Paslaşarak çıkmak formülüne karşı şok pres taktiği başarılı olursa golü yersin. Haydi çocuklar başarılar dedik, topu kaptırdık. Schlager Avusturya’yı öne geçirdi. Maça 1-0 geride başlamak hoş bir görüntü getirmedi doğal olarak...
Penaltıyı kazanmadan önce iyi pas yapmaya başlamıştık. İnter kariyerinde penaltı kaçırmamış Hakan Çalhanoğlu beraberliği getirdi.
İlk yarıda, savunma uyumu dışında temaslı oynayan, tek topu iyi uygulayan milli takım, fena olmayan bir görüntü sergiliyordu. Tek problem vardı. Kendi yarı sahamızdan çıkarken pres ile karşılaştığımızda, top kayıpları yaşadık. Çıkmakta zorlanırsanız, daha basit oynamak gerekir. Her zaman ayağa pas yapmak zorunda değilsiniz. İlk golün kopyasıydı yediğimiz ikinci gol... Freiburg’da 10 gol ve 4 asistle oynayan Gregoritsch’in şutunu Uğurcan çıkaramamıştı.
Salih ve Merih iyi değiller. Bence, iki kalecimiz de formsuz. Duran toplardaki başarısız karşılama meselesi üçüncü golü yememize yol açtı. Sonra şaşırtıcı derecede dağıldık. Ne pas yapabiliyorduk, ne de organize çıkamıyorduk. Berbat bir görüntü oluştu.
Bu bir hazırlık maçı kabul, ama rakibimiz Arjantin veya Brezilya değil. Takım savunmamız, pamuk tarlası gibi yumuşacık olmuştu. Bu kabul edilemez görüntü devam etti. Baumgartner’in penaltısı ile beşinci golü de yedik.
Böyle farklı mağlubiyet, hazırlık maçında olsa bile moral bozar, güven sarsar. Doğru hücum felsefemiz oluşmamış. Kanat oyuncularımız inanılmaz formsuz. Maç eksiği olan Arda çabuk kayboldu.
Bu maçtan sonra “Bu bir dostluk maçıydı, moralimizi bozmayalım” yorumları yapılacak. Doğru, ama Türk futbol tarihinin hazin gecelerinden biriydi benim için... Böyle hatırlayacağım dün geceyi... Perde altıncı gol ile kapandı.