Organize suç örgütleri öyle güçlenmişler ki uluslararası düzeyde çalışıyorlar. Faaliyet gösterdikleri ülkelerde yalnız Türk vatandaşları değil, çetelerinde yabancı ülke vatandaşları da bulunuyor. Bu organizasyonlar bulundukları ülkelere göre farklılık da gösteriyor. En çok iş birliği uyuşturucu madde kaçakçılığı ve bunların o ülke içinde dağıtımının yapılması. Örneğin son 11 ayda Türkiye bağlantılı uluslararası operasyonlarda 15 çete çökertildi.

“Çökertildi” denilince bu çetenin tamamen bitirildiğini düşünmeyin. O çetenin yerini bir başka çete dolduruyor. Cezaevinden çıkan çete bağlantılı kişiler aynı işleri sürdürüyor. Dahası, liderleri çetesini cezaevinden yönetiyor. Avukatları ve görüş izni verilen kişilerden dışarıdaki durumla ilgili bilgiler geliyor, örgütün başındaki kişi yapılması gerekenleri, kime “selamının söyleneceğini” onlar aracılığıyla iletiyor. Üstelik kendisine dönük suçlamalardan da kurtuluyor. Çünkü cezaevinde olduğu için örgütü yönettiğine ilişkin kanıtta ortaya konulamıyor.

İLLERE ATAMA YAPIYORLAR

Organize suçlarla mücadele etmesi gereken makamlardakiler, örgüt liderleriyle bayraklı makam odalarında fotoğraf çektirirse, hangi polis onların üzerine gidecek? Organize suçlarla mücadele etmek öyle kolay değil. 

Kimse bulunduğu makama, mevkiine güvenmesin. Gün gelir kendilerini yargı karşısında bulurlar. Eğer, bazı olaylar güçlü isimler nedeniyle yargıya intikal ettirilemediyse inanın o dosya kapanmaz. Emniyet’te her şeyin kaydı tutulur. Bakan değişir, emniyet müdürü değişir, bir bakarsınız daha önce ortaya çıkarılmayan, ya da korundukları için yargıdan hep takipsizlikle sonuçlanan dosyalar yeniden açılır.

Korunduğu iddia edilen isimlerden birisi de Bora Kaplan’dı.  Savcılığa intikal ettirilen ne kadar dosyası varsa hepsinden “Kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmişti. İşte dosya burada kapanmıyor. Bakıyorsunuz bazı etkili isimler değişmiş, o dosyalara yeni ifadeler girmiş, yeni şikayetçiler eklenmiş. O yüzden yasalardan ayrılmamak gerekiyor.

ÜÇLÜ SACAYAĞI

Organize suçlarla mücadele biriminde önemli görevlerde bulunmuş olanlarla konuştuğumda, “Suç örgütlerinin ayakta kalabilmesinin emniyet, yargı ve siyaset desteğine bağlı olduğunu” belirttiler. Ülkemizde o kadar büyümüşler, sayıları o kadar artmış ki sadece ulusal düzeyde 130’dan fazla suç örgütünün faaliyette olduğu belirtiliyor. Bunlardan son bir yılda 41’i çökertildi.

Çok ilginç bir yapılanmaları var. Örneğin suç örgütünün başındaki kişi İstanbul’da faaliyet yürütüyorsa, Ankara’ya, İzmir’e, Bursa’ya, Antalya’ya, rantın yüksek olduğu illere “atama” yapıyor ve güvendiği kişiyi o ilde görevlendiriyor. Giden kişi de, orada yapılanıyor. Örgüt bir İl’de çökertilse bile başka illerde ayakta kalmayı başarıyor.

Bazıları ulusal düzeyde, bazıları ise belli bölge ya da illerde faaliyet gösteriyor. Bölgesel faaliyette bulunanların deşifresi ulusal düzeyde çalışan örgütlere göre kolay oluyor. Nitekim son bir yılda 81 bölgesel çete çökertildi. Yerel düzeyde faaliyet yürüten çeteleri ortaya çıkarmak kuşkusuz daha kolay oluyor. Nitekim bir yılda 349 çete çökertildi.

