11 Temmuz 2019…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın patenti kendisine ait “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezinde en iddialı olduğu günler.

İnatla faizin inmesini istese de o zamanlar ona direnebilenler var.

Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya Erdoğan’ın imzasıyla, piyasaları alt üst eden ve kimsenin beklemediği bir gece yarısı kararıyla görevinden alındı.

Erdoğan adımını “Davul birinin elinde, tokmak birinin elinde, yanlış bir yaklaşım … Verilen talimatlara uymayan bu arkadaşımızın bir değişikliğe tabi tutulmasının gerektiğine inandık” diye savundu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin üzerinden tam 1 yıl geçmişti.

Sonrası zaten malum…

AYM’nin bu hafta “Anayasa’ya aykırı” bulduğu tam da bu yetki ile, Cumhurbaşkanı Erdoğan davulu da tokmağı da aldı.

Hiç bırakmadı.

Onun tezini kabul etmeyenler bir bir görevden alındı.

Ekonomi alt üst oldu.

***

Aradan yaklaşık 5 yıl geçti.

Bugün artık her alanda davul Cumhurbaşkanı’nın boynunda, tokmak da elinde…

Ortada kendisinin etrafını sarmış bir halay ekibi var…

O nasıl çalarsa o telden oynuyorlar. Ne ritim var ne kulak.

Zurnacı uyum sağlamaya çalışmaktan kan ter içinde kalmış.

Dolarlar havada uçuşuyor.

Düğün alayı misali bizlerse ağzımız açık, şaşkınlığımıza şaşkınlık eklemekten yoruluyoruz.

***

Halbuki iyi bir müzisyenin işi aslında göründüğünden daha karmaşıktır.

Kalabalığı doğru okumalı, onlara göre ritmi ve müziği anlık olarak değiştirebilmelidir.

Ancak bugün düğün alayının ne istediği, yani iradesi yok sayılmakta…

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü her birimizin ezberinde.

“Egemenlik” kelimesinin kökeni Eski Yunanca’da “önder, lider, hüküm sahibi” anlamındaki “hegemon”dan gelir.

Atatürk TBMM’nin açılışında hükmün sahibinin bizler olduğunu ilan etti.

Bugün bu söz, TBMM kürsüsünün arkasındaki duvarda büyük harflerle yazılı.

Her bakan rahat rahat görsün, bu söz iliklerine kadar işlesin diye.

Ama olmadı. Olmuyor.

Bu hafta tam da o sözün önünde DEM Partili milletvekillerinin protestosu vardı.

Ellerinde milletin egemenliğini hiçe sayan kayyum kararını protesto eden pankartlarla kürsüyü işgal ettiler.

Fakat iradeyi yok sayanlar o dövizlere de tepkiliydi.

Yırttılar.

Arbede yaşandı.

Erdoğan kayyum tehdidini sürdürdü.

“Hukuk gereğini yaptı ve bundan sonra yapmaya devam edecek” dedi.

2014’te ve 2019’da seçtikleri belediye başkanları tarafından yönetilemeyenler iradeleri bir kez daha gasp edilince sokaklara döküldü.

***

Sokaklara dökülmeyenler ama tam da aynı nedenle içten içe kan ağlayanlar da vardı.

“Devlet millet içindir” derler.

Ancak geçtiğimiz haftalar bir kez daha milyonların “Neler oluyor?” sorusuna aradığı yanıtla geçti.

Devlet kim, devletin sahibi kim, millet bu kavganın neresinde?

Soru işareti çoktu.

Yeni Susurluk diye nitelenen Ayhan Bora Kaplan soruşturmasının geldiği noktadan bahsediyorum.

İşler öyle sarpa sardı ki, kimin eli kimin cebinde iyice belirsizleşti.

Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya yoksa devlet devlete mi operasyon çekiyor anlaşılamadı.

Birileri devletin sahibi olmak için tepişirken olan yine çimlere yani millete oldu.

Devletin asıl sahibi olması gereken bizler ne olduğunu anlayamadan figüran gibi uzaktan olan biteni seyreder olduk.

Kapalı kapılar ardında, üst üste zirveler yapılsa da resmi makamlar bizlere hiçbir açıklama yapmadı.

Yok sayılan egemenliğimizin “zırt” dediği yerdeyiz...