“Büyük depremde yıkılan yuvaların altından sürekli çocuk sesleri geldiği günlerde, Bekirpaşa Beldesi’nde çöken dört katlı evin altında da küçük bir kız çocuğu, büyüklerin onu kurtarmasını bekliyordu... Macar kurtarma ekibi oradaydı... Onların Manş adlı köpekleri, küçük Hatıra’nın kokusunu almış, yerini göstermişti...

Kurtarma çalışmaları uzadı... Küçük Hatıra’ya hemen su vermek gerekiyordu, ancak ulaşılması zordu...

Köpek Manş, dar deliklerden süzülerek boynuna asılı şişe ile Hatıra’ya su taşıdı...
Yıkıntıların içinden her çıkışında, kuyruğunu sallıyordu...
Hatıra, tam 82 saat sonra yıkıntıların altından kurtarılabildi...

★★★

Ve aradan bir yıl geçmişti, Macar kurtarma ekibi yıldönümü nedeniyle Türkiye’ye geldi... Doğruca İzmit’in Bekirpaşa Beldesi’ne koştular...  Kurtardıkları küçük Hatıra’yı aradılar...

Hatıraatkuyruğu sarı saçları, renkli gözleri, sevimli yüzüyle oradaydı... Onu kucaklayıp, çok mutlu olduklarını söylediler...

Ve birisi daha orada, on adım uzakta ağzında bir demet çiçekle bekliyordu..

Manş...

Komut verilince çiçekleri götürüp Hatıra’ya verecekti...

Ama ağzındaki çiçeğin anlamını bilmediği için, komutu alır almaz çiçeği savurduğu gibi Hatıra’nın üzerine atladı, sarmaş dolaş oldular...

Macar ekibin başı Laszit Lehoczki ağlamaya başlamıştı...

★★★

(O depremde çoğu çocuk, 37 kişiyi köpekler kurtardı...)

Bekir Coşkun, değerli eşi Andree ve köpekleri...

★★★

Gelişmiş ülkelerde her evde bir kedi, bir köpek, bir kuş, kısaca insan dışında bir canlı vardır...
Gelişmemiş toplumlara bir bakın; tümünde hayvanlar yasaklıdır...

Bir başka canlıyı sevmeyi öğrenmemiş çocuklar, başka insanlara hiç mi hiç acımazlar...”

★★★

Bu hafta kamuoyunda “ötanazi” ya da “Katliam Yasası” olarak anılan ve büyük tepki üzerine adı “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olarak belirlenen yasa tasarısına yönelik yazılar kaleme aldım.

“Hayvanları koruma” denildiğinde büyük yazarlığının ve dostluğunun yanı sıra, kalbimde bir canlısever olarak da eşsiz bir yere sahip olan sevgili Bekir Coşkun’u özlem ve rahmetle anmadan geçmem mümkün değil.

Nitekim yazıma, ondan alıntıladığım satırlarla başladım.

Eğer yaşıyor olsaydı, “Katliam Yasası”na karşı çıkanların en başında yer alırdı.

O ve değerli eşi Andree hep terk edilmiş köpekleri sahiplenirlerdi.

Siz de öyle yapın lütfen…

Barınaklardan bir köpek sahiplenerek çocuklarınızın sevgiyle büyümelerini ve başka canlılara karşı merhametli olmalarını sağlayın...