Dünyadaki en vahşi yaratık hangisidir?

Komodo ejderi mi?

Timsah mı?

Denizde köpek balığı mı?

Bu hayvanlar görüntülerinden ötürü vahşi diye nitelendirilebilir.

Gerçekte hepsi fıtratına uygun davranıyor. Yemek ihtiyaçlarını karşılamak için avını ele geçiriyor ve parçalıyor. Ancak yırtıcıların zevk için ya da eziyet ederek öldürdüğü görülmüş değil.

İnsanlar hariç... 

İzmir’de taksici Oğuz Erge’nin Delil Aysal adlı katil tarafından öldürülmesi, insanın nasıl vahşileşebileceğini gösteriyor. 

Görüntüleri izlemişsinizdir.

Erge, gece katili taksisine alıyor.  

Aysal, Erge’nin arkasındaki koltuğa yerleşiyor. 

Yüzünde maske, başında kapüşon var. 

Numaradan bir adres veriyor.

Erge, üşümesin diye katili arabaya aldığını kaydederek, şunları söylüyor:

“Soğuk hava insanları yolda bırakmak olmaz. İnsan bu havada sokakta mı bırakılır? Baksana, dışarısı buz kesiyor.”

Katil ücreti soruyor.

Erge, “220 TL” diyor.

Katil para verecekmiş gibi yapıp silahını çıkarıyor ve üç el ateş ediyor. Erge, can çekişirken “Ya bazı insanlara güvenmeyeceksin” diye konuşuyor.

Kovanları topluyor.

Ölmek üzere olan Erge’ye tokat atıyor. 

Ceplerini yokluyor.

Cep telefonunu ve kulaklığı alıp uzaklaşıyor.

Söyleyin...

Hangi yırtıcı böyle vahşileşebilir?

İnsanın, fıtratına bu kadar yabancılaştığı pek az görülmüştür.

İnsanın insana duyduğu inancı ve güveni yok ediyor. 

Katil neyse ki yakalandı.

Tarlaya gömdüğü telefonu teslim etti.

Kendisini soğukta üşümesin diye aracına alan Erge’yi üç kuruş için öldüren alçak, ifadesinde yalanlar söyledi.

‘İNTİHAR ETMEK İÇİN EVDEN ÇIKTIM’

Katil Buca’da babası, erkek ve kız kardeşiyle yaşadığını ifade ediyor.

Bir kafede geceleri çalışıyormuş.

1 Şubat gecesi 3 sularında intihar etmek için evinden çıktığını iddia ederek, şunları söylüyor:  

“Ailem para konusunda baskı yapıyordu. Benimle ilgilenmeyip kardeşimle ilgileniyorlardı. Bu nedenle gece üçte kendimi öldürmek amacıyla dışarı çıkmıştım. Yanıma yaklaşık bir yıl önce kimden satın aldığımı hatırlamadığım tabancamı almıştım.”

Buca’daki Şahin Tepesi’ne yürürken, hızlı gitmek için taksiyi durdurup arka koltuğa oturduğunu anlatıyor. 

HEM CANİ HEM YALANCI

Taksici Oğuz Erge’ye “Şahin Tepesi’ne gidelim” dediğini ileri sürüyor. 

Erge’nin “Şahin Tepesi’ne araçla gitmemiz zor” şeklinde karşılık verdiğini iddia ediyor.

Katil şöyle devam ediyor:

“Bunun üzerine Gaziemir’de bulunan eski çalıştığım iş yerime gidelim dedim. Eski iş yerime gitmek istememin sebebi, kafama sıkacak yer arıyor olmamdı.”

Cani olduğu kadar yalancı da...

Çünkü taksinin güvenlik kamera kayıtlarında böyle bir diyalog yok.

Kayıtta katilin “Spor salonu nerede? Buca Belediyesi’nin arka tarafında diyorlar” dediği görülüyor. Erge, “Abicim biz Gaziemir’deyiz” diye yanıt veriyor.

Bu kadar!

Oğuz Erge, Delil Aysal tarafından acımasızca katledildi.

TAKSİCİNİN KIZINI ARADI

Katil, Gaziemir’de fırını geçtikten sonra Erge’ye ‘dur’ dediğini savunuyor.

Cinayeti şöyle anlatıyor:

“Ücreti sordum. Taksici 220 TL tuttuğunu söyledi. Kartla vermek istediğimi söyledim. POS cihazının şarjının bittiğini söyledi. ‘Numaramı vereyim, daha sonra ücretini ödeyebilirim’ dedim. ‘Şimdi ödemen gerekiyor’ dedi. Ben de anlık bir sinirle taksicinin üst bölgesine üç el ateş ettim.”

Katil, bir kez daha yalan söylüyor.

Kayıtlarda yalnızca Erge’nin “220 TL” sözü yer alıyor.

Ancak ne kredi kartı...

Ne POS cihazı...

Ne de “Sonra ödeyeyim” cümlesi geçiyor.

