Geldi çattı bir yılbaşı daha. Ama bu yıl insanların yüzlerinde ne heyecan var ne de ceplerinde para. Yine çoğumuz yılbaşı gecesini evde geçirmeyi tercih edeceğiz.

Restoranlar ve eğlence mekânlarının fiyatları her zamanki gibi dudak uçuklatıyor ve birçok kişi bu yüksek maliyetin ve düşük hizmetin stresini yaşamak yerine, evde, sevdikleriyle birlikte daha huzurlu ve ekonomik olmayı tercih edecek.

Televizyon programları da maalesef eskisi gibi değil. Çoğumuz, gece 12’yi bekleyip yeni yılı sevdiklerimizle kutladıktan sonra gidip yatacağız.

Eskiden içimizde bir heyecan olurdu. Özellikle Milli Piyango ikramiyesi çoğumuzun hayallerini süslerdi. Yılbaşı çekilişi insanlara umut ve heyecan verirdi. Şimdi o heyecan da elimizden gitti. Milli Piyango bile insanların kafasında şaibeli hale geldi. Ülkemizin neşesi kayboldu.

***

Bir de “Hristiyan adeti” diyerek yılbaşı kutlamalarına karşı çıkanlar var. Aslında hep vardı ama ülkedeki cehalet arttıkça sayıları da çoğaldı. Hâlâ 25 Aralık’ta kutlanan Noel’i yılbaşıyla karıştıranlar bile var.

Kimileri de ağaç süslemeyi Hristiyan adeti sayıp günah olarak değerlendiriyor. Bu geleneğe düşman kesiliyor. Hristiyan adeti olsa ne olur? Hz. İsa’nın doğum günü olsa ne çıkar? Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsa’nın peygamber olduğu yazmıyor mu? Allah’ın yolladığı bir peygamberin, hem de İslam’ın peygamber olarak kabul ettiği birinin doğum gününü kutlamanın nesi kötü olabilir?

***

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, bir grup öğrenci kampüslerinde yılbaşı ağacı süslemek istediğinde, başka bir grup tekbir getirerek ağacın önünü kapattı ve etkinliği engellemeye çalıştı. Bununla da kalmayıp ağacın önünde namaz kıldılar.

Peki, ne oldu şimdi? İslam mı kurtuldu? Üstelik bunu yapanlar üniversite öğrencileri!

Yani düşünebilen, sorgulayabilen, eleştirel akla sahip olması gereken gençler...

Bazılarının, kimseye zararı olmayan, insanlara neşe ve birlik duygusu aşılayan etkinliklerden böylesine korkmaları ve rahatsız olmaları, aslında iyi niyetli olmadıklarının açık bir göstergesi.

Düşünce özgürlüğünün ve bireysel hakların savunulması gereken bir üniversite ortamında, bu tür eylemlerle toplumu ve gençleri kutuplaştırmak kimlerin işine yarıyor acaba?

***

Aslında yeni yılda ağaç süslemek öz be öz Türk geleneğidir. Eski Türk kültüründe 21 Aralık Nardugan Bayramı olarak kutlanırdı. “Nar” kelimesi “güneş”, “dugan” ise “doğan” anlamına geliyor; yani Nardugan, “yeniden doğan güneş” demek.

21 Aralık’ta günlerin tekrar uzamaya başlamasıyla birlikte, hayatın yeniden canlanması kutlanır ve bunun için ağaçlar süslenirdi. Türkler, akçağaç ya da çam gibi uzun ömürlü ve yeşil kalan ağaçları kutsal kabul eder, gündönümünde bu ağaçları süsler, dallarına kurdeleler, küçük hediyeler veya dilek bağları asarlardı. Toplum üyeleri bir araya gelerek eğlenceler düzenler, şarkılar söyler ve ziyafetler hazırlardı.

Nardugan, özellikle Orta Asya Türkleri ve Türk kültürüne ilgi duyan çevrelerde hâlâ biliniyor ve yaşatılıyor. Ancak kendi kültürünü ve tarihini bilmeyen bir toplum, onlara sahip de çıkamaz. Ne yazık ki öz be öz bizim olan değerlerimizi dışlanırken, bize ait olmayan Arap kültürü benimsetilmeye çalışılıyor. Dahası, pek çok kişi sorgulamadan bu durumu kabul ediyor.