İstiklal Marşı’mız “Korkma” sözcüğüyle başlar.
Evet, ulus olarak korkmuyoruz ama ne yazık ki, ülkede bir korku iklimi yaratma çabası içindeler!
“Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı hapse atanlar, bize ne yapmaz?” diye insanların korkmasını istiyorlar.
Soruşturmalar, tutuklamalar, davalar birbirini izliyor.
Demokrasi ve özgürlükle silkeleniyor!
İşte, iktidarın “Türkiye Yüzyılı” dediği bu...
★★★
Görünen tablo şu:
Bir yanda sefalet içinde yaşayan asgari ücretliler, emekliler, dar gelirliler...
Diğer yanda hapisteki insanlar, tıka basa dolu cezaevleri!
İçinde adalet aranan büyük adalet sarayları...
Koskoca Türkiye’nin sadece yüzde 15, yüzde 20’lik bir kesimi varlıklı ve mutlu, yüzde 80’i yoksul ve mutsuz.
23 yılda geldiğimiz nokta bu ne yazık ki...
★★★
Türkiye’nin en büyük iş insanlarının bir araya geldiği “Patronlar Kulübü” TÜSİAD’ın iki başkanı Orhan Turan ve Ömer Aras için bile yurt dışına çıkma yasağı var... Suçları iktidarı eleştirmek!
Bu yüzden, Avrupa Birliği’nin Brüksel’deki davetine bile gidemediler.
Bu zihniyetin, ekonomimizi düzeltmesi mümkün mü? Değil!
Böyle, evrensel hukukun uygulanmadığı, önemli işadamlarının yurt dışına çıkışlarının yasaklandığı, siyasal kargaşa içinde çalkalanan bir ülkeye kim güvenip de yatırım yapar?
★★★
Hak arayan, çoğu üniversite öğrencisi 299 genç hâlâ cezaevlerinde tutuklu...
Yargı ve devlet gücüyle daha fazla baskı yapılıp, daha fazla gözdağı verilmek isteniyor.
Oysa Anayasa’mıza göre:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
İktidarın, Anayasa’yı ve insan haklarını ayaklar altına almamasını, korku iklimi yaratmaktan vaz geçip tüm vatandaşlara eşit davranmasını istiyoruz.
“Ahbap-çavuş demokrasisi!”
Ülkemizde siyaset karışık... Ekonomi karışık... Sosyal hayat, eğitim, bilim, sağlık, spor, her şey karışık!
Sonumuz nereye varacak Allah bilir!
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, Türkiye’nin yaşadığı güçlükleri yenip, nasıl düzlüğe ulaşabileceğini şöyle özetliyor:
“Sorunlardan çıkış yolu, yargının bağımsızlığının sağlanması, ahbap-çavuş demokrasisinden gerçek demokrasiye geçilmesi, liyakate göre atamalar yapılması gibi ekonomiyle doğrudan ilgili görünmeyen ama aslında tam olarak ilgili olan düzenlemelerin yapılmasından geçiyor.”
Mahfi Eğilmez haklıdır. Her şeyden önce siyasetin yargı üzerinden elini çekmesi, ülke yönetiminde ahbap-çavuş ilişkilerinin bitmesi gerekiyor.
Bu olur mu? Çok zor! Çünkü, iktidar hâlâ o gerçeği kabul etmiş değil. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç “Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı bağımsızdır. Siyasetin yargı üzerinde baskısı yoktur. Soruşturmalar siyasi değil, adlidir” deyip duruyor.
Teşhis yanlış olunca, hastalığın tedavisi de mümkün olmuyor!
TEBESSÜM
Balıklar taze mi?
Yaşlı bir kadın, balıkçı tezgâhının önüne durur, su dolu kovanın içinde yüzen balıklara bakıp, parasını sayarken, bir yandan da sorar:
“Balıkçı bey evladım. Söyle bana, bu balıklar taze midir?”
Genç balıkçı biraz bozularak cevap verir:
“Görmüyor musun be hanım teyze? Balıklar kovanın içinde canlı canlı dolaşıp duruyorlar.”
Yaşlı kadın “A evlâdım” der “Ben sana canlı mı diye sormadım ki! Taze mi diye sordum! Bak, ben de canlıyım ama taze miyim?”
GÜNÜN SÖZÜ
Bir ülkede suç, rüşvet ve yolsuzluk çığırından çıkmışsa, vah o ülkeye!