Erge’ye “Herkese iyilik yapmayacaksın” dediğinden...

Tokat attığından...

Can çekişen taksicinin ceplerinde ve aracında para aradığından söz etmiyor bile.

Katil:

“Araçtan ayrıldım. Biraz sonra yaptığımdan pişman oldum, geri taksiye döndüm. Torpidodan taksicinin telefonunu alarak, ‘Kızım’ diye kayıtlı numarayı arayarak, Gaziemir’de olduğunu söyleyerek, durumu anlattım. Taksicinin telefonunu yanıma aldım. Amaç, birisi ararsa cevap vermekti. Kablosuz kulaklığı da aldım. Eve yürümeye başladım.”

TOZA KARŞI DUYARLIYMIŞ

Katil trene binip eve gittiğini, cep telefonunu kapatıp tarlaya sakladığını ve öğlene kadar uyuduğunu söylüyor. 

Evinden gözaltına alınmış.  

Şöyle diyor: 

“Öğlen 12-13’e kadar yattım. Teslim olmayı düşündüm. Sonra polis geldi, beni kelepçeledi.”

Maske takmasını şu şekilde izah ediyor:

“Toza karşı duyarlılığım vardır. Nefes almakta zorlandığım için maske takıyordum. Olaydan önce de takıyordum.”

Katil boş kovanları, ortadan kaldırmak için aldığını anlatıyor. 

“Neden taksicinin üzerini aradın?” sorusuna şu karşılığı veriyor:   

“Telefonunu aradım. Üzerinden birşey almadım. Her ne kadar cebini ve montunu arayarak bir şeyler aldığım yazılmış ise de kabul etmiyorum.”

Geçen yıl intihara kalkıştığı için Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yattığını, ancak psikolojik ilaç kullanmadığını söylüyor.

Babasının bir süre cezaevinde yattığını ve “para mevzusundan dolayı” amcasının oğlunun kendisine şiddet uygulandığını savunuyor. 

Babasının tahliye olunca kendisine para baskısı yaptığını iddia ediyor. 

“Amacım, taksiciyi gasp etmek değildi” diyor.

Paraya ihtiyacı olmadığını savunuyor.

DELİ NUMARASI YAPABİLİR

Belli ki katil intihara meyilli olduğunu, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yattığı söyleyerek, akıl hastası numarasıyla yırtmaya çalışacak. 

Ailenin avukatları Oğuzhan Aslan ve Ahmet Serkan Göktürk de bu görüşte.     

Avukatlar şunları söylüyor:

“Akli melekelerim yerinde değil’ diyerek, yırtmak isteyecektir. Ancak bu savcılığın itibar ettiği bir durum değil. Geçmişine bakıldığında gasp niyetinde olduğu anlaşılıyor.” 

Dün Erge Ailesi’nin ifadesi alındı.

En kısa zamanda iddianame yazılacak.

Bu arada katilin koğuşu güvenlik gerekçesiyle değiştirildi.

‘Diyarbakırlı Ramazan Hoca’ya beş dakika mesafedeymiş

Diyarbakırlı Ramazan Hoca’ diye tanınan Ramazan Pişkin’i öldüren Erkan Baykut’un ifadesi ortaya çıktı.   

Baykut, 24 yaşında ve Ağrılı.

Mantolama işçisi.  

İfadesinde, babasının Fatih’teki mantolama yalıtım dükkanında çalıştığını söylüyor. Bu dükkan Pişkin’in çay ocağına beş dakika mesafedeymiş.  

Cep telefonunu sekiz ay önce kaybettiğini ve o günden bu yana kullanmadığını kaydediyor.

Pişkin’i tanımadığını iddia ediyor.

Ramazan Pişkin göğsünden 3 bıçak darbesiyle öldürüldü.

İfadesinden:

“Kendisini S.M. adlı Afgan zannettim. S.M., babamın yanında çalışıyordu. Beni evine davet ederdi. Bana uyuşturucu hap ve Afgan macunu veriyorlardı. Kendimi kaybediyordum. Şahıslar tarafından 2017-2021 arasında cinsel istismara uğradım. Buna ilişkin şikayetim olmadı. Yanlızca aileme anlattım.”

Baykut, önce taş attığını ancak isabet ettiremediğini savunuyor. Pişkin’in taşı alarak kendisine attığını ileri süren Baykut, “Olayın heyecanıyla bıçağı çıkararak, karnına 2-3 defa sapladım” diyor.

Baykut, dini grup ve cemaatlerle bağının olmadığını anlatıyor. Pişkin’e, Afgan S.M. sandığı için ve yaralamak amacıyla saldırdığını ileri sürüyor.

Yönetilen soru üzerine Pişkin’i üç yıldan beri sosyal medyadan tanıdığını kabul ediyor.

