İstanbul Anadolu Adliyesi’nde uyuşturucu satıcılarının ve yasadışı bahisçilerin çıkar karşılığında tahliye edildiğine, erişime engelleme kararları verildiğine dair Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) soruşturması sürüyor.

Üç müfettiş bu iddiaları içeren dilekçeyi HSK’ye gönderen Başsavcı İsmail Uçar’ın ifadesini aldı.

ÇAĞDAŞ’ İSİMLİ AVUKAT

Uçar, ifadesinde, dilekçesinden bir hafta önce ‘Çağdaş’ adlı bir avukatın Başsavcı Vekili Mesut Erdinç Bayhan’a gidip “Parayla erişime engelleme kararları alıyorum” diye konuştuğunu ileri sürdü.

Uçar, şöyle dedi:

“Yazıyı hazırlamadan bir hafta önce Bayhan, kendisinin yanına Çağdaş isimli avukatın geldiğini ve erişime engelleme kararlarını parayla Anadolu Sulh Ceza Hakimliği’nden aldığını iletti. Avukatın tanıklık yapıp yapmayacağını sordum. Yapmayacağını söyledi.”

Uçar, daha sonra Adalet Komisyonu üyesi Nihat Zincirli ile görüştüğünü aktararak, şöyle dedi:

“Zincirli, bu konuyu bilmediğini ancak sulh cezalarda birtakım duyumları olduğunu söyledi ve Hakim Sidar Demiroğlu’nun ismini verdi.”

Müfettişler Uçar’a, Demiroğlu’nun kararlarına itiraz edildiğini ve itirazların üst mahkemelerce reddedildiğini hatırlattı. Bu hakimlere neden suçlama yöneltmediğini sorunca “Onların para aldığını düşünmüyorum. Onlara güveniyorum” diye yanıt verdi.

WHATSAPP GRUBUNDAKİ İDDİA

Bayhan’ın da ifadesi alındı.

Bayhan, avukatların yer aldığı bir WhatsApp grubunda Demiroğlu hakkında rüşvet iddiasının ortaya atıldığını ve Savcı Gökalp Kökçü’nün bu yazışmaları kendisine aktardığını ifade etti.

Bayhan, şöyle dedi:

“Gökalp savcı, WhatsApp grubunda, kim olduğunu bilmediği bir avukatın Sidar’ı uyardıklarını, fakat buna rağmen para karşılığı tahliye vermeye devam ettiği yönünde mesajlar attığını söyledi. Gökalp savcı, bu WhatsApp grubunda değil. Grupta bulunan bir avukat göndermiş. Gökalp savcı, bu avukatın ifade vermeyeceğini bana söylemişti.”

KİM BU ÇAĞLAR?

Bayhan ayrıca, Uçar’ın söz ettiği avukatın adının Çağdaş değil, Çağlar olduğunu kaydetti ancak soyadını vermedi.

Bayhan:

“Çağlar isimli bir avukat bana gelerek, sulh ceza mahkemelerinde para karşılığı erişim engellemesi kararı aldığını söyledi. Demiroğlu’nun adını vermedi. Genel olarak konuştu. Bu Çağlar isimli avukatın ifade vermeyeceğini düşünüyorum.”

Bayhan, ifadesinde, Demiroğlu ile husumet içinde olmadığını söyledi.

Uçar’ın talimatı ile anlatan Bayhan şöyle konuştu:

“Uçar dosyalarda birtakım usulsüzlükler olduğunu söyledi. Adli tatil sırasında sıra dışı tahliyeler olduğuna dair duyumlar aldığını ve inceleme yaptığını belirtti. Benden bilgi ve belgeleri istedi. Tutanak tutup gönderdim.”

Nihat Zincirli ise tanıklığı ve bilgisi olmadığını kaydederek, “Dost sohbetinde konuştuğumuz konular” diye ifade verdi.

İKİ İHTİMAL

Başsavcı Uçar, HSK’ye gönderdiği dilekçenin nedeni olarak, ‘Çağdaş’ adlı avukata ait iddiaları gösteriyor. İfadesinden ‘Çağdaş’ı bizzat görmediğini anlıyoruz.

Tanık olarak gösterdiği Bayhan ise ‘Çağlar’ adlı avukattan söz ediyor. Ancak o da ‘Çağlar’ın Demiroğlu’nu suçlamadığını kaydediyor.

HSK’ye gönderilmiş ciddi rüşvet suçlamaları içeren dilekçenin “Avukat Çağdaş mı, Çağlar mı” belirsizliğine itilmesi, başsavcılığın ciddiyetini ve güvenirliliğini sarsar, sorgulatır.

