Bilgi çağında savaş, ordularla değil fikirlerle kazanılıyor. Peki, bu mücadelede Çin gerçekten Batı’yı geçiyor mu? Hem evet, hem hayır. Batı, hâlâ global ekonominin yüzde 59’unu; Çin (yüzde 18) ve Rusya (yüzde 2) birlikte yüzde 20’sini üretiyor.
Araştırma ve geliştirmeye (AR-GE) Batı, Çin’in 3 misli (1.5 trilyon $) harcıyor. Çin’in en parlak yapay zekâ öğrencilerinin sadece yüzde 34’ü ülkelerinde kalırken yüzde 56’sı Amerika’da iş bulup kaçıyor. Çünkü inovasyon için fikir hürriyeti, demokrasi gerekiyor.
Ama Çin yarışta yenilgiyi kabul edecek gibi de değil. Batı’daki yetenekleri kendi bünyesine çekmeye yönelik stratejiler geliştiriyor. UNESCO’nun verilerine göre, Çin 10 yıl önce 125 bin uluslararası öğrenciyle dünyada en çok uluslararası öğrenciye sahip 10’uncu ülke konumundaydı. Bu rakam 2018’de 492 bine ulaşarak yüzde 10.5’lik bir büyüme gösterdi. Çin, şu anda Batı’dan gelen 30 bin lisansüstü öğrenciyi barındırıyor.
BİLİMSEL MAKALELER
2016 yılında Çin, 426 bin bilimsel çalışma yayınlayarak dünya genelindeki yayınların yüzde 18.6’sını oluşturdu. Aynı dönemde ABD, 409 bin makale yayınladı. 2022 yılında Çin, en etkili uluslararası dergilerde yayımlanan akademik makalelerin üçte birine katkıda bulunarak ilk kez ABD’yi geride bıraktı.
Çin, teknolojide liderlik hedefi doğrultusunda, Batılı mühendisleri ve araştırmacıları yüksek maaş ve cazip çalışma koşullarıyla cezbetmeye çalışıyor. Huawei’nin Almanya’daki ileri teknoloji şirketi Zeiss SMT’nin çalışanlarına mevcut maaşlarının üç katını teklif etmesi, Alman istihbaratının dikkatini çekti ve soruşturma başlattı. Çünkü bu tür bir işe alım stratejisi, hassas teknolojilerin Çin’e sızdırılmasına kapı aralayabilir.
DEVLETLER YASAKLIYOR
Hollanda’da ASML diye bir şirket var. ASML, gelişmiş yapay zekâ ve diğer uygulamalar için gerekli olan en güçlü yarı iletkenleri üretmek amacıyla, insan saç telinin yaklaşık 10 binde 1’i genişliğindeki yapıları çiplere basabilen sofistike makineler üreten tek şirket. Bu makineler, 7 nanometreden daha küçük çipler oluşturabilir. Karşılaştırma yapmak gerekirse, insan saçı yaklaşık 80 bin ila 100 bin nanometre kalınlığındadır. Hollanda hükümeti, litografi makinelerinin Çin’e satışını yasakladı.
Tayvan, Çinli şirketlerin yasa dışı işe alım faaliyetlerine karşı bir dizi operasyon başlattı. Güney Kore de hassas teknolojileri yasa dışı yollarla yurt dışına taşıyanlara yönelik cezaları artırıyor. Haksız sayılmazlar. Örneğin eski bir Samsung Electronics yöneticisi, Çin’de bir kopya çip fabrikası inşa etmek amacıyla Samsung’un fabrika planlarını alıp kaçırmış.
Ancak Çin’in sunduğu olanaklar karşısında bu önlemler yetersiz kalabiliyor. Çin, Batılı uzmanlara ortalama yüzde 40 daha yüksek maaş ve geniş araştırma bütçeleri sunuyor. Batı’dan Doğu’ya yaşanan bu beyin göçü, sadece bireysel kariyer tercihlerini değil, aynı zamanda küresel güç dengelerini de etkiliyor. Bakalım bu hikâyenin kazananı kim olacak?
Google’lamak artık yaşı ileri olanlar için
Google bir gemi olsaydı, buzdağına çarpmadan önceki saatlerdeki Titanik olurdu. Dijital dünya devi Google, kritik bir dönemeçte. Şirket hem rekabet hem de yeni teknoloji trendlerinin baskısı altında.
Birinci tehlike: Kullanıcı alışkanlıklarının değişmesi. Google, uzun yıllar dijital reklam pazarının hâkimi oldu. Ancak kullanıcılar, ürün arayışlarına artık Amazon, TikTok, Instagram gibi uygulamalarda başlıyor. Dünyada bir şey arama hacmi günde 3 milyar. Ve kullanıcıların yüzde 23’ü uygulamayı açtıktan sonra 30 saniye içinde bir şey arıyor. İşte bu değişim, Google’ın reklam gelirlerini vurmuş durumda. 2025 yılında Google’ın ABD reklam arama pazarındaki payı ilk kez yüzde 50’nin altına düşecek.
İkinci tehdit: Yapay zekâ (AI) devrimi. ChatGPT ve Apple gibi devlerin yapay zekâ arayüzleri, ‘cevap motoru’ olarak bilinen yeni bir arama anlayışını yaygınlaştırıyor. Bu sistemler, kullanıcıların sorularını daha hızlı ve net şekilde cevaplıyor.
Üçüncü ve en tehlikeli trend: Google’ın ekosisteminin bozulması. Internet sitelerinin kazancı, büyük ölçüde Google’dan gelen trafiğe bağlı. Ancak yapay zekâ uygulamaları, kullanıcıların sitelere tıklama ihtiyacını azaltıyor. Bu da yayıncıların gelirlerini tehdit ediyor.
Adeta bir Titanik gibi sağlam ve sarsılmaz görünen Google, şimdi buzdağlarının çevresinde yol alıyor. Benzer bir dönem, Microsoft’un akıllı telefonun önemini kavrayamayıp, piyasa hakimiyetini iPhone’a kaptırdığı zamandı.