Gazi Mustafa Kemal’in, Kocatepe’de böbrek rahatsızlığı başlar.  O’na, “İhsaniye’de bir su var, böbrek rahatsızlığına son derece iyi geliyor” denilir. Gazi, o sudan içiyor ve birkaç gün içinde böbrek rahatsızlığından kurtuluyor. Atatürk, o suyu hiç unutmadı. Savaş bittiğinde Kızılay yöneticilerini yanına çağırıyor, Fransızların işlettiği maden suyunu alıyor. Bunun bir şirkete verilip ticaret yapması yerine Kızılay’ın burayı teslim almasını istiyor. Fransız şirketine bütçeden parası ödeniyor ve maden suyu Kızılay’a geçiyor. Onlara, “Siz burayı alın işletin ama ticari işle uğraşmayın, buradan sattığınızla içeride profesyonel olarak çalıştırdığınız insanların ücretlerini ödeyin” diyor.

İşte, o maden suyu, Kızılay’a böyle veriliyor. Her ülkenin Kızılay’ı, Kızılhaç’ı o ülkenin adıyla anılır. Kızılay’a “Türk Kızılay”ı denilir. Maden suyu şişesinin üzerine de “Türk Kızılay”ı yazılır. Ama, gelin görün ki, Kızılay yönetimi, şişedeki etiketten “Türk”ü kaldırdı. Nasıl, kamu kuruluşlarından T.C’ler silindiyse, Kızılay da “Türk” sözcüğünü kaldırdı. Yönetim: Eleştirirler, şimdiki gibi  “İki gün konuşurlar sonra unuturlar” deyip üzerinde bile durmadı.

İHTİYACI OLANA VEREMEZ!

Kızılay’ın mevcut yönetiminin uygulamalarına karşı Kızılay’a kayyum atanması yönünden mahkeme karar aldı. Ancak, aynı mahkeme verdiği kararı kaldırdı. 26 Nisan 2022’de genel kurul yapıldı. Ama şubelerin çoğu kapatıldığı için bin 500 olan delege sayısı da 570’e indirildi. İşte bu genel kurulda Kızılay’ın tüzüğü de değiştirildi.

Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık ve yönetim istifa etse, Kızılay’da değişen bir şey olur mu? Tüzük değişikliği yapılmazsa değişen bir şey olmaz. Kınık, tüzükle kendisine verilen yetkileri kullanıyor. Elindeki yetki nedir? Örneğin çadır üretip satmak. Yani, Kızılay’ı bir ticari kuruluş haline getirdiler. Ürettiği çadırı, ihtiyaç sahibine parasız veremez. Tabii bu normal değil ve diğer ülke Kızılay ve Kızılhaçları’nda da örneği yok.

Kızılay niye kurulmuş? Kuruluş gerekçelerinden birisi de herhangi bir afette, gerekli yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırabilmek için daha önce tedarik ettiği ve o afet anında da tedarik edeceklerini alır ve ücretsiz verir.  Bütün dünyada yapılan budur.

HEP UZAK TUTULDU

Kızılay, kurulduğu günden bu yana ticari konulardan hep uzak kaldı. 2022 yılında yapılan genel kurulda, tüzük değişince Kızılay 11 anonim şirket kurdu ve holdingleşti. Holding ve 11 şirkette çalışanlardan 82 si “Huzur hakkı” alıyor. Tüzüğe öyle bir hüküm konulmuş ki genel başkan, her şirketin yönetim kurulu başkanı. Her bir şirketten de 3 asgari ücret üzerinden maaş alıyor. Yani, aylığı 306 bin lirayı geçiyor. İnsaf be Kerem bey insaf.

Evet, tüzüğe göre bu parayı yasal olarak alıyor. Ama vicdani olduğunu kimse söyleyemez. Aslına bakarsanız yasal da denilemez. Kızılay yöneticileri Kızılay’dan para almazdı. Ne oldu şimdi? Önceki dönemlerini bildiğim için bir örnek vereyim: Önceki tüzükte, Kızılay yöneticilerinden birisi görevli olarak yurtdışına gittiğinde iaşe, otel ve ulaşımı karşılanır, ayrıca Devlet memurlarına verilen harcırah kadar da günlük ödeme yapılırdı. O dönemin yönetimi bunu vicdani bulmadı, “Bu haksız kazanca girer” deyip kaldırdı. Bazıları “Huzur hakkının mutlaka alınması gerekir” diyor. Ama öyle değil. Bu ihtiyaridir orada bir lira da alabilirsin,  hiçbir şey de almayabilirsin.

3 DÖNEM SINIRI

Önceki tüzüğe göre üç dönem yani toplam 9 yıl yönetimde kalınıyordu. Bir dönem ara verdikten sonra yeniden seçime katılabiliniyordu. Tüzükte bu uygulamaya da son verildi. Kerem Kınık yönetiminin 4’üncü dönemi olduğunu da hatırlatalım. Kızılay çalışanlarının sayısı da 14 bine yaklaştı. Bunların önemli bir bölümünü belediyeden ayrılan bankamatik memurlar oluşturuyor.

Kızılay’ın yönetim kurulu kararları kayda alınıyor, bir mülk satılacağı zaman 5 üyeden en az 3’ünün onay vermesi gerekiyordu. O kayıt sistemi de kaldırıldı. Halide Edip Adıvar’ın, Adnan Adıvar’ın Kızılay’da çok ciddi izleri var. Haseki’de iki köşk bağışlamışlar. Yalnız onlar değil, Kızılay’a güvenip yardım yapanlar, yaptıklarına pişman edilmemeli. Kızılay’ın her bağışçısının hakları var. Onların bağışladığı malları “Toplandık sattık” demeye hakları yok.

Evet, Kızılay’ın parasız dağıtması gereken yardımları parayla satması tüzüklerinin gereğidir. Yani yasal. Ama bunların vicdani olduğunu söyleyen yok. “Kara gün dostu” olarak bildiğimiz Kızılay’ı tartışma konusu olmaktan çıkaralım. Yapılacak, sadece tüzük değişikliğidir.

REZA’NIN BAĞIŞI

AKP döneminde Türk Kızılay’ı tartışmalı konularla hep gündeme geldi. ABD’de bir vakıfa Kızılay üzerinden bağış gönderilmesi günlerce konuşuldu. Türkiye’den ABD’ye kaçan İranlı iş adamı Reza Zarrab’ın, suçtan elde edildiği gerekçesiyle parasına el konulmuştu. İşte, o para faiziyle kendisine ödenmişti.

Reza Zarrab, ana parayı aldı ama hayırsever olduğunu göstermek için paranın yaklaşık bir yıllık faizi olan 55 bin lirayı Türk Kızılay’ına bağışlamıştı. Yönetim bunda sakınca görmedi. Neredeyse Zarrab’a plaket vereceklerdi.  Haram olduğu bilinen parayı alması Kızılay’ı da yaralamıştı.

İyilik kuruluşumuz olan Türk Kızılay’ını bu olumsuzluklardan kurtarın artık...