İstanbul halkının canı burnunda... İnsanlar, dokunsanız patlayacak neredeyse!
Bir yandan ekonomik darboğaz, geçim zorluğu, çıldıran fiyatlar... Bir yandan da deprem korkusu!

1999’daki Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra İstanbul’da 26 yıl uyumuşuz, ancak 6.2 büyüklüğündeki Silivri depreminin tokadını yiyince uyanır gibi olmuşuz!

Ülkemizi yönetenler uzun yılları vergi toplamak ve lâklâkla geçirmişler.

1999 depreminden sonra 26 yıldır “Deprem vergisi” diye toplanan paralar ne oldu?

Özel İletişim Vergisi, Ek Gelir Vergisi, Ek Kurumlar Vergisi, Ek Emlak Vergisi, Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi adı altında alınan deprem vergileri nereye harcandı?

Az para değil...

1999-2023 yılları arasında deprem için toplanan miktar 42 milyar 650 milyon dolar... Muazzam bir meblağ...

Hani o paralarla depreme karşı önlemler alınacak, binalar güçlendirilecekti?

Hepsi masal oldu!

★★★

O vergilerden “Özel İletişim Vergisi”ni hâlâ ödüyoruz. Konuştuğumuz telefon, kullandığımız internet için GSM şirketlerinden gelen faturalara “Özel İletişim Vergisi” de bindiriliyor.

“Geçici” demişlerdi, “Kalıcı” hale getirdiler!

Ne oldu o milyarlarca dolar?

Deprem için pek bir şey yapıldığını söyleyemeyiz. Mal meydanda çünkü...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önceki yıllarda:

“Bu vergiler duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor” demişti...

Deprem için toplanan vergileri, depremden başka her şeye harcamışlar!

Neden “Deprem vergisi” diye milleti aldatıyorlar... “Duble yol vergisi” filan deseler ya!

★★★

İstanbul depreme hazır olmadığı gibi, deprem tehlikesine gerektiği kadar önem veren bir yönetim anlayışı da yok!

Her felaketi “Fıtrat (yaratılış)” ve “Kader” gibi avutucu lâflarla geçiştirme çabasındalar...

İhmalin, beceriksizliğin, kötü yönetimin adı “Fıtrat” ve “Kader” oldu.

Sen çürük zeminlerde inşaat yapılmasına izin ver...

Vatandaşları dayanıksız binalarda oturmaya mahkûm et...

Çürük-çarık yapılara “İmar affı” çıkar...

Sonra da, yaşanan
facialara “Fıtrat” de,
“Kader” de...

★★★

Orta boy bir deprem olan 6.2’lik Silivri depreminde bile sistem çöktü, telefonlar çalışmadı, insanlar yakınlarıyla iletişim kuramadı.

Telefon şirketlerinin kâr hırsıyla hareket edip, alt yapılarını güçlendirmemelerinin bedelini vatandaşlar ödedi.

İktidar, bilim insanlarının uyarılarını dikkate almazsa büyük bir vebal altına girer.

Şu gerçeği bir kez daha tekrarlamakta fayda var:

“İstanbul çökerse, Türkiye de çöküp bitme noktasına gelir!”

Ekrem İmamoğlu tutuksuz yargılansa Türkiye kazanırdı!

İktidar “Kanal İstanbul’u inadına yapacağız!” diyor ama “inatla murat” bir olmuyor.

Daha önce “Biz İstanbul’a ihanet ettik... İhanet etmeye devam ediyoruz!” diyen kimdi?

Yine bu iktidar değil miydi?

İstanbul, öfke ve inat gibi duygularla yıkılacak bir kent değildir. İstanbul bu ülkenin canıdır, kanıdır.

Türkiye’nin 81 ilinden alınan vergilerin yaklaşık yarısı tek başına İstanbul’dan toplanıyor.

Tutuksuz yargılama esas olmasına rağmen “Kaçma şüphesi var” diye tutuklanan Ekrem İmamoğlu, Silivri zindanında yattığı hücreden “19 Mart sabahı millet iradesine yapılan darbenin ekonomiye trilyonlarca lira maliyeti oldu. Bu kadar büyük bir bütçe ile yaklaşık 1 milyon yapısı yenileyebilir ya da en az aynı miktarda güvenli konut üretebilirdik” diye haykırıyor.

İmamoğlu ve arkadaşları tutuksuz olarak yargılansalardı ne olurdu? Bundan hukuk kazanır, Türkiye kazanırdı. Gerilim artmaz, ülkenin tansiyonu da bu kadar yükselmezdi!

İmamoğlu ve çalışma arkadaşlarının tutuklanmalarının Türkiye’ye maliyeti çok ağır oldu!

GÜNÜN SÖZÜ

Bir kazığa dokuz at bağlarsan hiçbiri elinde kalmaz!