Birçok hayvansever, "Hayvan Hakları Yasası" olarak bilinen ancak hayvan öldürmeyi yasallaştıran kanunun onaylanmaması için yazdı, çizdi, eylem yaptı; fakat sesini bir türlü duyuramadı.
Güya sadece hastalık bulaştırma tehlikesi olanlar ve saldırgan olanları uyutup, diğerlerini rehabilite edeceklerdi! Oysa kanundaki ucu açık maddeler, her türlü hayvan katliamına kılıf olabilecek nitelikte. Korkulanlar olmaya başladı bile.
Ankara'nın Altındağ ilçesi ve Niğde'de ortaya çıkan toplu köpek mezarları, Türkiye'de hayvan hakları savunucularının haklı olduğunu gösteren son örnekler.
Niğde'de ise benzer şekilde, belediyeye ait bir hayvan barınağında köpeklerin zehirli iğnelerle toplu olarak öldürüldüğü ve gömüldüğü tespit edildi.
Bir korkunç haber de Edirne’den. Uzunköprü çöplüğüne köpekleri öldürüp, çöp torbalarına koyup atmışlar. Öylece poşete çöp koyar gibi… İnsan olanın bakmaya kalbi dayanmaz. Gömmemişler bile! Bunun ortaya çıkarabileceği hastalıkların farkın olamayacak kadar da cahiller.
Evet, maalesef bu olaylar Türkiye'de yakın zamanda yürürlüğe giren ve sokak hayvanlarının "agresif" ya da "hasta" olarak nitelendirilmeleri durumunda itlaf edilmelerine olanak tanıyan yeni yasa ile bağlantılı. Ve yine maalesef ki bunlar başlangıç ve ortaya çıkanlar.
Her şeye rağmen hayvanseverler pes etmiyor. 24 Ağustos 2024 tarihinde, Kadıköy'de hayvan haklarını savunan binlerce kişinin katıldığı büyük bir yürüyüş düzenlendi. Eylemde, "Katliama hayır," "Kısırlaştır, aşıla, yaşat" gibi sloganlar atıldı ve hükümetin bu yasa tasarısını geri çekmesi talep edildi ama duymak isteyene…
Sorunun daha insancıl yöntemlerle çözülebilecekken, belediyelerin etkili kısırlaştırma programları ile hayvan barınaklarını daha iyi yönetmesiyle halledilebilecekken bu vahşet niye?
Belediyelerin de sokak hayvanlarıyla ilgili konuya yaklaşımları oldukça tartışmalı. Bazı belediyeler, yasa tasarısını destekleyerek sokak hayvanlarının, özellikle saldırgan olarak nitelendirilen köpeklerin, toplanması ve belirli bir süre içinde sahiplendirilememesi durumunda uyutulmalarını savunuyor. Maalesef bunların çoğunda katliam başladı bile. Zavallı canları öldürüp bir an önce onlardan kurtulmak niyetindeler.
Allah'tan, vicdanlı belediyeler bu yaklaşımın hayvanlara karşı acımasız ve haksız bir tutum olduğunu ve sorunun kökünden çözülmesi gerektiğini savunuyorlar.
Bu belediyeler, kısırlaştırma ve aşılama programlarının daha etkin bir şekilde uygulayacaklarını, barınakların koşullarının iyileştirip ve sokak hayvanlarının koruyarak yaşatılması için ellerinden geleni yapacaklarını belirtiyorlar.
Çeşitli veteriner klinikleri de bedava kısırlaştırma yapacağını açıklayarak, bu canlar için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Hayvanseverler, gruplar halinde barınak barınak dolaşarak kurtarabildikleri kadar hayvan toplayıp, can kurtarma derdindeler.
Aslında çözüm belli. Evcil hayvan üretimini ve satışını yasaklamak. Elimizdeki canları kısırlaştırıp, sahiplendirmek. Ayrıca bugüne kadar yasaya uymamış, kısırlaştırma yapmamış, hayvanlara ayrılmış bütçeyi başka yerlere harcamış belediyelere ceza kesmek.
Umarım bu büyük yanlıştan bir an önce dönülür çünkü bu vebalin altına girmeye kimsenin gücü yetmez.
***
Doğayla Bağ Kurmak
Günümüzde teknoloji ne kadar gelişse de, insanlar kimi zaman sağlık için doğaya yöneliyor.
Özellikle Şamanizm merkezli yöntemler son zamanlarda popüler hale geldi. Şamanizm, doğa ve ruhsal dünya ile bağ kurmayı amaçlayan eski bir inanç sistemi. Bugün bile, Şamanizm'den kalan bazı ritüeller hayatımızda.
Örneğin, toprakta çıplak ayakla yürümenin vücudun elektriğini alacağına olan inanç. Aslında, bu hiç de yersiz değilmiş.
Topraklama olarak bilinen bu uygulama, modern bilim tarafından da destekleniyor. Bilim insanları, çıplak ayakla toprağa basmanın vücuttaki negatif elektriği dengeleyerek sağlığı iyileştirdiğini savunuyorlar.
Yapılan araştırmalar, topraklamanın stres azaltma, inflamasyonu hafifletme ve uyku kalitesini artırma gibi faydalar sağladığını gösteriyor. Sabah uyandığınızda 8 dakika nefes çalışması yapmayı, cildinizi güneşe maruz bırakmayı ve toprakta çıplak ayakla yürümeyi öneriyorlar.
Kısacası, modern yaşamın stresinden uzaklaşmak ve doğayla yeniden bağ kurmak, hem bedensel hem de ruhsal sağlığınız için son derece faydalı.