Devlet, ancak devlet adamlarınca yönetilebilecek bir siyasi yapıdır. Devlet adamı olmanın yolu ise sağlam bir siyasi eğitim almak, kamu yöneticiliği deneyimine sahip olmaktan geçer. Bununla birlikte her devlet memurundan da “Devlet adamı” olmaz. Zira devlet hizmetinde iyice pişerek “Bilgelik, dürüstlük, çalışkanlık” aşamalarında kıvama gelmiş olması gerekir ki bu da hayli emek ve zaman ister.

Türkiye’de gündeme gelen her konu, bilgiye dayanmadan tarafların siyasi görüşüne göre tartışılıyor. Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ile ilgili kanun değişikliği de aynı zeminde yürütülüyor. Oysa ki bu konu, Başbakanlık Kurumu ile ilişkilendirerek izah edildiğinde sanıldığı gibi Cumhurbaşkanına olağanüstü ve bilinmeyen bir yetkinin verilmediği anlaşılır.

TARTIŞMALI DEĞİŞİKLİK

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve DDK yetkilerini de düzenleyen  kanun, kamuoyunda tartışmalara neden oluyor. DDK’ya her kademedeki kamu görevlisini görevden uzaklaştırma yetkisi verdiği için tartışma konusu olan düzenlemeye ilişkin CHP, Anayasa Mahkemesi’ne iptal ve yürürlüğü durdurma davası açacağını açıklamıştı. Teklif TBMM’de görüşülürken, “Cumhurbaşkanına bu değişiklikle padişah yetkisi verildiği” eleştirisi de yapılmıştı. 

DDK, 1981’de kuruldu. Cumhurbaşkanının devletin işleyişindeki aksaklıkları ilk elden öğrenebileceği ve denge/denetim görevlerini layığıyla yerine getirmede kendisine yardımcı olabilecek DDK’nın başlangıçtaki görevi; askeri ve adli kuruluşlar haricindeki tüm devlet birimlerinde inceleme, araştırma, denetleme yapmaktı. Kurulun soruşturma yetkisi veya bunun ayrılmaz parçası niteliğindeki görevden uzaklaştırma gibi yetkileri yoktu.

Oysa bu yetkilerin tamamı 1984 yılında kurulan Başbakanlık Teftiş Kurulunda mevcuttu. DDK üyelerince hazırlanan raporlar ilgili kurumlara sadece tavsiye olarak gönderilirdi. Bu raporların gereğini yapmayan kurum yöneticileri hakkında herhangi bir yaptırım da söz konusu değildi.

O YETKİ AKTARILDI

Bu durum 2017 yılındaki referandum ile Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesi ve 2018 yılında Başbakanlığın kaldırılmasına kadar böyle devam etti. Başbakanlık ortadan kalkınca onun bünyesindeki Başbakanlık Teftiş Kurulu (BTK) da kaldırıldı. Bugünkü tartışmanın asıl kaynağı olan soruşturma yetkisi DDK’ya aktarıldı.

Fakat bu eksik bir yetkiydi ve ayrılmaz parçası olan görevden uzaklaştırma yetkisinin de verilmesi gerekirdi. Çünkü soruşturma yetkisine sahip denetim elemanına belirli şartların oluşması halinde  “görevden uzaklaştırma” yetkisi de olur. Nitekim zaman içerisinde bunun eksikliği görülünce giderilmeye çalışıldı. 

BAŞKAN, ZATEN ALINIYOR

İlgili DDK üyesi veya denetçi, “Denetim sırasında denetimi güçleştiren veya engelleyen davranışlarda bulunan, görevde kalması halinde kamu zararını artıracağı, suç delillerini karartacağı anlaşılan, kamu hizmetinin gerekleri yönünden görev başında kalmasında sakınca görülen her kademe ve rütbedekiler hakkında görevden uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilir. 

Yasa değişikliği TBMM’de görüşülürken, muhalefet sözcüleri, Cumhurbaşkanının istediği belediye başkanını, STK başkanlarını yetkisine dayanarak görevden alabileceği belirtildi. Ancak, belediye başkanlarını görevden uzaklaştırmak için illa DDK’nın yetkilerinin artırılması gerekmiyor.

Mevcut sistemde, İçişleri Bakanlığı, belediye başkanlarını görevden uzaklaştırabilir. Hatta terör örgütleriyle iltisaklı olduğu belirlenenler görevden alınıyor, yerlerine illerde vali, ilçelerde kaymakam ya da vali yardımcısı kayyum olarak atanıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde,  İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanına bağlıdır. Bu bakımdan DDK’ya ayrıca yetki verilmesinin fazla bir önemi olmadığı belirtiliyor.

DENETİMSİZ DEVLET OLMAZ

“Türkiye’de Yönetsel Denetim ve DDK” kitabının yazarı Dr. Recep Sanal uzun yıllar Mülkiye Müfettişliği ve DDK üyeliğin görevinde bulundu. Belediye Başkanlarını görevden uzaklaştırmak için illa DDK’nın yetkilerinin artırılmasının gerekmediğini belirtti ve şunları ekledi:

“Mevcut sistemde, İçişleri Bakanı sayesinde Cumhurbaşkanı istediğini istediği zaman zaten görevden uzaklaştırabiliyor. İçişleri Bakanı ise görevden almak istediğinin dosyasını emrindeki denetim birimlerine hazırlatıyor. Devlet kurumlarının denetlenmesine ilişkin teknik konuları paranoya ölçüsünde siyasi tartışma konusu haline getirmenin, devletin temeline dinamit koymaktan farkı yoktur. Zira denetimsiz devlet olamayacağı gibi, görevden uzaklaştırma yetkisi olmadan da etkili denetim veya soruşturma yapılamaz. Her yetki, her yönetici tarafından kötüye kullanılabilir. Bunun da yaptırımı ceza kanununda düzenlenmiş.”

Parlamenter demokrasiye geçildiğinde, cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak sadece denge/denetim işleviyle sınırlı kalması amaçlanıyor. İşte o aşamada DDK’ya her zamankinden daha fazla ihtiyaç olacak.