Mevlâna’nın “Her şeyi yerli yerine koymak” olarak tanımladığı adalet, tüm yargının varlık nedenidir. Demek ki her şey yerli yerine konulmuyor olacak ki yargıya güven azalmış. Yargıyı ele geçirmek ve kendilerine göre bir düzen kurmak isteyenlerden, Fethullah Gülen için “Mehdi” olduğuna ilişkin karar verenler bile vardı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bunların üzerine gidilebildi.
İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın, yargı içinde olduğunu öne sürdüğü önemli iddiaları, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) gönderdiği yazının içeriğini meslektaşımız Timur Soykan’ın Birgün gazetesindeki haberinden öğrenmiştik. Başsavcının 5 Ekim 2023 tarih 2023/41 sayılı yazısından bir bölüm aktaralım:
HAKİM VE SAVCI NİTELİĞİ DÜŞTÜ
“Yıllarca devletin içine yerleşen FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu kamu görevlileri ile bunların arasında yer alan yargı mensupları devlet yönetim sistemimizde büyük yaralar açmıştır. Yargı eliyle anılan örgüt mensubu hakim, savcı, yazı işleri müdürü, zabıt katibi, infaz koruma memuru gibi personel necip Türk Milletine zulüm yaptı. Haksız tutuklamalar oldu, delil uydurdular, insanların mallarına el koydular. Bu süreçte hükümeti değiştirmeye kalkıştılar.
Örgüt yöneticisi ve üyesi oldukları anlaşılan yargı mensupları görevlerinden uzaklaştırıldılar. Bu aşamadan sonra azalan hakim-savcı sayısının ihtiyaca binaen hızla artırma yoluna gidilince yargı mensuplarındaki nitelik ister istemez irtifa kaybetti. Halkta yargıya karşı güvensizlik oluşmaya başladı. Yıpranan yargıyı yeniden adil hale getirmek ve yönetilenlerin güvenini tesis etmek biz yargı mensuplarının en başta gelen tarih önündeki vazifesidir.
CESUR BİR YAZI
Üzülerek gördük ki; vatan uğruna gelecek nesillere daha temiz bir toplum oluşturmak için mücadele ederken bu süreçte görev alan kimi yargı mensupları devletten alacağı varmış gibi her türlü kirli işi yapmayı kendinde hak görmeye başladı, kimi meslektaşlarımız girdikleri kirli ilişkilerle FETÖ’cü hakim ve savcılara rahmet okutur duruma geldiler. Öncelikle Adalet Bakanlığımız ve HSK himayesinde, kendi aramızdaki kanserli hücreleri temizlememiz, tabiri caiz ise cerrahi müdahale yapmamız, gerekirse yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri yok etmek için kemoterapi uygulayıp kanserli hücreyi toptan yok etmemiz gerekmektedir.”
Başsavcı, kendisini zora sokacağını belki de bilmesine rağmen, HSK’ya çok önemli iddiaları aktaran bilgiler ve ekinde 17 dava ile ilgili verilen kararlarla ilgili belgeler sundu. Bazı yargı mensuplarıyla ilgili çok önemli suçlamalarda bulundu. HSK’dan isteği, adliyede konuşulan, kendilerinin bildirdiği iddiaların müfettişler tarafından araştırılması, gerçek neyse onun ortaya çıkarılması.
ÜÇ MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLDİ
Adalet Bakanı ve HSK Başkanı Yılmaz Tunç, bu önemli iddialara kayıtsız kalmadı. İddiaları araştırması için üç müfettiş görevlendirdi. Başsavcı İsmail Uçar’ın dilekçesi, iddiaları ve adliyede konuşulduğunu öğrendikleri konuların ne olduğunu HSK yetkilisi anlatıyor:
“Ağustos ayında adli tatil sırasında bir hakim 4 kez nöbet tutmuş. Bir avukat grubunun, bu hakimin nöbetine denk getirip, çok sanıklı, çok şüphelisi olan, yakalanan uyuşturucu miktarı yüksek olan, ya da 1,5 milyon Euro’luk altın gaspı gibi dosyalarda tahliye talep ediliyor, hakim da sürekli bu talepleri yerine getiriyor.
