İşsizlik ücretliler, konkordato ise patronlar için sıkıntılı bir durum. Merak edenler için söyleyelim, konkordato iflastan önceki son çıkıştır. Şirketin iflas etmemesi için alacaklılarla yapılan bir anlaşmadır.
Peki bu iki bela neden bizi tehdit ediyor?
Cevap Türkiye ekonomisinin üretim modelinde yatıyor.
AKP ne yazık ki, son yirmi yılda üretimi sadece inşaat ve tekstil gibi kısa vadede tatlı rantlar yaratan, ama içinde yüksek teknoloji olmayan sektörlerin üzerine kurdu.
Sonuç, bütün ülke şantiyeye döndü. Rantlar cepleri doldurdu. Her inşaat ile onlarca sektör de harekete geçti. Ancak buğday tarlalarına dahi ev yaptıktan sonra bu iş de sınırlarına geldi. Zira artan kur inşaat maliyetlerini artırdı, alım gücü düşen halk konuta olan talebi kesti. Sektör durmaya başladı...
Aynı şekilde düşük teknolojiye dayanan tekstil ve sanayi de bir noktadan sonra tıkandı. Dış rakipleriniz Asya ve Afrika’da çok az ücretlerle üretim yapıyor, onlarla rekabet edemiyorsunuz, çünkü işçilik maliyetleriniz kurtarmıyor.
Ürettiğiniz ürün basit ve teknoloji yoğun değil, satış fiyatını artırmanız imkansız. Tek üretici siz değilsiniz. Kur arttıkça işçiliğe bir de girdi maliyetlerindeki artış ekleniyor ve sonunda ürünleriniz pahalı hale gelince ihracatınız sıkıntıya düşebiliyor.
Yapılması gereken, son 20 yılı boşa geçirmek yerine üretim modelimizi değiştirecek, ülkeye gerekli olan reformların yapılmasıydı ama olmadı...
Şimdi dış rekabet gücü olmayan, verimsiz, düşük teknoloji içeren malları üreten, giderleri gelirlerini aşmış, düşük faizli destek kredileri ile sırf AKP seçim kaybetmesin diye zorla yaşatılmış firmaların yavaş yavaş konkordato sürecine girmeye başladığını görüyoruz.
Koca ekonomide firmalarınız bu hale gelirse istihdam artar mı? Elbette artmaz ve işsizlik çoğalır...
Politika faizinin 45 ticari kredi faizlerinin 60’a dayandığı atmosferde hangi firma üretim yapacak, satacak, istihdam sağlayacak?
Faizlerin sonbahara kadar bu seviyelerde asılı kalacak olması firmalarda sıkıntıları artıracak ana gerekçemiz oluyor…
İşsizlik ise bu şirketlerde ücret gelirleri ile yaşama tutunmaya çalışan insanları çoktan vurmaya başladı.
Aşağıda Disk-Ar’dan aldığımız grafikte geniş tanımlı işsizlikteki artışı görebilirsiniz.
Kovid öncesi 7,3 milyon yüzde 21,4 olan işsizlik, Ocak 2024’de 10,4 milyona çıktı oran yüzde 26,5’e vurdu.
Sözün özü: Enflasyon bir türlü düşmüyorsa o zaman sıkı para politikası devam edecek demektir. Yüksek faizler sadece emekçiyi değil yanlış bir üretim modelinde çalışmaya alışmış patronları da fena vuracak gibi.