KEYFİN VERESİYESİ OLMAZ

Narkotik suçlar hızla artıyor. Ülkemizin hemen her tarafında uyuşturucu haplar satılıyor ve bunlara çok kolay ulaşılıyor. İnsanlar kısa sürede “Zombi!”ye dönüşüyor. “Torbacılık” almış başını gidiyor. Cezaevlerinde 150 bine yakın uyuşturucu tutuklu ya da hükümlüsü var. Bir satıcı yakalanıyor, onun yerini hemen bir başka yakını dolduruyor. Uyuşturucu satıcısı aileler, onların emrinde çalışanlar var.

Torbacılar, müşterisiyle WhatsApp üzerinden görüntülü konuşuyor. Hava karardıktan sonra bunlar ortaya çıkıyor. Sabit bir yerleri yok. Otomobil, motosiklet, scooterla istenilen yerlere gidiyor. Çalışma yöntemlerinden birisi de “aile görünümü” vermek. Torbacının yanında eşi, çocuğu da bulunuyor. Böylece polisin kendilerinden şüphelenmesini önlemeye çalışıyorlar.

Önce uyuşturucuya parasız verip alıştırıyorlar. Sonra kendilerine bağımlı kılıyorlar. Parasız verilip uyuşturucu bağımlısı yapılanlara, parasız vermeyi bırakın “veresiye” bile uyuşturucu verilmiyor. “Param yok, veresiye verin” diyenlere, “Keyfin veresiyesi olmaz” cevabı veriliyor.   

Artık iş o kadar çığırından çıkmış ki, Manisa’da olduğu gibi “Çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucu belasından kurtarın” diye yürüyüşler yapılıyor.

BAŞBAKAN MELONİ’DEN İSTENDİ

Uzun süredir İtalya’da yaşayan ve örgütünü oradan yöneten Barış Boyun’un yakalanması ve iadesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın büyük çabaları oldu. Kuşkusuz, Emniyet’in KOM Başkanlığı, suç örgütlerinin yurtdışı faaliyetlerini de yakından izliyor, o ülke Emniyeti ile yakalanmaları için iş birliği yapıyor.

20 Ocak’ta ülkemize gelen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile iki ülkeyi ilgilendiren konular ele alındı. Suç örgütünün İtalya’da olan liderlerinden Barış Boyun’un yakalanması, iadesi için çalışma yapılabileceği belirtildi. İki ülke polisi bu konuda iş birliği yaptı. Nihayet, Barış Boyun yakalandı ve iade süreci hemen başlatıldı. Emniyet kayıtlarında Barış Boyun’la ilgili şu bilgiler yer alıyor:

Firari örgüt lideri Barış Boyun hakkında; Tasarlayarak Öldürme, Birden Fazla Kişi tarafından Silahla Yağma, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak, Sahte Bahis Oynatma, Tehdit, Mala Zarar Verme suçlarından, 6 Nisan 2022 tarihinde Kırmızı Bülten çıkarıldı. Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak, Kasten Yaralama, Tehdit, Genel Güvenliği Kasten Tehlikeye Sokma, Uyuşturucu,  Dolandırıcılık, Nitelikli Yağma suçları olmak üzere toplam 29 suç kaydı, 10 ulusal düzeyde arama kaydı bulunuyor.

Örgüt lideri olduğu belirtilen Barış Boyun; Önal Kertlez,  Ersin Kaymaz ve Serkan Özcan’la birlikte 3 Ağustos 2022 tarihinde İtalya’nın Rimini şehrinde yakalandı. Barış Boyun ve Ersin Kaymaz tutuklandı. Boyun, daha sonra adli kontrolle serbest bırakıldı.

Bakalım bu kez Barış Boyun iade edilecek mi? Çünkü, İtalyanlar daha önce aynı kişiyi yakalamalarına rağmen iade etmemişlerdi.