Dr. Sami Tan Sarıgül bağışıklık sistemiyle ilgili şu bilgileri aktardı; Bağışıklık sistemi, bir canlıyı hastalıklara karşı koruyan, zararlı patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Bağışıklık sistemi, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeyi (virüs, bakteri, parazit vb.) tarar ve onları sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt ederek yok eder. Gelişmiş bir omurgalı canlı olarak insanların bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı doku, hücre ve molekül içerir. Vücudun kendinden olmayan yapılara “antijen” veya “imminojen” denir. Vücudumuz virüsleri antijen olarak görür ve onu belli bariyerlerde durdurarak dokularımıza girmesini engellemeye çalışır. Burun ve bronşlardaki iplikcik şeklinde çok sayıda minik silialar içeriden dışarıya doğru hareketlerle yabancı maddelerin solunum yoluyla vücuda girmesini engeller. Aynı şekilde yapışkan mukus ifrazatı maddeleri havada tutup dibe çeker. Bu bariyeri geçen antijenler (virüs, bakteri, parazit vb.) ikinci savunma sistemi ile karşılaşır. Burada fagositler ve makrofajlar gibi antijen (virüs) yiyici hücreler devreye girer. Bir şekilde bu ikinci bariyeri de aşan antijenler içinse T ve B lenfositleri devreye girerek o antijene karşı antikorları (immünoglobilin) sentezlemeye başlarlar. Glikoprotein yapıda olan bu moleküller (antikorlar) anahtar-kilit uyumu şeklinde özgül antijenlere (virüslere) bağlanarak onları etkisiz hale getirerek çökertilmesini sağlar. Hücre yiyici fagositler/makrofajlar da onları yutarak yok eder. Her virüsün bir antikoru bulunur. Örneğin, Ebola virüsünün antikoru Covid-19’a bağlanıp onu yok edemez. İnsan vücudunun 100 milyon farklı antikor üretebilme yeteneği vardır. BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİREN BESİNLER NELERDİR? Corona virüsü de diğer patojen mikroorganizmalar gibi 50 yaş ve üzeri kişileri çok fazla etkiliyor. Bunun başlıca sebepleri de ilerleyen yaş ile beraber hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, diyabet (şeker), akciğer hastalıkları (KOAH vb), kanser, obezite gibi kronik hastalıkların da artmasıdır. Vücudumuzu virüslerden ve hastalıklardan korumak için güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmamız gerekiyor. Beslenmemize ek olarak dışarıdan alacağımız destekler ile bağışıklık sistemimizi güçlendirmemiz mümkündür. Kolajen: Eklem-kemik matriximizin %90’ını ve cildimizin kuru ağırlığının %80’ini oluşturan kolajen; cilt, kas - iskelet sistemi, saç, diş, tırnaklar ve göz sağlığı başta olmak üzere tüm vücudumuz için hayati bir öneme sahiptir. Kolajen üretiminin azalması kanser başta olmak üzere her türlü (viral-bakteriyel) enfeksiyonla vücudun baş edebilme gücünü zayıflatıyor. Bu nedenle 25-30 yaşından itibaren vücut tarafından üretimi her yıl %1-2 azalan kolajenin dışarıdan takviye edilmesi gerekiyor. Sağlığımızı korumak ve bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için kolajen içeren gıda takviyelerinin alınması bu konuda oldukça fayda sağlayabilir. C Vitamini: Fibroblastların kolajen üretebilmesi için C vitaminine ihtiyaç vardır. Resveratrol: Bilinen en güçlü antioksidan olan resveratrol E vitamininden 50 kat, C vitamininden de 30 kat daha güçlüdür. Koenzim (Q10): Hücrelerde enerji üretimine yardımcı olan ve hücrelerin mitokondrilerinde saklanan bir bileşik olan koenzim (Q10), bir yandan enerji üretimine katkıda bulunurken bir yandan da hücreleri oksidatif hasarlardan, patojen virüs ve bakterilerden korur. Vücudumuz tarafından üretilen koenzim (Q10) ilerleyen yaş ile birlikte azalma eğilimi gösterdiği için özellikle 35-40 yaşından itibaren dışarıdan destek olarak alınmalıdır. Çinko: İnsan sağlığı için çok faydalı bir mineral olan çinko metabolizmamızı yöneten birçok enzimi etkiler ve bağışıklık sistemimizi destekliyor. Çinko, DNA sentezi ve protein üretimi için gereklidir. Selenyum: E vitamini ile birlikte hücrelerimizi oksidatif hasarlardan koruyarak bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor.