“Dumlupınar’da kazanılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa, şaha kaldırdığı atının üzerinden haykırdı:

“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”

Dağlar, ovalar, işgal altındaki şehirler, kasabalar, köyler bu komutla çınladı.

Nal sesleri, top seslerine karıştı.

Mustafa Kemal ve neferleri omuz omuza çarpışarak, yan yana sürdüler atlarını, barut kokan boz karanlıklar içinde soluk soluğa, kan ter içinde İzmir yolunu açtılar...

★★★

Kutsal bir emanet gibi bağrımda taşıdığım Atatürk’ün naaşına ne zaman baksam, aklıma hep bu sahne gelir. Dört bir yanımda çınlar sesi; “İlk hedefiniz Akdeniz”dir, ileri!..”

Atam bana emanet!

Dünya durdukça “O”nun “İlk hedefiniz Akdenizdir, ileri!” komutu çınlayacak her yanımda.

Bilmem kendimi tanıtmaya gerek kaldı mı?

Herkes anlamıştır benim “Anıtkabir” olduğumu...

★★★

Atamın kendi deyimiyle naçiz bedenini muhafaza eden bir yapıdan daha çok, düşüncelerinin, özgürlük için verdiği mesajların, milli mücadele ile kurduğu cumhuriyetin izlerini bende görmeniz mümkündür.

Atamın anılarını, kişisel eşyalarını, kitaplarını, dünya görüşünü yansıtan özlü sözlerini beni dolaşırken her yanda görür, “O”nu hissedersiniz.

Ben öyle sıradan bir anıt mezar değilim. Eşim benzerim yoktur. Aslında asırlardan beri süregelen ‘Kurgan kültürü’nün devamı niteliğini taşırım.

“Benim yaratılışımda bir fevkaladelik varsa o da Türk olarak dünyaya gelmemdir” diyerek, Türklüğüyle övünen bir lidere de ancak benim gibi; kadim Türk tarihinin tüm özelliklerini yansıtacak bir anıt mezar yakışırdı.

★★★

Huzur içinde uyu Atam…

Parktaki ağaçlar, çiçekler, kelebekler, kuşlar birlikte yaşayacak sizinle.

Göçmen kuşlar her bir ülkeden size haberler getirecek, arılar çiçeklerden bal toplayacak. Kökleri mezarınıza kadar uzanacak olan binlerce ağaçtan haber alacağız.  

Ziyaretinize gelenler her bir ağacı kucakladığında sizi kucaklamış gibi olacaklar.

Siz, mezar odanızın kapısının tam karşısındaki pencereden Ankara Kalesi’nde dalgalanan Türk Bayrağı’nı gördüğünüz sürece huzur içinde olacaksınız.

Biliniz ki Atam, o bayrak sonsuza dek dalgalanacaktır. Rahat uyuyun…” 

★★★

Buraya kadar okuduğunuz satırları Yavuz Atıl’ın, “ATAM BANA EMANET” adlı kitabından alıntıladım.

Bazı kitaplar vardır, okuyup bitirdikten sonra bile insanın zihninde yaşamaya devam ederler. Üzerlerinden ne kadar zaman geçerse geçsin etkilerini kaybetmezler. Nazım Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı”, Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i, TRT’de hocam olan Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler”i ve daha niceleri işte böyle kitaplardır.

Değerli şair, yazar, tarihçi, Bornova Marşı bestecisi, müzik adamı Yavuz Atıl’ın, “Atam Bana Emanet” kitabı da ne kadar zaman geçerse geçsin etkisini kaybetmeyecek bir eser...

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Kültür Dairesi tarafından yayımlanan “Atam Bana Emanet” kitabının önsözünde, Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş şunları yazmış:

 “Ankara, bağımsızlık mücadelemizin her anına tanıklık etmiş; kurtuluşun ve kuruluşun ev sahibi olmanın haklı gururuna sahiptir. 

Kurtuluştan sonra başkent olma onuruna kavuşan Ankara’nın bu onuru sonuna kadar hak ettiğini de belirtelim. Ankara’nın önemli özelliklerinden biri de, kurtuluş ve kuruluş sürecinde ev sahibi olduğu ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahının da burada bulunmasıdır.

Her gün binlerce yurttaşımızın ziyaret edip, saygısını gösterdiği ve bu millet durdukça Atamızın ‘naçiz bedeni’ni sonsuza kadar bağrında muhafaza edecek olan Anıtkabir, yalnızca bir anıt mezar değildir. Hatta bir sıralama yapmak gerekirse bu özelliği, bütün diğer özelliklerinden sonra gelir.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milleti için biçilen ölüm fermanını yırtmış, onun yerine çağdaş uygarlık düzeyini hedefleyen, demokrasiyi içselleştiren ve dünya milletleri arasında saygın bir yer edinen Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş bir liderdir. Böyle bir liderin ‘naçiz bedeni’ için yapılan ‘ebedi istirahatgah’ elbette çok özel olacaktı.

Bu özelliğin en belirgin tarafı, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi tarihimizle iç içe olması, tarihe derin bağlarla bağlılığı ve geleceği işaret eden izler taşımasıdır.

Kökü Orta Asya’ya kadar uzanan kültürümüzün içinde bu tarz yapılara ‘Kurgan’ denildiğini biliyoruz. Anıtkabir ise kökünü ‘Kurgan’ gibi tarihi geleneklerimizden almış; insanlığın geliştirdiği evrensel ilkeler ışığında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin taşıyıcı kolonlarını sembolize eden bir anıt yapıdır.

 Anıtkabir’e baktığımızda, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasının, Atatürk’ün fikrî yapısının, özgürlüğe olan düşkünlüğünün ve elbette demokrasiyle taçlandırılmış Cumhuriyet’i görürüz. Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatabilmek, dünya milletleri arasında saygın yerini alabilmesi için ömrünü vermiş bir lidere sahip olmak, Türk milleti için gurur vericidir.

Göğsümüzü gere gere sahiplendiğimiz tarihimizin önemli köşe taşlarının anlatıldığı eserleri, okura ulaştırmayı görev kabul eden bir belediyecilik anlayışına sahibiz.

Bu eserlerden biri de, 33 yılını devlet hizmetine vermiş kıymetli Yavuz Atıl Bey’in, Atatürk’ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir’i, Anıtkabir’in ağzından anlattığı eserdir. Cumhuriyet öncesi tarihimizden de kesitlerin anlatıldığı Anıtkabir’in inşa sürecinin içinde yer alan, birbirini tamamlayan her bir anlamlı yapıya ilişkin çok kapsamlı, içeriği dopdolu ve çok akıcı Türkçeyle anlatılan böyle bir eseri yayınlamış olmaktan ötürü gururluyuz.

 Bu vesileyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ‘toprağın kara bağrında, sıra dağlar gibi duran’ aziz şehitlerimizi saygıyla yad ediyor ve onların izinde, tarihimizden aldığımız güçle geleceği inşa etmek için çalışmalarımızı aralıksız sürdürdüğümüzü de belirtmek istiyorum.

 Başkent Ankara’mızla bütünleşen, ulu önderimizin ebedi istirahatgahı Anıtkabir hakkında yazılmış bu güzel eseri, bütün Ankaralıların okumasını temenni ederim...”

★★★

Ankara’nın başarılı ve sevilen Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın bu güzel dileklerine katılıyor, Yavuz Atıl kardeşimin bana imzalayarak gönderdiği bu değerli eseri tüm Türkiye’nin okumasını temenni ediyorum.  

 Atamız Anıtkabir’de sonsuza kadar nurlar içinde uyusun.