Şeker Bayramı ve Ramazan Bayramı aynı bayramın iki farklı adıdır. Resmi olarak Ramazan Bayramı olarak bilinse de tatlıların ve şekerlerin bolca tüketildiği ve çocuklara şeker, çikolata gibi hediyeler verildiği bu bayram, halk arasında genellikle Şeker Bayramı olarak da adlandırılıyor.

Bugün Şeker Bayramı arifesindeyiz. Çocukken bayram arifelerinde ertesi günü düşünerek çok heyecanlanırdım. İlk olarak babaannemlere gider, sonra anneannemlere uğrardık.

Hazırlanan lezzetli yemekler, tatlılar... Ve elbette, üzerleri özenle işlenmiş kumaş mendillerin içinde saklanan bayram harçlıkları ve şekerler... Şimdi çocuklarımızın o heyecanı bizim gibi yaşadıklarını sanmıyorum. Zaten biz de eskisi gibi kutlamıyoruz bayramı. Ama ne olursa olsun, bayram bayramdır.

Herkese huzur ve mutluluk dolu bayramlar dilerim. Ülkemiz için de barış ve huzur diliyorum. Artık hepimiz farkındayız ki, ülkemizde huzur ve barış olmadan, kişisel mutluluklarımızı yaşayabilmek çok zor.  

Bayram dendi mi, akla hemen tatil geliyor. Tatil deyince ise, maalesef trafik ve trafik kazaları... Araba kullanırken sadece sizin kurallara uymanız yetmiyor ne yazık ki. Siz kurallara uysanız bile, ehliyeti olup da araba kullanmayı pek beceremeyen, kuralları hiçe sayan bir sürü insan var. Hele bir de bayram coşkusu ve bir an önce varılacak yere ulaşma isteğiyle yollara düşenleri düşünün. ‘Bana bir şey olmaz’ diyerek trafikte akla gelmeyecek her şeyi yapmaya hazır insanlar... İşte, bayram trafiği bu!

Bayramda arabayla bir yere gitmeyi düşünenler çok dikkatli olsun. Kendi dışınızda herkesi potansiyel tehlike olarak görün ve buna göre önlem alın. Ve elbette, lütfen siz de kurallara uyarak araç kullanın ki bayram mateme dönüşmesin. 

***

Londra Notları

Ben de bu uzun tatilden yararlanıp uzaklara kaçanlardanım. Uzun zamandır ziyaret edemediğim Londra’dayım. Normalin aksine hava süper. İnce bir mont dışarıda rahatça dolaşmak için yeterli. Londra çocukluğumdan beri en çok ziyaret ettiğim Avrupa şehri. Eskiden metrosunu çok severdim ama artık bizim de var çok şükür.

Aslında İstanbul'un ilk metro hattı olan Tünel, 1875 yılında hizmete girmiş ve dünyanın ikinci en eski yer altı toplu taşıma sistemidir. Karaköy ile Beyoğlu (o dönemdeki adıyla Pera) arasında kısa bir mesafeyi kapsıyordu.

Bugün İstanbul'daki toplam metro ağı 243,3 kilometre uzunluğunda. 10 adet metro hattının da inşaatı sürmekte. Tüm projeler hedeflendiği gibi tamamlanırsa, İstanbul'daki metro ağının 600 km'yi geçmesi planlanıyor. Buna karşın, Londra metrosu, dünyanın ilk yer altı demiryolu sistemi. 1863 yılında hizmete girmiş ve uzunluğu 400 km'den fazla .

Londra’da sevdiğim diğer bir şey de buranın parkları, yeşil alanları. Büyük bir şehir olmasına rağmen hemen her semte yakın bir park var. Londra, dünya üzerindeki en yeşil başkentlerden biri olarak kabul ediliyor. Şehrin yüzölçümünün yaklaşık %47'si yeşil alan. Umarım Ekrem Başkan İstanbul’un yeşil alan sorununa da en kısa zamanda el atar.