Akla iki ihtimal geliyor.

Ya başsavcı söylentilere istinaden dilekçeyi yazmıştır.

Ya da yargı skandalının üzeri örtülmektedir.

İkisi de hukuk devleti için yıkıcıdır.

Polis 01.18’de Polatları uykudan kaldırdı


Anadolu Adliyesi, bir yandan da Dilan ve Engin Polat soruşturmasını yürütüyor.

Savcı Gökalp Kökçü, önceki gece gözaltı kararı verdi.

Suçlamalar şöyle:

Suç örgütü kurma, örgüte üye olma, kara para aklama ve Vergi Usul Kanunu’na muhalefet.

Polis, saat 01.18’de Polatların Çekmeköy’deki villasına baskın yaptı.

Polat çifti bu sırada uykudaydı.

Şüphelilerden, Dilan Polat’ın kız kardeşi Sıla Doğu, misafirlik için evdeydi. Gelmişken o da alındı.

Arama iki saat sürdü.

Engin Polat, “Kaçmadık, evimizdeyiz. Lütfen kelepçelemeyin” dedi. Polisler “Talimat böyle” diye karşılık vererek, plastik kelepçe taktı.

Polatların iki ay önce ikamet adresini Sıla Doğu’nun Beykoz’daki evine aldığı ortaya çıktı. Adres değişikliği kaçma şüphesi yarattı.

Toplam 30 şüpheli var.

Engin Polat’ın kardeşi ve babası ile şirketlerden birini, üzerine kaydettikleri anneannesi de şüpheliler arasında.

Engin ve Dilan Polat tutuklanabilir.

Bir detayı daha paylaşmalıyım.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, makama oturduğu günden beridir organize suç örgütlerine, çetelere ve teröristlere karşı etkin mücadele yürütüyor. Hemen her gün çetelere yönelik operasyonların videolarını paylaşıyor. Bu da Süleyman Soylu’dan dili yanmış muhaliflerden takdir görüyor.

Yerlikaya, dün İstanbul merkezli 48 ilde gerçekleştirilen çocuk pornosu, İzmir’de düzenlenen düzensiz göçmen operasyonlarını X hesabından paylaştı.

Gel gör ki...

Bütün Türkiye’nin konuştuğu ve “Oh” çektiği Polatlarla ilgili gece yarısı gözaltısı hakkında hiçbir paylaşım yapmadı.

Atacağı bir Tweet yüz binlerce beğeni alabilirdi.

Buna rağmen suskun kalmayı yeğledi.

Acaba neden?

Yanlış haberden gözaltı olsa yandaş medya çöker


T24’ten Tolga Şardan, “MİT’in Cumhurbaşkanlığına sunduğu rapor” başlıklı yazısından ötürü MİT’in şikayeti üzerine halkı yanıltıcı bilgi yaymaktan tutuklandı. Yine dün Halk TV’den Dinçer Gökçe ise “Çete lideri olmakla suçlanan Turan ve Emirhan Döner için tahliye kararı” başlıklı haberden ötürü aynı suçtan gözaltına alındı.

Şardan evinden, Gökçe Halk TV’den götürüldü.

Savcılık, Gökçe’nin iddiasının aksine Döner’lerin cezaevinde olduğunu bildirdi.

Gökçe’nin yalan haber yaptığını iddia etti.

Yine savcılık Şardan’ın yazdığı gibi, MİT’in bir raporu olmadığını ileri sürdü.

Diyelim ki, haber yanlış...

Yanlış haberi düzeltmek için tekzip hakkı diye bir mekanizma var.

Olmadı, dava açarsınız.

Yanlış açılan dava yok mu?

Siz hiç yanlış dava açan savcının gözaltına alındığını işittiniz mi?

Yanlış karar veren hakim yok mu?

Kum gibi...

O nedenle tutuklanan hakim gördünüz mü?

Yanlış haber yazan gazeteciyi gözaltına aldırmak ve tutuklamak da ne  oluyor?

Kaldı ki siz yanlış haberden kalem kırmaya başlarsanız yandaş medyadan bir kişi bile gün yüzü göremez.

Verilen mesaj çok açık.

Yargı ve güvenlik bürokrasisindeki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin örtülmesi için gazetecileri susturmak istiyorlar.

Yargıdaki cerahat gazeteciler kelepçelenerek, kapatılamaz.

İrin bir kere patladı ve akacaktır.