Kimsenin moralini bozmak istemiyorum. Ama...
Yazmak zorunlu görev; bu önemli detayların unutulmaması gerekiyor.
Biliyorsunuz...
Devlet günlerdir birkaç mahalleyi PKK’dan temizlemeye çalışıyor.
Günlerdir... Doğru veya yanlış, -ki bu çevrelerin doğru konuştuğuna olan inancımı yıllar önce bıraktım- HDP’li vekiller bir binadaki yaralılara müdahale için ambulans gönderilmediğini söylüyor.
Devletin yanıtı ise daha acı: Giremiyoruz.
Bir ayıbın itirafı...
Üç günde Şam’da cuma namazı kılacaklarını söyleyenler memleketin içinde bir binaya ulaşamıyor!
Öyleyse düşünmek zorundayız:
Aylardır PKK terörü birkaç mahalleden temizlenemiyorsa bunun sebebi nedir?
- Dünyanın en büyük ordularından biri...
- PKK ile 30 yıldır süren mücadelesi sayesinde düşük yoğunluklu savaşta tecrübe kazanmış bir ordu...
- Kendi silahını, mühimmatını, teknolojisini üretmeye başlamış bir ordu...
Nasıl oldu da bu noktaya geldi?
Çok uzağa gitmeye gerek yok...
Medya günlerdir aynı kitabı konuşuyor. Avrupa’da PKK’ya yakın yayınevinin çıkardığı, “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa” ya da diğer adıyla “İmralı Notları” kitabı.
Kitap, Abdullah Öcalan’ın İmralı’da HDP’li vekillerle yaptığı konuşmaları içeriyor.
Konuşmaların içeriği adeta itiraf gibi.
Zira Öcalan’ın anlattıklarına bakılırsa, devletin eli Öcalan’ın; Öcalan’nın eli devletin cebinde!
Kitabın içinde yazanlar anlatmakla bitmez. Ama...
Öcalan’ın kimi sözleri yazacağımla ilgili...
Öcalan’ın sevmedikleri
Öcalan, MİT TIR’larına ilişkin MİT mensuplarıyla yaptığı konuşmalarda;
“Gerçi sizi de Adana’da ne hale getirdiklerini izledim. Yere yatırıp üzerinize ayak basıyorlar, silah doğrultuyorlar, siz de hâlâ görmüyorsunuz” diyerek sözü; emekli general ve MHP’li eski vekil Engin Alan’a getirip şu tespiti yapıyor:
“Bunların hepsine Amerika’da Rambo eğitimi vermişler. Engin Alan ve benzerleri öldürücü tiplerdir. Bu bir okuldur; bu okuldan çıkanları şimdi de Irak’ta görüyorsunuz. Bunların hepsi aynı okuldan çıkıyor.”
Öyle anlaşılıyor ki Öcalan, Engin Alan’dan hiç hoşlanmıyor.
Nasıl hoşlansın?
Engin Alan, askerlik hayatının neredeyse tamamını PKK’nın “baş belası” özel kuvvetler içinde geçirdi; Özel Kuvvetler Komutanlığı yaptı.
Öcalan’ın Kenya’da yakalanıp getirilmesini yönetti.
Şemdin Sakık’ın K. Irak’tan Türkiye’ye getirilmesini sağladı.
Balyoz’dan tutuklanınca hedefin kendisi değil, özel kuvvetler olduğunu söyledi.
“Neden” diye sorulduğunda şu yanıtı verdi:
“Bugün dünyanın en iyi özel kuvvetleri, SAR ve SAD komandoları Türklerdir. O çok çok büyük ülkelerin özel kuvvetlerini de biliyorum. Neden Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın hedef olduğunun çok açık sebebi budur!”
Sadece Engin Alan değil...
Öcalan 2008 yılı Temmuz ayında avukatlarına “Ergenekoncularla görüştüm” diyerek şöyle konuşmuştu:
“Buraya gelenlerden biri de tutuklanmış. Ben onlarla defalarca görüşmüştüm. Bunlar radikal bir gruptu. Aslında bana bir şeyler söylemek istiyorlardı, biraz farklıydılar. 2002’den sonra buraya gelmediler.”
Öcalan’ın “tutuklanmış” dediği kişi, Albay Hasan Atilla Uğur idi.
Ne tesadüf! Yıllarca PKK’ya karşı savaşan Albay Uğur da, Ergenekon davasından tutuklandı, Engin Alan gibi Silivri’ye atıldı.
Hangisini yazayım?
Albay Cemal Temizöz de Öcalan’ın sorgucularından biriydi; Şemdin Sakık’ı da alan ekipteydi. Cizre’yi terörden temizlediği için “faili meçhullerin sorumlusu” diye yıllarca hapiste tutuldu.
Liste uzun...
Kardak’ı fetheden SAT komandolarını mı yazayım? Ordular arası müsabakaların dünya birincileri cezaevlerine tıkıldı.
Yani...
Cebren ve hile
Sizler...
Kumpasın hedefi olan özel harpçilerin isimlerini ezberlediniz.
Öcalan’ın İmralı Adası’na götürülmeden iki gün Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda sorgulandığını okudunuz. Ve...
Öcalan’ın sorgulandığı Ankara Kirazlıdere’deki Seferberlik Başkanlığı’nın Bülent Arınç’a suikast zırvasıyla arandığını biliyorsunuz.
Tüm bunların başlangıcının, ABD’nin Süleymaniye’de özel kuvvetlerin kafasına çuval geçirmesi olduğunu hatırlarsınız...
Uzatmayayım. Şunu anlatmak istiyorum...
Kimileri diyor ki, “açılım sürecinde PKK’nın mahallelere cephane yığmasına göz yumuldu.”
Sadece bu mu?
Asıl soru unutuluyor:
- Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy gibi davalarda özel harpçiler neden hedef yapıldı?
- Tecrübeli tüm özel harpçi kadroları neden emekli edildi?
- Özel hayatları didik didik edilerek TSK’nın en gözde subaylarının kanadı neden kırıldı?
- Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın içini neden boşalttılar?
Neden mi?
Engin Alan, Öcalan’ın Türkiye’ye getirildikten sonra üst düzey bir politikacıya söylediklerini şöyle anlattı:
“Bir gün gelecek o Ankara’ya gelecek. Ben İmralı’ya gideceğim, demiştim. Bir tek adresi şaşırmışım. İmralı değil Silivri’ye gittim!”
Yıl, 2005....
Öcalan avukatlarına, henüz ortada Ergenekon’un E’si yokken şöyle söylüyordu: “Ordu içinde bir kesimin tasfiye edileceği kesin, ama bunun ne dereceye kadar nereye varacağı belli değil.”
Türkiye’de “açılım” denilen süreci, cebren ve hile ile iki kuruma kabul ettirmeleri gerekiyordu: TSK ve CHP.
CHP’deki hileyi biliyorsunuz!
TSK’ya ise cebren kabul ettirdiler.
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe TSK’nın tasfiye üsleri oldu.
Düşünün... Bu subaylar Silivri’de Şemdin Sakık’ın gizli tanıklığıyla yargılandı.
Bugün...
Eğer...
“Koskoca Türk Ordusu Sur’a nasıl giremedi” diye soruyor; ve olan biteni ekranlarda savaş filmi izler gibi izliyorsanız...
Siz filmin başını kaçırmışsınız demektir!..