Sevgili okurlarım birkaç gün önce sosyal medyada dolaşan bir haber vardı. Bu haber bizim hükümet tarafından ne doğrulandı, ne de yalanlandı.

Türk devleti Suriye güvenlik güçlerine ‘milletimizin armağanı’ olarak 100’den fazla araç vermiş. Dizilmiş araçların fotoğrafları da habere eşlik ediyordu.

Bildiğimiz polis araçları...

Üzerlerinde Arapça yazılar...

Demek ki Suriye polisine küçük bir armağanımız olmuş ve onlar da bizi kırmayıp araçları kabul etme büyüklüğünü göstermiş!

Normal bir ülkede bu gibi haberler ortaya çıkarsa, o ülkenin yetkilileri bunu ya yalanlar, ya da doğrular.

Bu sıfır kilometre araçların tanıtımını Suriye hükümeti yapıyor ama bizimkilerden ses seda yok! Bu nasıl iştir yaa?

★★★

Burada fırsat buldukça birkaç kez yazdım...

Türkiye Cumhuriyeti olarak başımızın en son belası Suriye’dir. Maddi ve manevi, işin neresinden baksanız durum budur.

Aslında hiç kimseyi suçlamayalım, bu belayı başımıza biz açtık. Güney komşumuzu her açıdan biz besliyoruz.

Devletimizin ve milletimizin kaynakları bir süredir bu sınır komşumuza hortumlanıyor ve işin daha çok başındayız. Bu hortumlama süreci giderek hızlanacak ve bizi iliğimize kadar sömürecekler.

Gel Turkiya, aman yetiş Turkiya... Dost ve kardeş Turkiya...

Bastır paraları çünkü bizde para mafiş!

Silah ver, ordumuzu besle, askerimizi giydir, şu bizim inşaatları yap ki daha fazla zorda kalmayalım!

Bunlar sözüm ona Arap ülkesi ama petrol zengini komşularına nedense pek uğradıkları yok, her fırsatta bize geliyorlar çünkü bizimkilerin yumuşak karnını çoktan beri keşfettiler.

Turkiya vallahi dost ve Müslüman memleket... Çok cömert yani, ne istesek fazlasıyla veriyor.

★★★

Burada bir konuya daha dikkat çekmiştim. Adına Şara denilen eski terörist günün birinde sakalını kısalttı, takım elbise giyip hayatında ilk kez kravat taktı ve cumhurbaşkanı seçildi. Yeni Suriye yönetimini ilk tanıyan biz olduk.

Şam’da büyükelçiliğimizi, Halep’te başkonsolosluğumuzu yeniden açtık, bayrak çektik.

Ama gelin görün ki bu herifler Ankara’da yıllardan beri kapalı duran Suriye büyükelçiliğini bir türlü açmıyorlar. Ne zaman açacakları da bilinmiyor.

Şimdi lütfen şu rezaleti bir düşünün...

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bunları adam yerine koyup oraya aylar öncesinde büyükelçisini göndermiş. Fakat (kusura bakmasınlar ama) iki paralık Suriye hükümeti Türkiye’ye büyükelçi göndermeye bile  tenezzül etmiyor!

Bu kepazeliğin hesabını bize kim verecektir?

Saray mı, Dışişleri Bakanlığı mı, kim?

Her şeyi bırakın bir yana, şu polis otolarının hesabını kim verecektir? Son olarak kaç oto verdik, bu işin bize maliyeti nedir? Bunların bedelini Türk Milleti kendi cebinden ödemekle mi yükümlüdür?

İnsaf yahu, çok ayıptır yahu!