‘Bir kereden bir şey olmaz’ı mı kutluyorlar?



Meclis’te bir kuyruk.
AKP’li vekiller kuyruk olmuş.
Fotoğrafta bir neşe, bir sevgi seli var. Sanki Susam Sokağı’ndaki neşeli çocuklar gibi.
Ama bir farkla.
Burada kutlanılan, Susam Sokağı neşeleri elinden alınan çocuklara yüreğini ve bakanlığının tüm imkânları açması gerekirken oyunu bir vakıftan yana kullanmayı seçen bakan hanımefendinin zaferi.
Ensar Vakfı için kendini ilk öne atanlardan olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında HDP tarafından verilen gensorunun reddedilmesini kutluyor fotoğraftaki coşku dolu vekiller!
Ahlaklı insanların, çocuklarının namusu, şerefi için yaşayan insanların oylarıyla seçilen vekiller, 45 çocuğun taciz edildiği düşünülen ve onunun belgelendiği vakfın adı kötüye çıkmasın diye kendini öne atan ve “Bir kereden bir şey olmaz diyen” bakanı kutluyorlar coşkuyla.
Sanki bir zafer kazanmışçasına.
Sanki bakan hanım çok büyük bir haksızlığa ya da iftiraya uğramış da onu ipten almışlar gibi. Bu fotoğrafa, bu coşkuya, bu sevince bir de Ensar Vakfı’nda çocuğu tacize uğramış bir ailenin gözüyle bakmaya çalışsanıza.
Bırakın Ensar Vakfı’nı, tacize uğramış bir kadın, bir erkek ya da bir çocuk gözüyle bakın.
Bu, ülkenin iktidarının sırf kendinden diye çok çirkin bir olayın yaşandığı vakfa kol kanat germesinin, ahlaki olarak yer aldığı tarafın içimi acıtan fotoğrafı.
O kahkahalar yaralı aileler ve çocuklarının ruhlarında yeni yaralar açmaz umarım.
O kahkahalar hepimizi derinden sarstı, umarım bir gün ne yaptıklarını çok acı deneyimlerle fark etmek zorunda kalmazlar.
Allah kimseyi çocuğu ile sınamasın.
Allah bebeği tacize uğrayan ve devletin yalnız bırakmayı, vakfın arkasında durmayı seçerek kırık kalplerini parça parça eden ailelere sabır ve güç versin…

Beton aşıkları Gülhane’ye uğramaz mı?



İstanbul’un her yanı inşaat.
Nerede milimetrik rant varsa ertesi gün dayıyorlar betonu.
Sorsanız amaçları hizmet.
Ama işte bu beton deryası İstanbul’da, bir öğleden sonra kentin göbeğindeki Gülhane Parkı’nda hem de bir çay bahçesinin duvarı çöküp, iki insanı öldürüp, beş kişiyi yaralayabiliyor.
Belli ki Gülhane’de bir rant yaratılamamış. Altı üstü iki duvarı tamir etmeye kimsenin iştahı kabarmamış.
Böyle işte 2016 yılında İstanbul’da yaşamak.
Bir duvarın altında kalıp ölebiliyorsun. Haber bile olmuyorsun üstelik. Bu ülkede iki yudum çay içerken duvar altında kalıp ölmek o kadar sıradan...