Ekonomiyle ilgili bakanlar, son dönemde iftar ve sahur sofralarını, iş insanlarına moral verme fırsatı olarak kullanıyorlar. Bu yemeklerde uzun konuşmalar yapıp, “pembe tablolar” çiziyorlar ama iş dünyasından gelen tepkiler, pek de başarılı olamadıklarını gösteriyor.
AKP iktidarlarından önce de Ramazan aylarında iş insanları iftar yemekleri düzenler, bu yemeklerde kamu yöneticileri ekonomiyle ilgili konuşmalar yaparlardı.
Son dönemde iftar yemeklerine sahur yemeklerinin de eklendiğini görüyoruz. Örneğin; Sanayi Bakanı’nın geçtiğimiz günlerde, bir sahur yemeğinde iş insanlarına, “yeni çıkarılacak teşvik düzenlemesi”ni anlattığına şahit olduk.
Bu yıl ayrıca iftar ve sahur yemeklerine, daha doğrusu haberlere konu olan, “Bakan konuşmalı yemekler”in arttığını gözlemliyoruz. Bu artışın “yukarıdan gelen talimat”dan kaynaklandığı tahmin edilebilir.
Çünkü son dönemde iş insanlarından gelen şikayetlerin, sayısı da dozu da arttı. Hâlâ “kamuoyunda eleştiri yapılmasının istenmediği” ama buna rağmen çok canı yananların feryatlarının duyulduğunu söyleyebiliriz.
Bu nedenle, özellikle bakanlara “Bol bol iftar ve sahur yemeklerine katılıp, ekonomide işlerin düzeleceğini anlatmaları” istenmiş gibi gözüküyor. Zaten konuşmaların içeriklerine bakıldığında; benzer konuların işlendiğine, belli mesajların üzerinde durulduğuna şahit oluyoruz.
HER ŞEY EKONOMİ DEĞİL
Bu konuşmalarda en çok üzerinde durulan konuların başında, “20 yıldır dünyanın çok kötü günler geçirdiği ve bundan etkilendiğimiz”, “Türkiye üzerinde dış güçlerin oyunları”, “deprem gibi yaşanan felaketler nedeniyle kamu kaynaklarının buralara aktığı” gibi konular geliyor.
Bunun yanında “her şeyin ekonomi olmadığı, birlik ve bütünlüğümüzü korumanın önde geldiği” gibi, bilindik hamasi söylemlere, neredeyse her konuşmada yer veriliyor.
Yemeğe katılanların profiline göre, konuşmaların içeriğinde bazı değişikler yer alabiliyor. Örneğin ihracatçılar çoğunlukta ise o zaman kurlardaki son dönemdeki hızlanma üzerinde duruluyor. İhracatçılara yeni ucuz kredilerden söz ediliyor. Ardından da “2026 da tüm kesimlerin rahatlayacağı” söyleniyor.
Ticaret Bakanı da geçen hafta bir iftar yemeğinde, deprem nedeniyle bütçenin sıkışık olduğunu, 2026 yılında bütçenin rahatlayacağını, çalışanlar dahil tem kesimleri rahatlatıcı tedbirleri alabileceklerini ifade etmiş.
İftar konuşmalarına en çok rastladığımız yetkililerden biri Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz. Bakanlar enflasyon üzerinde fazla durmazken, Yılmaz “önceliklerinin enflasyon olduğunu” söylüyor. Geçen haftaki bir konuşmasında “enflasyonun 2025 sonunda 20’li rakamlara, daha sonra 10’lu, ardından tek haneye ineceğini” söylemiş. Halkı düşündükleri için enflasyonu indirmekte kararlı olduklarını kaydetmiş.
Yılmaz’ın “20’li rakamlar” sözlerinden, “artık yüzde 29’un hedeflendiği” sonucunu çıkarabiliriz. Halbuki Merkez Bankası daha geçen gün “Yüzde 24’lük hedefe ulaşmak için ellerinden geleni yapacaklarını” söylemişti.
Merkez Bankası enflasyon hedefini daha yılın ilk ayı sonunda değiştirirse, hedef revizyonlarının önünü almak mümkün olamıyor. Artık piyasalarda yıl sonunda enflasyonun yüzde 30’un altına geleceğine pek ihtimal verilmiyor. 10’lu rakamlara ise ancak “çok daha radikal önlemler” alınırsa inilebilir. Piyasanın bu konuda hiç umudu yok.
OECD dün Türkiye için yıl sonu enflasyon tahminini yükseltti. Kimsenin şüphesi olmasın; önümüzdeki dönem enflasyon ve faiz oranı tahminleri sürekli olarak artacak.