“Yaşam,yaşadıklarımızla anlam ve değer kazanır.”

DÜNYANIN düşünü, gece gündüz değişimini yaşam düzenimiz olarak benimseme doğallığı yaratılışın olağan sonucudur. İçinde doğduğumuz, büyüyüp yittiğimiz topraklara karşı yükümlülüklerimize yaraşır özeni gösterdiğimizi savunmamız güçtür. Bırakınız bizi besleyen, ayrılışımızda kucaklayan topraklara, bizi dünyaya getiren, bakımınızı yüklenen, yetiştiren, okutup eğiten büyüklerimize karşı da onlara yaraşır özeni, sevgi ve saygıyı gösterdiğimizi savunmamız pek içtenlikli değildir.

İnsanların çoğunu hemen hemen her şeyde kendini öne alması bir yapı sorunudur. Anlaşma, birleşme, dayanışma, kardeşlik ve dostluk nitelemesiyle bir yaşam bağı olarak değerlendirilir. Toplumsal yaşamda, aile, arkadaşlık ve dostluk ilişkilerinde bu bağın önemli yeri vardır. Bizde okul arkadaşlığı, askerlik arkadaşlığı ve yol arkadaşlığı ile komşuluk önemli bir yaşam bağıdır.

Ancak, birimize karşı ilişkilerde gereken sıcaklığı gösterdiğimizi içtenlikle savunamayız. Günümüzün siyasal, ekonomik ve güncel kimi sorunları, ilişkilerin özlenen düzeyde olmasını engellemektedir. Yaşam bağının sağlık üzerindeki etkisi hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Yitirilen değerleri yeniden kazanmanın, edinmenin ve yaşamanın olasılığı çok güçtür,  hattâ hiç yoktur. Sonradan yakınmanın geri getirmesi çoğu zaman olanaksızdır.

Aramızda “Birbirimizin değerini biliyor muyuz, kendi sağlığımıza özen gösteriyor muyuz ki başkaları ilişkinin durumuna bakalım?” diyenler de olabilir. Biz, genelde yaşamın ve zamanın değerlerini yeterince bilmiyoruz. İçtenlikle kendimizi ölçüp değerlendirmeye kalksak nice kusurlar, eksiklikler, yanlışlar, yanılgılar buluruz. Yaşam sayfalarımızı gözden geçirmek sonraki sayfalar için yararlı bir katkı olur.

“Pişmanlık” denilen kırgınlıkla, duygu ve düşünce gölgesinden de kurtuluruz. Yaşamımızda pişmanlık duyduğumuz nice durumlar olmuştur. Sonradan onların düzeltilmesi de ayrı bir yaşam güçlüğüdür. Ama onarıp düzeltme de bir erdemdir.