Sevgili okurlarım, bu memlekette adına Türk-İş denilen bir işçi sendikaları kuruluşu var. Türkiye’nin en büyük, en çok emekçiyi temsil eden kuruluş...

Ama gelin görün ki bunların sesi soluğu pek çıkmaz, çıksa da ciddiye alınmaz.

Çıktığı tek zaman asgari ücretin belirlenmek üzere olduğu günlerdir.

O zaman haykırmaya başlarlar.

Yönetimleri hep aynıdır. Delegeler ayarlanmıştır, başkan ve yöneticiler değişmez.

Biliyorsunuz, adına asgari ücret denilen rakam şimdi 22 bin lira. Yani öteki bireyleri iş bulamadığı için çalışamayan bir aile bu parayla yiyecek, içecek, kira verecek, yol parası ödeyecek, çay parasını ve hatta sigara parasını bile bu 22 bin liradan ödeyecek.

Elektrik, ısınma giderleri de bu rakama dahil.

Bu rakamı belirleyen ise ‘tuhaf ‘ bir komisyon. Adı Asgari Ücret Tespit Komisyonu.

Bunun yapısı ilginç. 15 kişiden oluşuyor.

5 hükümet, 5 işveren ve 5 işçi temsilcisi... İşçileri Türk-İş temsil ediyor.

★★★

Asgari ücret belirlenmeden önce bu komisyon birkaç kez toplantı yapar. Hükümet temsilcileriyle işveren temsilcileri çoğunluktadır. Onlara talimatı AKP hükümeti verir ve onların rakamı kabul edilir.

Bu uygulamayı sözüm ona protesto eden Türk-İş dünkü toplantıya katılmadı. Katılsa ne olacaktı, zaten çoğunluk hükümet-işveren ikilisinde, sonuç yine değişmeyecekti.

Ama yıl sonuna kadar iki veya üç toplantı daha yapılacak ve Türk-İş, eli mahkûm, onlara katılacak.

Rakam belirlenmeden önce ve sonra Türk-İş hükümeti ve işverenleri kınayacak, sert bir biçimde eleştirecek, “Gerekirse genel greve gideriz” diye bağıracak falan ama hiçbir şey değişmeyecek. Biz bunlara alışkınız.

Çünkü Türk-İş’in hem öyle bir gücü yok, hem de korkak ve ürkek. İktidarla arasının bozulmasının ağırlığını kaldıramaz.

★★★

Bu kuruluş aslında Türkiye’de milyonlarca emekçiyi temsil ediyor ama dediğim gibi, korkuyor.

İktidarın karşısında uysal bir kedi yavrusu oluyor.

Türkiye’de kesin kuraldır, bu utanç verici asgari ücretleri her seferinde hükümet ve işveren kesimi birlikte belirler.

Türk-İş’in orada hiçbir ağırlığı yoktur ama dışarıda nutuk atar, grev tehditleri falan savurur, vaziyeti her seferinde böylece idare edip durur!

Dünkü toplantıya katılmamış.

Asgari ücret tiyatrosu her yıl olduğu gibi bu yıl da perdelerini açtı. Türk-İş katılsa kaç yazar katılmasa kaç yazar! Ne değişir?

Mideler bulanıyor

Sevgili okurlarım, bizim medyada olanları, dönen dümenleri, döneklikleri, sergilenen ahlaksızlıklarla birlikte yalakalıkları sizler doğal olarak bilmezsiniz.

Biz gazeteciler bazen ‘kulağımız deliktir, her şeyden haberimiz vardır’ diye böbürlenip başkalarına bu yolla hava atarız ama gerçekler hiç de öyle değildir.

Yakın çevremizde, medya sektöründe neler olduğunu bizler de çoğunlukla son anda öğreniriz!

Bazı çok bilmiş gazeteci arkadaşlar olaylar geliştikten sonra konuşur...

“Ben zaten çoktaan biliyordum ama kimseye söylemiyordum!”

★★★

Şimdi işin içine başka bir boyut girdi:

Uyuşturucu, taciz, tecavüz!..

Maşallah, nasıl bir ortamda yaşıyormuşuz biz! O isimlerin çoğunu hiç bilmem, bazılarını ismen bile olsa tanırım.  

Şimdi özellikle bazı televizyon kanallarının ‘tartışma’ programlarında o tipleri yeniden ve dikkatle izlemeye çalışıyorum ve bunu yaparken kendi kendime mırıldanıyorum...

“Ne çok gazeteci varmış bu memlekette, meğer herkes gazeteci imiş ama biz uyuyormuşuz!”                              

Önüne gelen gazeteci olmuş. Bunu, tanıtımların altında okuyoruz.

Kimdir bunlar, neyin nesidir, bugüne kadar acaba hangi gazeteciliği yapmışlardır, anlamak mümkün değil. Bugüne kadar isimlerini duymuşluğumuz yok ama onlar gazeteci!

Kamuoyuna öyle yutturuluyor.

Geçenlerde yine bir tartışma programında bir kadın vardı... Makyajı, giysileri ve her şeyi ile bakıldığında ona ‘gazeteci’ demek zaten mümkün değil. Neye benzediğini, ne olduğunu burada birkaç cümleyle olsun yazabilsem hakkımda nice davalar açar ve hakaretten tutuklanırım.

★★★

Ekranlara sorumsuzca çıkarılan kadınlı erkekli bu tipler ne yazık ki bizim mesleğimizin onurunu ve saygınlığını ayaklar altına alıyor. Ama bunun sorumlusu onlar değil, onları adam yerine koyup ekranlarına çıkaran bazı medya yöneticileri...

Ve bu yazdıklarıma, karşımıza her gün çıkarılan o vıcık vıcık kadın, yemek ve  magazin programlarını da eklemek gerek.

Bir zamanlar o meşhur evlendirme programları vardı. Neyse ki o pislik, o rezalet kaldırıldı. Onların bu işten milyarlar kazanan bazı sunucuları ise şimdi başka programlarda boy gösteriyor.

Şimdi gelişmeler yön değiştirdi. Bazılarının adı uyuşturucu ve fuhuş dosyalarında yer alırken, bazı onurlu gazeteci arkadaşlarımız ise özellikle cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla tutuklanıp içeri tıkılıyor. 

Bu olanları izledikçe mesleğimiz adına midelerimiz bulanıyor ama derdimizi anlayacak bir doktor yok ki!