Hakim, üst bir göreve getirilmesine rağmen görevden ayrılmayıp çalışmaya devam ediyor. Oysa tebligatı yapıldığında herkes bir an önce ayrılıp yeni mahkemesine geçmek ister. Bir üst göreve atanan hakimin yerine atanan hakim, ne zaman görevden ayrılacağını sormasına rağmen ‘Acele etme işte; tebligatımız geldi, ayrılacağız’ diyor. 30 Eylül’de tahliye kararları veriyor, 1 Ekim’de yeni görev yerine geçiyor.”
ÖNEMLİ DOSYALAR VE SANIKLAR
Başsavcı İsmail Uçar, kendisini ulaşan bilgileri, HSK’ya iletmek zorunda. Bildirmezse kendisi suç işlemiş, görevi kötüye kullanmış, hatta o yapının içinde olmakla da suçlanabilir. Uçar, adliyede edindiği bilgilerle tutanağı bağlattı. HSK’ya hem sözlü, hem de yazılı olarak durumu anlattı. 17 ayrı dosya ile ilgili tutanaklar tutuldu? HSK yetkilisi belge ve bilgilere ve anlatılanlara dayanarak şunları söyledi:
“Başsavcıya, savcılardan, ‘Para karşılığı bazı tutukluların tahliye edildiği’ duyumları geliyor. ‘Bunları inceleyin’ diyor. Görülüyor ki özellikle uyuşturucu suçlarından tutuklulardan çok sayıda tahliyeler olmuş, itirazlardan sonuç alınamamış. Hele bir dosyada 125 kilo uyuşturucu madde kaçakçılığı var. Onda bile sonuç alınamamış. Bunlar tutanağa bağlanıp Başsavcıya veriliyor.”
BÜYÜK TAHLİYELER SAAT 17.00’DEN SONRA
HSK yetkilisi, daha ilginç olaylar anlatıyor. Örneğin bir hakim, nöbetçi olmamasına rağmen bazı dosyalara müdahale ediyor, kendisine dosyanın getirilmesini istiyor. HSK yetkilisi adliyedeki olayı şöyle anlatıyor:
“İlginçtir, o dosyalar hep saat 17.00’den sonra bir hakime götürülüyor. Çok sanıklı, önemli iddialar içeren dosyalarla ilgili tutuklu olanlar da genelde saat 17.00’den sonra tahliye ediliyor. Başsavcı, yapacağını yaptı. Bundan sonrası HSK müfettişleri soruşturma izni isteyecek. Sonra kurul buna soruşturma izni verirse taraflar savunmasını yapacak.
Bir adliyemizde bunların olduğunun konuşulması bile üzücü. Katipleri arayıp, ifade vermemeye zorlandıkları, başsavcının görevden alınacağı o yüzden kendilerinin sıkıntı yaşamaması için aleyhte ifade vermemesi isteniyormuş. Katipler arasında, kendilerinin tehdit edildiğine ilişkin tutanak düzenleyenler olduğu da bize bildirildi.”
ÇÜRÜK ELMALAR
Sıkça, “İçimizdeki çürük elmalar” deyimi kullanılır. HSK yetkilisi, “Evet, bu konuların gündeme gelmesi tabii ki bizleri üzüyor, yargı yıpranıyor. Ama içimizdeki çürük elmayı atmazsak diğer kasadakiler de çürüyecek. Yargımız temiz kalmalı” diyor.
Asıl yargıyı yıpratan bu iddialar doğruysa üzerine gidilmemesi, gereğinin yapılmaması olur. Cefakarca görev yapan yargı mensuplarımızın hep yanındayız. Ama temiz bir yargı için bunları da yazmak bir görevdir...