Londra'da İstanbul'la benzer iki özellik var; bunlardan biri nüfustaki yabancı yoğunluğu. Etrafta pek İngiliz göremedim dersem yalan olmaz. Londra artık yabancıların şehri olmuş. Ama yine de sistem iyi işliyor. İnsanlar birbirine saygılı. Her şey için sıraya giriyorlar. Kimse önünüze geçmek için sizi itip kakmıyor. Evcil hayvanını dolaştıran herkesin elinde poşeti var. Kimse hayvanının dışkısını ortada bırakmıyor. Poşetle alıp çöpe atıyor.

Diğer ortak nokta ise trafik yoğunluğu. Londra trafiği, İstanbul ile yarışamasa da insana ‘of’ dedirtiyor. Ama yine de sürekli her şeye korna çalan sürücüler yok! Taksi sorunu yok! Araçlardan inip birbirine saldıranlar yok! Araçlarda, birbirlerine el sallayarak küfredenler varsa da ben görmedim.

***

Hayvanlara yapılan zulüm ne zaman bitecek?

‘Hayvan sevmeyen kişi, insan da sevemez’ derler. Gerçekten hayvan sevgisi çok önemlidir. Genellikle bir kişinin hayvanlara karşı gösterdiği sevgi ve şefkat, onun genel karakterinin ve duygusal olgunluğunun bir göstergesidir. Hayvanlara karşı nazik ve anlayışlı olmak, kişinin empati kapasitesinin güçlü olduğunu ve zayıf veya savunmasız olanlara karşı sorumluluk hissettiğini gösterir.  

Lütfen çocuklarımızı hayvan ve doğa sevgisiyle büyütelim. Çocuklar eğlensin diye zavallı hayvanları alıp onları evlere alıştırdıktan sonra sıkılınca sokağa atmayalım. Sokaklar, atılmış zavallı cins köpeklerle, kedilerle dolu. Ev hayatına alışmış bu zavallılar, aniden bir gün kendilerini sokakta bulunca ne yapacaklarını bilemiyorlar; yiyecek bulamıyorlar. Diğer hayvanlardan dayak yedikleri yetmezmiş gibi, insanlar tarafından da itilip kakılıyorlar. Sokağın doğal seyrine alışık olmadıkları için çoğu zaten arabalardan kaçamıyor ve ezilerek can veriyor!

Ayrıca sokak hayvanlarının durumu da ortada. Gün geçmiyor ki bir psikopatın zarar verdiği, işkenceyle katlettiği zavallı bir hayvan haberiyle uyanmayalım. ‘Eros’ adlı kediyi nedensiz işkenceyle katleden İbrahim Keloğlan adlı yaratık, iyi hal indirimiyle iki yıl altı ay hapis cezası almış ve serbest bırakılmıştı. Oysa kamuoyu bu cani için emsal niteliğinde bir ceza bekliyordu ki diğerlerine ibret olsun. Ama olmadı ve başka acı haberler gelmeye devam ediyor.

Daha geçenlerde, bir öğretmen öğrencilerinin gözü önünde bir kediyi 5. kattan camdan aşağı attı.

Kahramanmaraş’ta sahibinin iş yerinin önünden kaçırılan Tarçın isimli köpek, kulakları kesilmiş, günlerce işkenceye maruz kaldıktan sonra zincire bağlanarak ölüme terk edilmiş bir halde bulundu.

Ankara'nın Etimesgut ilçesinde apartman önünde bulunan eskimiş kanepenin içinde başları ve patileri kesilerek öldürülmüş 6 yavru kedi bulundu.

Bursa, İnegöl'deki bir sitede, apartmanın merdiven boşluklarında kafaları kesik altı kedi yavrusu bulundu. Zavallı anne kedi ise kuyruğu kesilmiş haldeyken yavrularını yalayarak iyileştirmeye çalışıyordu.

Bunlar, haberlere konu olan ve bizim duyabildiğimiz olaylar sadece. Daha bilmediğimiz birçok vaka var. Canlılara işkence yapıp onları vahşice öldüren kişilere insan denilebilir mi? Bu tür eylemleri gerçekleştiren canavarlara en ağır cezaları veren yasaların acilen çıkarılması gerekiyor.