Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonomideki mevcut tablo hakkında “aşırı iyimser” yorumlar yapıp, piyasalara moral verme çabasına devam ediyor. Ancak tabloyu somut olarak ortaya koyan ekonomik rakamlar, Şimşek’in iyimser açıklamalarını boşa çıkarıyor.
19 Mart krizinden büyük darbe almasına rağmen “ekonominin hâlâ rayında olduğunu” anlatmaya çalışıyor ama rakamları ve yaşadıkları sıkıntıları bilen halkı, piyasayı ve iş dünyasını sözlerle ikna edemeyeceği çok açık.
Şimşek son olarak programın arkasındaki siyasi iradenin güçlü olarak sürdüğünü belirtmiş. Ama tabloyu yaratanın bu siyasi irade olduğunu herkes biliyor.
Şimşek’in sözlerinden anladığımız; bu kadar büyük sapmalar yaşanmasına rağmen, ekonomi yönetimi belli ki 2025 hedeflerini değiştirmeyecek. 22 Mayıs’taki Enflasyon Raporu’yla hedef değiştirilmezse, zaten erimiş kredibilitenin dip yapacağını unutmaması gerekiyor.
Bakan Şimşek, dünyadaki son ticari çatışmaların Türkiye’yi nasıl etkileyeceği konusunda da iyimser yorumlar yapmış. Şimşek’e göre AB ve ABD ile ilişkiler çok iyi gidiyor, Asya ülkeleri bize yatırım için sıraya girmiş. Ancak tam da bu nedenle; Çin’in Türkiye üzerinden Batı’ya girme girişiminden çekinildiği için; AB ve ABD ile ilişkiler sıkıntıya girecek gözüküyor.
Bakan Şimşek artık net rezervdeki erimeye karşılık, “brüt rezervlerin önemini” savunmaya başladı. Bu arada carry trade denilen, kısa vadeli fon arayışında olmadıklarını söylemiş. Ancak fonlar yeniden gelsin diye yabancılarla sürekli konuştuğu, o nedenle faizin yeniden yüzde 50’lere yükseltildiği de ortada.
Gelen son veriler dengelerin nasıl rayından çıktığını gösteriyor. Şimşek, yabancıların gittiğini yerlilerin dövize dönmediğini söylemiş. Ancak parite etkisinden arındırıldığında döviz hesapları, vatandaşlarda 5.5, şirketlerde 11.4 milyar dolar arttı. 19 Mart ardından dövize dönüşün hızlandığı açık.
SÖZLE GÜVEN SAĞLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Dün açıklanan mart ayı işsizlik rakamları, her zaman olduğu gibi düşmüş görünüyor. Ancak artık asıl işsizlik oranı olarak bakılan atıl işgücü oranı binde 3 artışla yüzde 28.8’e yükseldi. Mart ayı verisinin “uzun süre en düşük rakam olarak kalacağı” çok açık. Şimşek, sürekli, alınan önlemlerin üretimi durdurup, talebi azaltacağını söylüyor. Bu da zaten işsizliğin artacağı anlamına geliyor.
Dün açıklanan ekonomik güven endeksinde 20 ayın en hızlı düşüşü yaşandı. Ekonomik güven endeksi nisanda 4.2 oranında azalarak 96.6’ya indi. Tüm sektörlerin güvenlerinde düşüş yaşanıyor.
Bakan Şimşek, Merkez Bankası’nın kuru kontrollü götürdüğünü söylemiş. 19 Mart’tan sonraki 5 haftada, sepet bazında kurlardaki artış yüzde 6.6’ya çıktı. Bu da aslında Merkez Bankası’nın rezerv eritmesine rağmen kurları istediği gibi tutmakta zorlandığını çok açıkça gösteriyor.
Bakan Şimşek dün Bloomberg söyleşisinde, “ekonomideki bozulmanın dış etkenlerden mi, yoksa iç siyasi nedenlerden mi kaynaklandığı” sorusunu geçiştirmiş. Bu davranışı bile, tek başına, programın arkasındaki siyasi iradenin ekonomiyi bu hale getirdiğinin itirafı olarak okunabilir.
Aslında Şimşek’e düşen görev; boş yere aşırı iyimser demeçler verip sanki her şey yolundaymış havası vermek yerine, gerçekleri söyleyip, radikal önlemler istemek olmalı.