Yıldırım aynı yere düşmez diyen bir deyim var. Depremin de vurduğu yer aynı kalmaz. 250 yıl önce ya da 500 yıl önce depremin vurduğu tabaka, fay, zemin bugün aynı yer değildir. Değişmiştir. Bize aynı zemin gibi görünür.

Deprem oldu.

Şapka düştü.

Kel göründü.

İnsan olmanın özünde var. Deprem 11 kenti vurunca önce dayanışma duygusu uyandı, büyüdü, adeta şahlandı. Gençler gönüllü oldular, kahraman maden işçileri, belediyelerin yiğit itfaiye erleri enkaz altından can kurtarmaya koştular. Namuslu gazeteciler; şu mahallede, şu sokakta, şu apartman enkazının altında ses geliyor diye TV yayını yaparak; “iyiliğin örgütlenmesine” can suyu taşıdılar. Türkiye kenetlendi. Dünya insanlığı da bu dayanışmaya destek için koşup geldi.

Kardeşlik birleşti.

Kahramanmaraş’ın Dulkadiroğlu İlçesi’nin bir köyünde evi yıkılan aile karla kaplı bahçesine ayakları ile “YARDIM ET” yazısı yazdılar. Jandarma pilot albay, helikopterle uçarken kar üzerindeki yazıyı gördü.

İndi ve kurtardı!

★★★

Takke de düştü.

Kel yine göründü.

Depremi, onun yol açtığı ölümleri ve şehirlerin yıkılmasını Allah inancının sırtına yükleyip, “kader planında var” diyenler de oldu.

Batman’da:

Depremde hasar gören apartman boşaltıldı. 5 katlı yapının 12 kolonundan 4’ünün tuğladan yapıldığı ortaya çıktı.

Diyarbakır’da:

Jandarma lojmanlarında oluşan orta ve ağır hasar nedeniyle bazı bloklar acil olarak boşaltıldı. 9 katlı Aslan Apartmanı’na önce “az hasarlı, içinde oturulabilir” raporu verildi, ertesi gün gelen başka bir kontrol ekibi; “bina ağır hasarlı, oturulamaz” raporu yazdı.

Gaziantep’de:

Nurdağ İlçesi’nde onlarca insan yaşamını yitirdi ve Belediye Başkanı tutuklandı. Çünkü Nurdağ Belediye Meclisi İmar Komisyonu üyesi olan Yunus Kaya isimli bir müteahhidin belediye başkanının kardeşi ile ortak inşaat şirketi kurup projeler yaptığı ve bu projelere göre yapılan binaların depremde yıkılıp onlarca kişinin öldüğü ortaya çıktı.

★★★

Şapka düşünce.

Kel görününce.

Gerçekler acı...

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı, iş insanı Fettah Tamince’nin Düden Çayı’nın denize döküldüğü alanda (felezlerin hemen üzerinde) yer alan arsa üzerine dikeceği binalarla ilgili Belediye Meclisi’nden geçen plan değişikliğini veto etti.

Çünkü tepki büyüktü.

Belediye yemlenmiş.

Plan değişikliği geçmiş.

18 gün geçmiş olmasına rağmen; “çadır yok...” uyarıları bitmedi. Yaşamını yitirenlerin sayısı 50 bini aştı. Yaklaşık 1.5 milyon kişi evsiz kaldı. BM Dünya Gıda Programı Yönetici Direktörü Antakya’ya geldi, enkaz yığını kente baktı, gözlemlerini; “kıyametten sahneler gördüm” diye dile getirdi. İktidar partisinin lideri ve kurmay kadrosu; “depremin yarattığı çaresizliği oya çevirme kurnazlığına” kapı araladı. Depremzedelerin oyunu almak için yeni konutların yapımına yıldırım hızıyla girişip, acele yer tespiti ve beton temel atmayı başlattı.

Yer bilimci Naci Görür:

“Arkadaşlar, deprem bölgesinde artçı denetimlerin yoğun olduğu bu zaman dilimindeki inşaatlarda beton dökmek son derece sakıncalıdır. Döktüğünüz beton ciddi çatlak ve tahribat alır, görevini yapmaz” uyarısında bulundu.

★★★

Şapka düştü.

Ölümden, acıdan, enkazdan kütük kapma arsızlığı ve soysuzluğu suçüstünde yakalandı. Deprem görmüş evlerinden eşyalarını kurtarmak için asansörlü vinçe ihtiyacı olan acılı vatandaşlar, “600 TL olan vinç günlük kira fiyatının 6.000 TL’ye çıktığını” şaşarak gördüler. Enkazdan kurtardıkları eşyalarını götürmek için kamyon kiralama ise 6.000 TL’den 30.000 TL’ye fırladı.

Türkiye şunu da gördü:

11 kentte deprem olunca üç-dört gün boyunca kentleri elektriksiz bırakan dağıtım şirketleri, devletin çiftçiye deprem yardımı olsun diye bankaya yatırdığı yardım paralarına el koydurup elektrik borçlarını tahsil etti.

Türkiye şunu bile gördü:

11 kentin deprem enkazından 12 milyar TL civarında değerli atık (demir-çelik-pwc-plastik-kablo-bakır-pencere pervazı-kapı) kamuya ait kamyonlarla taşınıp birilerine verilmek üzere götürüldü.

Türkiye şunu da gördü:

Kızılay, deprem şehirlerine yardım için giden Türk Eczacıları Birliği’ne tanesi 140.000 TL’ye çadır sattı.

★★★

Depremde yıkılan ve yıkılmasına karar verilen binaların birçoğunun pamuk ve buğday ekilen, kayısı ağacı dikili tarlalar ile bahçelere  çok katlı olarak yapıldığı görüldü. Enkaz örnekleri; binaların dikkatsiz, hiçbir mühendislik hizmeti alınmadan dikildiğini, binaların yüzde 70’inin 6 kat ruhsat izini alıp 10 kat, 5 kat izini alanların da 8 kat yapıldığı ortaya çıktı.

Takke düştü.

Kel göründü.

Şapka düştü.

Gerçekler acı...