Ülkemizin en büyük şehri İstanbul başta olmak üzere nüfus yoğunluğunun yine en yüksek olduğu Marmara Bölgesinde acil olarak kentsel dönüşüm süreci tamamlanmalı. Geride bıraktığımız hafta sonunda küçükte olsa Marmara Bölgesinde yaşanan fay hareketliliği kentsel dönüşümün aciliyetini bize bir kere daha hatırlatmış oldu.

Kentsel dönüşüm sürecinin önemi ile özellikle hak sahiplerinin etkin bir şekilde sürece dahil olmasının önünde problem teşkil eden kira yardımı ve taşınma desteği ile süreçte etkili olan taraflar arasındaki iletişimin önemini hep birlikte değerlendirelim.

ÜLKENİN 3’TE 1’İ MARMARA’DA YAŞIYOR

Ülke nüfusunun üçte birinden fazlası, 27 Milyonun üzerinde vatandaş Marmara Bölgesinde yaşamakta. Başta ticaret olmak üzere dünyanın en önemli ekonomilerinden birisinin yönetildiği İstanbul’da kentsel dönüşüm süreci ne yazık ki çok yavaş ilerlemekte.

Son yapılan açıklamalara göre; İstanbul’da 1,5 milyon ev ve iş yeri deprem riski altında. Üstelik bunların 600 bini her an çökme riskiyle karşı karşıya. 16 milyon nüfuslu İstanbul'da 600 bin evde yaşayan 2,4 milyon kişi var. Yani her 100 kişiden 15'inin hayatı adeta pamuk ipliğine bağlı.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE KİRA DESTEĞİ 25 BİN LİRA OLMALI

Özellikle İstanbul’da kentsel dönüşümün yavaş ilerlemesinin önündeki en büyük problemlerden biri rezerv konutların yetersiz olması, kira desteğinin sınırlı kalması ve müteahhit firmaların mal sahiplerine etkin bir güvence vermemesi geliyor.

Son günlerde özellikle eski sitelerin kentsel dönüşüm ile yerinde yeniden dönüştürülmesinin önünde ne yazık ki her geçen gün artan konut kiraları büyük bir engel taşıyor. İki oda bir salon evin ortalama kirasının 25 bin lira olduğu şehirde, evden eve nakliyat fiyatları ise neredeyse 100 bin liradan başlıyor. Hal böyle olunca da ev sahipleri kentsel dönüşüm sürecine en çok da kirayı nasıl veririz kaygısıyla mesafeli yaklaşıyorlar.

DÖNÜŞÜMÜN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL: İLETİŞİMSİZLİK

Kentsel dönüşüm çok ayaklı bir organizasyon olup; bakanlık, belediyeler, müteahhit ve hak sahipleri arasında her zaman şeffaf ve dengeli politikalar üretilerek sürecin hızlı bir şekilde tamamlanması gerekir.

İlgili kurumlar ile belediyeler; müteahhit ile hak sahipleri arasında doğru ve etkin bir iletişim modelinin geliştirilememesi nedeniyle olası bir Marmara depreminde istenmeyen kayıpların yaşanmasının önüne geçebilmek adına tüm paydaşların hakkaniyete dayalı ve güçlü bir hukuki koruma ile süreçlerin önünün açılması gerekmekte.