Ziya Paşa’nın şiiri: Kaza ile bir sapan taşı, bir altın kaseyi kırsa. Ne değeri artar taşın. Ne değerden düşer kase.
Rastlantı ile...
Kaza ile...
Sebepsiz yere...
Akmıyor dere...
★★★
Her oluşun bir nedeni var. Ülkeyi ve ekonomiyi bilgisizce, kör inatla, kibir küpüne batmış çapsızlıkla yönetirseniz enflasyon yapışkan yıkıcı olur. Değerden düşer para. Yalan, dolan, fırıldak, ikiyüzlülük, ilkesizlik, iftira, rezillik, adam kayırma, hısım akraba gözetme, adaleti hançerleme, Meclis’i bir kişinin sözüne esir etme, basını ekran tekeline dönüştürme, yoksulun hakkını çalıp, çaldırıp partili zengin yaratma da yapışkan olunca değerini yitirir ahlak!
★★★
Fiyatların enflasyonu:
100 şiddetinde patladı.
Ahlaksızın enflasyonu:
1000 şiddetine çıktı!
Çok acı gerçektir ki, “yüksek dozda fiyat enflasyonu ile ondan daha yüksek dozdaki ahlak enflasyonu” birlikte el ele verdiler.
★★★
Laleli Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Giyasettin Eyyüpkoca, gazeteci Yener Karadeniz’e tespitlerini açıklamış ve “ülkenin en büyük sorunu ahlaksızlık enflasyonudur” demiş: “Dolar kuru son bir yılda 27 TL’den 33 TL’ye çıktı. Yüzde 22 artı. Enflasyon ise aynı dönemde yüzde 71’i buldu. Arada 50 puana yakın fark var. Bu durumu nasıl açıklayacaksınız?”
★★★
Küçük sanayici.
Büyük sanayici.
Küçük tüccar.
Büyük tüccar.
Küçük esnaf.
Büyük esnaf.
Ürettiği ya da üretmeyip ithal ettiği mala enflasyon artışının çok üstünde zammı kendi eliyle koydular. Büyük para sahipleri de paralarına tatmin edici faiz artışını, iktidarın ülkeyi yüksek faize mahkum etmesi sonucu aldılar. Türkiye’de “fırsatçılık ekonominin kaldıracı” oldu.
Sebepsiz olmadı.
Bilerek yapıldı.
★★★
Sadece işçiler.
Sadece memurlar.
Sadece emekliler.
Ve sadece çiftçiler.
Maaşlarına, ücretlerine, ürettiklerine istedikleri zammı koyamıyorlar. Bunlar toplumun çoğunluğu insanlar. Toplumun çoğunluğu satabildiği emeğine, ücretine, maaşına, ürünün fiyatına, alın terine enflasyon kadar artış bulamıyor.
★★★
Sonuçta kemerler sıkıldı, tüketim azaldı. Türkiye’nin en verimli ovası Bursa’da kavun, karpuz, domates, şeftali, biber tarladan toplama masrafını bile karşılamayacak düzeye indi. Dünyanın en pahalı oto yolları ile köprülerini yapmaya mahkum edilmiş Türkiye’de Bursalı çiftçi, ürününü kentlere getirmeyi değer bulamaz duruma düştü.
Düşürüldü.
★★★
Gazeteci Ali Şahin’in Bursa’dan yazdığı habere göre bu yıl kavun karpuz biber, fasulye tarlada terk edildi, hayvan yemi oldu. Bursa Belediyesi, zor durumda kalan çiftçiye destek olsun diye kavun-karpuzu alıp kentte yoksullara bedava dağıtmak yolunu buldu. Böylece Türkiye yerel yönetimi; “bedava karpuz belediyeciliği modelini” de geliştirmiş oldu(!)
★★★
Kaza ile değil...
Rastlantı değil...
Sebepsiz değil...
Bile bile yeni vergi yasası çıkartılarak; verginin en ağırı yine çoğunluk olan işçi, memur, emekli, çiftçinin sırtına bindirildi. Mehmet Şimşek, Tayyip Erdoğan’dan olur alarak para sahibi azınlıktan vergi almak yerine onlara yüksek faiz vererek (DİBS yoluyla) borç alma yolunu seçti. “Önce ahlak... Önce temiz huy... Önce lekesiz vicdan... Önce İslam...” diye diye iktidara gelenlerin yönetiminde; azınlık ballı kavun yerken çoğunluk kelek bile bulamaz duruma düşürüldü.
Su da bitti!
Burası ilk çağlardan beri de ovaydı. Sanki Toros dağları denizin karnına doğru yürümüş Çukurova’yı yaratmıştı. Çukurova hiçbir zaman susuz kalmadı. Onu beseleyen Seyhan ve Ceyhan nehirleri tarihte suyun bol olduğu dönemlerde 6 kez birleşip tek ırmak oldular, suyun azaldığı yıllarda ayrılıp iki nehir oldular. Çukurova’yı hiç susuz bırakmadılar. Ali Ekber Yıldırım’ın yazdığı habere göre gerekli yatırımların yapılmaması, su yönetimindeki sorunlara kuraklık da eklenince Çukurova’da sulama suyu tükendi. Muhtarlara gönderilen yazıda; “Seyhan Barajı’nda kalan su ancak portakal, limon ve diğer meyve ağaçlarını sulamaya yetiyor. Soğan, sarımsak, patates, her çeşit sebzenin güzlük ekimi için su verilmesi yapılmayacaktır” denildi. Beceriksiz yönetim, Çukurova’da suyu da bitirdi.