Tam güzide ülkemin insanları beni daha ne kadar şaşırtabilir diyordum ki... Yine başardılar!
Belediyelerin yardımıyla pasaport alıp ülkeden kaçtılar...
Türkiye’de yaşamak vahşi doğada yaşamak gibi... Göç etmek için doğdular... Yaşlılar bunu defalarca yaşadı. Gençler sürüden ayrılmama gereğini biliyorlar. Büyük tehlikelere rağmen ilerliyorlar. Yollarına devam etmeliler... Sözleriyle Türkiye’yi ekrana versen kimse şaşırmaz!
★★★
Böyle bir yönetim varken kaçanı suçlayamam da... Kaçıranın pişkin pişkin bunu bir marifet gibi anlatmasını garipserim.
Resmen kaçıran, “Vatandaş işsiz güçsüz... Buradan giderler, iş güç sahibi olurlar dedik... Bana makul geldi. Burada Türkiye Cumhuriyeti’ne yük olacak insanlar gidiyor” dedi... Var mı ötesi!
★★★
Madem “yük” olan gidiyor, ne işi var 4 milyonu Suriyeli, 6 milyon mültecinin? İnsanlar bu ülkeden vazgeçmezdi, lakin ülke onlardan vazgeçti... Doldurdular bedeviyi, kaçacak hale getirdiler milleti...
İşin açıkçası sokağa çıkıp, bunu anlatıp, gençlere sorsan... “Başkanım ben de kendimi ülkeye yük olarak görüyorum” der... “Şöyle Hollanda, Belçika gibi ülkelere yollayın bizi, biraz da onlara yük olalım” diye devam eder.
★★★
Kaçıranlar, “Niye kaçıyor bu insanlar?” diye de düşünmezler. Gönülleri aldırmadığı için bu duruma, içlerinde “Giden gitsin sen şarkılar söyle içinden, boş ver” derler...
Şahsım çıkıp; “Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım... Çünkü bunlar ülkemize yük!” demişti... Almanya’ya kaçanları bedeli karşılığında yollayan belediye başkanları da farklı bir şey söylemedi ki!
★★★
Zamanın Meclis Başkanı... İsmail Kahraman... Ona sormuşlardı bu durumu... Artık nasıl bir dünya görüşüne sahipse, o bunu iyi bir şey sandı! “Artık dünyaya beyin ihraç ediyoruz” diye övünmeye başladı!
İnsan beyninden değil de koyun, sığır beyninden mi bahsediyor diye düşünmedim değil! Canı sakatat istediyse demek... İçerisinde “ihraç” kelimesi olduğuna göre “Güzel bir şey herhalde” diye düşündü demek ki! Sahi beyin ihraç edip hangi organı alıyoruz? Hayır, sakatatı da Bosna Hersek’ten ithal eden bir ülkeyiz ya o açıdan...
★★★
Bin türlü emek veriyorsun, umutlar yeşertiyorsun, hayaller kuruyorsun, kulağına dualar okuyorsun, türküler söylüyorsun, topluma katıyorsun...
Görgüsüz, ahlaksız biri, şark kurnazı üçkağıtçının teki geliyor... O zeki çocuğun önüne geçiyor... Hakkını hukukunu gasp ediyor... Yarını çalıyor. Hayatını zindana çeviriyor.
★★★
Sonra da beyinler neden göçüyor? İş yok! Girse bile emeğinin karşılığını alamıyor. Adaleti arıyor, bulamıyor. Fikrini söyleyen terörist ilan ediliyor.
Yaşam tarzlarına saygı gösterilmiyor. İyi eğitim alamıyor. Torpilsiz, dayısız hiçbir şeyi halledemiyor. Sadece çay, simit, kek ile karın doymuyor.
Dünyaya bir kez gelmiş. Her gün televizyonda zırvalama mı dinleyecek? Fırsatını bulursa gidecek!