Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de faizlerin indirilmesi meselesini uzun süredir kafasına takmış vaziyette. İster mevduat, ister kredi, ister tahvil-bono, isterse Merkez Bankası’nın belirlediği faizler olsun, bu musibetin her türlüsü mutlaka inmelidir diyor. Her fırsatta, her vesileyle çevresine ve yetkililere baskı yapıyor.
Ancak çok büyük ikna gücüne rağmen, faiz indirme babında istediği kadar etkili olamıyor. Mesela geçmişte Ali Babacan ve Erdem Başçı pek söz dinlemedi. Çünkü bu faiz indiriminin ekonominin hayrına olacağına inanmadılar.
Şimdi de ortalıkta Mehmet Şimşek çalısı duruyor. Erdoğan’ın emrini dinlemeyenler “faiz hızla inerse, döviz hızla çıkar” kanısındadır. Onların düşüncesine göre, döviz fiyatının ani ve yüksek artışının (yani devalüasyonun), Türk ekonomisine vereceği hasar, yüksek faizin verdiği ve verebileceği hasardan çok daha büyük olacaktır. Bu tasalarında yalnız değiller. Türk ekonomi esnafının çoğu da böyle düşünüyor. Onların ekonominin gidişatını kestirmek için baktıkları barometre, “faiz-metre” değil “dolar-metre”dir.

ASKERİ VE MUHAMMEDİ EKONOMİ

Erdoğan sonunda dayanamayıp, konut kredisi faizlerinin aylık yüzde 1’in altına indirilmesi talimatını verdi. Askerlikte “emir, demiri keser” denir. Başkomutan Erdoğan baktı ki, bankacı-maliyeci takımı ikna olmuyor o da “emir, demiri keserse; faizi haydi, haydi indirir dedi” ve “şak” diye talimatı verdi.
Devlet bankaları da “tak” diye emri yerine getirdi. Gerçi devlet bankalarının konut kredi faizini indirmesi, faizlerin indiği anlamına gelmiyor. Nitekim aynı gün özel bir banka “vadesiz gibi kullanacağınız vadeli mevduata yüzde 12.5 faiz veriyoruz” diye reklam yapıyordu. Bu fiyatla toplanan mevduattan verilecek kredinin faizi yüzde 17’den aşağı olamaz.

FAİZ, ŞU MEÇHUL

Faizin ne olduğu, nasıl oluştuğu, ne işe yaradığı, reel ekonomiyi nasıl etkilediği kolayca anlatılabilecek ve anlaşılabilecek şeyler değildir.
“Faiz, emeği sömürür”. “Faiz, haksız kazançtır; almak da vermek de günahtır”. “Faiz paranın kirasıdır” veya “Faiz, paranın zaman değeridir”. “Para faizsiz–dükkân kirasız olmaz”. “Faiz, kapitalist sistemin düzenleyicisidir”. “Faizsiz ekonomi olmaz”. “Faiz yükselince ekonomi yavaşlar, düşünce hızlanır”.“Faiz artınca enflasyon düşer-düşünce, çıkar”. “Faiz, enflasyondan doğar” veya “enflasyon, faizden doğar” gibi önermelerin hepsi, hem doğru, hem de yanlıştır.
Çünkü sebep-sonuç ilişkisi her zaman “durumsaldır”. Ekonomik bağlamda durumsallık, üç bileşenden oluşur.
Ülke ekonomisinin atalet momenti. Yani, halen istenmese bile, ne yöne ve hangi güçte sürüklendiği.
Ülke ekonomisinin topoğrafyası. Yani altyapısı, kurumları ve kültürü.
İç ve dış ekonomi aktörlerin ve halkın beklentileri.
Ekonomiyi canlandırmak için alınacak, faiz indirme veya başka her tür teşvik tedbirinin, bütçeye ne kadar yük yükleyeceği ve bu yükün halka nasıl yansıtılacağı hesaba katılmazsa, kaş yapayım derken göz çıkarılabilir. Bu sebeple Erdoğan’ın “emirle faiz düşürme” yöntemini onaylamıyorum.
Son söz: Her teşvik, bir yolsuzluk kapısıdır.