Asgari ücrette karar süresi yaklaşırken, iş dünyası artışın hedef enflasyonla sınırlandırılması talebini daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Zammın son dönemde söylendiği gibi yüzde 35’e ulaşması halinde, belli ki; daha yüksek kur artışı, doğrudan söyleyemeseler bile, daha yüksek enflasyon için hükümete baskı yapacaklar. Yani zammın maliyetini, yüksek fiyat artışlarıyla eritecekler. 

Halbuki yoksulluğun arttığı bu süreçte asgari ücretin yüksek belirlenmesini önlemek yerine, yeni mali tedbirlerle varlıklı kesimlerden alınacak gelirin artırılması, yani yükün artık tüm toplumsal kesimlere adaletli dağıtılması gerekiyor. Yıllardır, hem enflasyon çıkarken hem de düşerken, ucuz krediler ve yüksek faiz gelirleriyle, sermaye kesimi kendisini korumakla kalmadı, servetini ciddi biçiminde artırdı. Son 3-4 yıllık süreçte vatandaşa ek olarak, sadece küçük esnaf ve  KOBİ’ler süreçten zarar gören iş kesimi oldu. 

TEPAV Direktörlerinden Coşkun Cangöz blog yazısında asgari ücreti, son 4–5 yıllık dönemde yüksek enflasyon ve kur artışlarının yarattığı rüzgarı arkasına alıp servetine servet katanlarla birlikte konuşmak gerektiğini söylüyor. İsviçre Bankası UBS’in Küresel Servet Raporu’nu hatırlatarak,  “çarpıcı” vurgusuyla öne çıkan tespiti şöyle aktarıyor: “Türkiye’de yetişkin başına düşen servet 2023 yılında bir önceki yıla göre yerel para cinsinden yüzde 157.78 seviyesinde artmış. Bu kapsamda Türkiye açık ara yetişkin başına servetin dünyada en çok arttığı ülke olarak dikkat çekiyor.” 

SERVET ARTIŞINDA REKOR KIRDIK 

Enflasyonda dünya şampiyonluğuna oynuyor olmamızın bu performansta etkili olduğunu kaydeden Cangöz, UBS’in dolar bazında yaptığı analizde de Türkiye’nin dünya birinciliğini elden bırakmadığını vurguluyor. Yetişkin başına serveti bir yılda dolar bazında yüzde 63.2 oranında artırmamıza dikkat çekiyor. 

UBS raporunda 2023 yılında Türkiye’deki milyoner sayısının 61 bin olduğu belirtilirken 2022 yılı raporunda da bu sayının aynı olduğu görülüyor. Cangöz serveti bir yılda çarpıcı bir şekilde büyütürken, milyoner sayısını da aynı tutmayı başardığımızı hatırlatarak, “Yeni milyonerler yaratmak yerine, mevcutlar daha çok milyoner olmuşlar” diyor. UBS’in servet ya da “net değer” hesabını, hanelerin sahip olduğu finansal varlıklar ile finansal olmayan gerçek varlıkların (özellikle emlak) toplamından finansal borçlarını düşerek yaptığını hatırlatan Cangöz, finansal olmayan varlıkların, yani emlak yatırımlarının, hanehalkı serveti içindeki payına bakıldığında, Türkiye’nin yüzde 77.5’luk oranla dünya ortalamasının neredeyse bir buçuk katına ulaştığını ifade ediyor. 

Bu raporla TÜİK’in gelir dağılımı anketini birlikte değerlendiren Coşkun Cangöz, bu iki raporun bize yaşanan yüksek enflasyon ve kur artışlarıyla birlikte toplumun yüzde 90’lık kısmından en zengin yüzde 10’luk kısmına yapılan önemli servet transferini gösterdiğini belirtiyor. Hatta UBS raporuna göre dolar milyonerlerinin sayısının 61 bin olduğu dikkate alındığında, “yüzde 99’luk kesim fakirleşirken yüzde 1’lik kesimin zenginleştiğini” gördüğümüzü söylüyor. 

Coşkun yazısını şöyle bitiriyor: “Bu koşullarda enflasyonist etki yaratmamak gerekçesiyle, asgari ücret artışının sınırlanmasını değil başta gayrimenkul rantı olmak üzere servetine servet katan rant sahiplerinin nasıl vergilendirilmesi gerektiğini tartışmak daha doğru olacaktır.”