Seçime 20 gün kala, kamuoyunda endişeye yol açan olaylar yaşanıyor!

Nefret dilinin halkı kutuplaştırdığı ülkemizde bir takım kara vicdanlılar “Korku iklimi” yaratmak için olay üstüne olay yaratıyorlar.

Bunlarda insanlık sevgisi kalmamış… Kendini bilmez, cahil ve fanatikler, kin ve nefret saçıyorlar. …

Neden saldırıyorlar? Bunu kendilerinin de bildiğini sanmıyorum.

Başkalarının maşaları, besleme, kiralık uşak bunlar…

Bir yerlerden aldıkları ahlâk dışı emirleri yerine getiriyorlar!

Kim durduracak bu kara vicdanlıları?

Devletin polisi var, jandarması var.…

Bunlar İçişleri Bakanlığı’na bağlı…

Yasa dışı eylemleri önlemek, olayların sanıklarını yakalamak, milletin güvenliğini sağlamak İçişleri Bakanlığı’nın görevi değil mi?

Ne yapıyor İçişleri Bakanı?

★★★

Organize provokasyonlar, parti binalarının kurşunlanması, seçim otobüslerine saldırılar devam ederken, olayları önlemekle yükümlü olan  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CNN Türk’teki bir programda partilerin seçim bürolarına yönelik saldırılara ilişkin:

“Dünyanın her yerinde olur” dedi ve benzer olayların devam edeceğini tahmin ettiklerini söyledi, iyi mi?

Nasıl bir ifade bu? Söyler misiniz, siz necisiniz beyefendi?

İçişleri Bakanı’nın sözleri inanın ki, yaşanan olaylardan daha üzücü!

Bu tür sözler, saldırganlara aşırı cesaret veriyor, yasa dışı eylemler artıyor!

★★★

Son saldırıların bir numaralı hedefi olan CHP Genel Başkanı ve 13’üncü Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, çirkin olayları büyük bir olgunlukla karşıladı.

Nefret ve tehdit düzeysizliğine aynı şekilde karşılık vermeyen, sevgi ve dostluk dili kullanan Kılıçdaroğlu, kışkırtıcı saldırıları, kendisinin 418 milyar doları soygunculardan alıp geri getirme vaadi ile ilişkilendirerek:

“Söz konusu olan çok büyük para. Bu yüzden seçim dönemi provokasyonlar olmasını bekliyorum. Gerçeklerin üstünü örtmeye, gerçekleri eğip bükmeye çalışacaklar ama bilin ki mesele sadece para, sizin çalınan paralarınız… Sizden ricam, sakin olmanızdır. Bu işi ancak birlikte başarabiliriz.” dedi.

“Hak, Muhammed, Ali, inancıyla yetişmiş samimi bir Müslümanım” diyen Kılıçdaroğlu, Adıyaman’da deprem şehitlerine Fatiha okurken, münasebetsiz, densiz, kiralık bir serserinin “Bu Fatiha okumayı bilmiyor ki…” diye bağırarak ona itikat suçlaması yapması tam bir terbiyesizlik, ahlâksızlıktır.

Sayın Soylu’ya sormalı: “Bunlar da mı dünyanın her yerinde olur?”

Adil olmayan seçim yarışı!


Öyle adaletsiz bir seçime gidiyoruz ki, Allah ulusumuza yardımcı olsun.

Bu seçimde tarafsızlık ilkesi diye bir kavram kalmadı.

Erdoğan, hem partili Cumhurbaşkanı, hem Cumhurbaşkanı adayı…

Süleyman Soylu hem İçişleri Bakanı, hem milletvekili adayı.…

Bekir Bozdağ, hem Adalet Bakanı, hem milletvekili adayı.…

Adil Karaismailoğlu hem Ulaştırma Bakanı, hem milletvekili adayı.…

Diğer bakanlar da öyle…

Devletin bütün imkânlarını kullanıyorlar.

Böyle gidilen bir seçime “Tarafsız ve âdil bir seçim” denilebilir mi?

Dünyanın tüm medeni ülkelerinde seçime giren adaylar, devletteki görevlerinden istifa ederler. Yasalar bizde de öyle ama uygulayan kim?

Yüksek Seçim Kurulu’nun maşallahı (!) var “Bakanlar devlet görevlisi değildir” diyerek bu adaletsizliği onayladı.

Devleti idare eden bakanlar devlet görevlisi değil de neci? Leblebici mi?

★★★

YSK’ya şunu da sormak gerekiyor:

“Bu seçimde mühürsüz oylar kabul edilecek mi, edilmeyecek mi?”

Açıklansın da bilelim.

Bugüne kadar seçimlerde öyle garip şeyler gördük ki, şimdi millet, yine aynı saçmalıklar tekrarlanır diye endişe ediyor.

Oylar sayılırken yeni icatlar çıkartılmasın!

GÜNÜN SÖZÜ


İnsanlığı aydınlatan bilgidir ama nedense ülkemize az uğruyor!