Deprem bilimciler uyarıyor:

“İstanbul depreminin eli kulağında... Büyüklüğü 7’nin üstünde bir deprem bekliyoruz! Hiç vakit kaybetmeden, mümkün olan her önlemin alınması gerekiyor.”

Bu bilim adamlarının ne ilk, ne de son uyarısıdır! Fakat...

Eğer iktidarın depreme karşı gerekli tedbirleri almaya niyeti olsaydı, bunu geçtiğimiz yirmi yılda yapardı. Bol bol vakti vardı.

Oysa, siyasi kavgalarla, hamasetle uzun yıllar boşa akıp gitti.

Üstüne üstlük iktidar bir de:

“İstanbul’a ihanet ettik!” diye acı acı itiraf etti.

İşte, bu ihanetin faturası ağır olacağa benziyor!

★★★

Beklenen İstanbul depremi için bence umut “Altılı Masa”da...

Liderler, göreve gelmeden bile plan-proje yapmaya başladı.

Hafta içinde deprem gündemiyle gerçekleştirilen toplantıdan sonra yapılan açıklama gayet net...

“Deprem ülkesi olan Türkiye’mizde afet öncesi gerekli hazırlıkların yapılmadığı, yeterli tedbirlerin alınmadığı apaçık ortadadır.

Eskiden Başbakanlık’a bağlı olan AFAD’ın kurumsal kapasitesinin zayıflatılması, liyakatten yoksun insanlara üst düzey kadrolarda sorumluluk verilmesi, depreme dayanıksız binalara, hiçbir rapor istenmeden af çıkartılması ve inşaat sektöründe yolsuzluklara kapı aralayan ölçüsüz rant hırsı milletimize ölümcül bir fatura ödetmiştir.

Millet İttifakı olarak omuzlarımızdaki ağır sorumlulukların farkındayız. Şimdi önümüzde zorlu bir sınav bizleri beklemektedir.

Depremin etkilerinin ortadan kaldırılmasına dair ‘kısa, orta ve uzun vadede’ yapılacak işler ve buna dair ortak çalışmalar için bir komisyon kuracağız.”

Yani, kollar şimdiden sıvanacak, çalışmalara başlanacak.

★★★

Jeofizikçi profesörlerin ortak görüşleri şöyle:

“Zamanını bilemediğimiz ama geleceği kesin olan Marmara Depremi aklımıza geldikçe İstanbul’un ne hale geleceğini düşünmek bile tüylerimizi ürpertiyor. 11 ilde yaşanan son facianın daha beteri ortaya çıkabilir!”

Böyle bir şey olursa ne yapacağız?

Yine “Allah’tan gelen deprem” “Takdiri ilahi” “kader” mi diyeceğiz?

Depreme dayanamayan binaları Allah mı yapıyor?

Çürük binalara Allah mı af çıkartıyor?

Ölüm tuzağı halindeki kaçak yapılara Allah “oturma ruhsatı” veriyor?

★★★

Japonya’da tek kişiyi öldürmeyen depremin Türkiye’de 40 binden fazla can alması bizim için yüz karasıdır.

Yalnız İstanbul’da değil, bütün Türkiye’de zayıf yapıları güçlü hale getirmek, ya da yıkıp yeniden inşa etmek mümkündür.

Fakat ne yazık ki, 7.4 büyüklüğündeki 1999 depreminden sonra geçen 24 yılda bu yapılmadı.

Bilim adamları hâlâ uyarıyor.

Bu son uyarı, son derstir!

Ya gerekli önlemleri alacak, ya da başımıza geleceklere katlanacağız!

Bu aşamada “Altılı Masa” bir umut olarak görünüyor. Liderler İstanbul depremini göğüslemeye hazır... Daha iktidara gelmeden kolları sıvadılar. İstanbul ve çevresinde depreme dayanıksız bina bırakmamaya kararlılar.

Evinde rahat uyumak, her vatandaşın hakkıdır.

TEBESSÜM

Halimiz Temel öyküsü gibi!


11 ili yıkan iki deprem, başımıza gelen ilk felaketler değil...

Çok sayıda deprem faciası yaşadık ama hâlâ ders almış değiliz!

Her facia göz göre göre geliyor. Jeofizik uzmanları “Sıra İstanbul depreminde” diyorlar. Peki, biz ne yapıyoruz? Pek bir şey yaptığımız söylenemez! Bilim adamlarının uyarılarına kulak asan yok!

Temel yolda yürürken yere atılmış bir muz kabuğu görmüş...

Birden gözleri büyümüş, tüyleri diken diken olmuş... Telaşlı bir halde:

“Eyvah!” demiş “Yine düşeceğim!”

Halimiz Temel öyküsüne benziyor!

GÜNÜN SÖZÜ

Yaratıcı zekâlı insanları çok olan toplumlar dünyaya egemen olur!