milyonu birleştiren ben değil, Erdoğan karşıtlığıydı. Zira önceki seçimlerde de Erdoğan’ın karşısındaki çoklu adayların oy oranları toplamı benim tek başıma aday olduğumda aldığım oy oranıyla aynıydı.”

- “Ayrıca birleşme işi de çıkarsız falan değildi. Kendi aramızda çatır çatır milletvekili pazarlığı yaptık. 39 Milletvekili verdik. Cumhurbaşkanlığı Yardımcılıkları, bakanlıklar vadettik.”

Bunları yapmak yerine bu konuşmayı milyonların önünde okumasından şunu anladım: Kılıçdaroğlu koltuğu ve kendi ekibini bırakmamak için elinden geleni yapacak. Gerekirse, bazı büyükşehirleri kaybetme pahasına, parti içinde kıran kırana mücadele edecek.

Ne diyelim, hayırlara vesile olsun!