İfadesinden:

“İlk kez 2021’de sosyal medyada gördüm. İki ay kadar önce de babamın dükkanına beş dakika mesafede bulunan Çaycı Ramazan Hoca isimli iş yerinde gördüm. Kendisinin S.M. olduğunu anladım. S.M. rüyalarıma giriyordu.” 

Baykut’un ifadesi inandırıcı değil. 

Üç yıldır tanıdığı ve babasının dükkanına beş dakika mesafede çay ocağı işleten Pişkin’i bir Afgan’a benzettiğini söylemesi çok gülünç!

Üstelik dört yıl kendisini istismar eden bir Afgan’ı Pişkin ile karıştırması hayatın olağan akışına aykırı.

Varlığı yokluğu belli olmayan bir kaçak tarafından istismar edildiğini ileri sürmesi ve Pişkin’in kendisine taş attığını söylemesi, ifadesinin önceden hazırlandığını gösteriyor. 

Bana sorarsanız...

Baykut, Pişkin’in çay ocağına gelip tehdit edenler arasında yer alıyor olabilir.

‘Diyarbakırlı Ramazan Hoca’nın Afgan’a benzediği için yanlışlıkla değil, dini yorumlarından ötürü özellikle hedef seçildiğini düşünüyorum. 

Kilise önünde yangın çıkarana 45 gün ceza verildi

Santa Maria Kilisesi’ne yönelik IŞİD saldırısından birkaç gün sonra Saint Antuan Kilisesi’ne bir tehdit mektubu gönderilmişti.

Bu arada...

Geçen yıl 8 Ağustos’ta Saint Antuan Kilisesi önünde yangın çıkarıldığı anlaşıldı. Saldırgan 45 gün hapis cezası aldı. 

Olay şöyle: 

45 yaşındaki A.D., 6 Ağustos 2023 sabah 3.24’te beş litre benzin aldı. Saint Antuan Kilisesi önüne geldi. Benzini kilisenin önüne döküp yakmaya çalıştıysa da tutuşturamadı. 

İbadethaneye zarar vermek suçundan İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.

A.D., Avrupa’da Kuran yakılmasının kendisini tahrik ettiğini ileri sürerek, şunları söyledi:

“Sinirlenerek, kilisenin dış kapısı önünde ateş yaktım. Amacım kiliseyi yakmak değildi. Amacım Kuran’ın yakılmasına tepkiydi. Kiliseye zarar verme amacım yoktu.”

Eylem teşebbüs aşamasında kaldığı için ve iyi halden A.D.’ye iki ay 15 gün ceza verildi.

Avukat Afşin Hatipoğlu, “Şeriat tartışmaları Hristiyanlar büyük korku ve panik yaratıyor” diyor. 

Orman köylüsüne para yok, müdüre 5 bin 250 TL’lik ayakkabı

Muğla’dan Mehmet Dikmen adlı bir orman köylüsü yazıyor: 

“Efendim, biz orman köylüsüyüz. Orman emvali üretimi ve nakli yapıyoruz. Kereste ve odunları Kırsal Kalkınma Kooperatifleri vasıtasıyla teslim ediyoruz. Yüzde 100 devlet tekelinde bir iş. 

Efendim, kasım ayının başından beri ödeme alamadık. Önceki yıllarda aralık ve ocak aylarının ortalarına kadar yıl sonu kapanış ve sayım dolayısı ile ödeme yapılmazdı. Bu normal bir durumdu. Şimdi olağan dışı bir durum var. 

Dört aydır ödeme alamıyoruz. Kredi kartlarımız, akaryakıt borçlarımız, ev kiralarımız ödenmedi.

Çok mağduruz.”

MÜDÜRLERE KIYAK TATİL

Tarım-Orman-İş Sendikası Başkanı Şükrü Durmuş, köylülerin en geç bir ay içinde aldıkları hak edişleri dört-beş aydır alamadıklarını doğruluyor. Durmuş, “Yaklaşık 500 bin orman köylüsünün 3.8 milyar TL alacağı var ve hala ödenmesi konusunda açıklama   yok” diyor.

Köylülerin parası ödenmezken, Orman Genel Müdürlüğü’nde Lale Devri’nin yaşandığını savunan Durmuş, şöyle diyor: 

“Ocak ayının son haftasında Antalya’da üst düzey yöneticilerin katılımıyla toplantılar düzenlendi. Antalya’da beş yıldızlı otel düzeyinde iki eğitim merkezi ve Ankara’da misafirhane varken, geceliği 5 bin TL üzerindeki otelde toplantı yapıldı. Sömestr tatiline denk getirilen toplantıya yöneticinin aileleri katılmış olup katılanlara 5.250 TL’lik spor ayakkabılar dağıtıldı.”  

Durmuş, soruyor:

“Orman köylüleri yaşam savaşı verip açlıkla sınanırken, lüks harcamalar hangi kaynaktan karşılanmaktadır? Bölge müdürleri neden altı milyonluk lüks ciplerle gelmiştir? Hani tasarruf uygulanacaktı?”