Hoşgörü yok...

Anlayış yok...

Saygı, nezaket yok...

Eleştiri kültürümüz yok.

Ülkemizde bir konuyu inceleyip yanlış bulduğunuzu yazarsanız size salt düşmanlık ediliyor! Kimse hiç eleştiri duymak istemiyor, hep alkış almak, hep övülmek istiyor...

Sezai Karakoç dedi ki:

- Devlet hayatında samimi eleştiri şarttır. Eleştirisiz devlet, kısa zamanda çöker.

Üstadın tavsiyesine uyup devleti eleştireceğim! Başlayabilirim:

Dikkatinizi çekiyordur; son yıllarda ülke gündeminin ana konusu, güvenlik!

-MİT şu teröristi etkisiz hale getirdi...

-İçişleri Bakanlığı şu çeteye operasyon yaptı...

Her gün medyada, devlet güvenlik kurumlarının “operasyonel icraatı” yer alıyor. Devletin güvenlik faaliyetleri sürekli gündemde...

12 Eylül 1980 askeri darbe döneminin militarist günlerine benzedik: Adli vakalar-güvenlik operasyonları bitmek tükenmez şekilde devlet yayıncılığı ile “göze” sokuluyor!

Kuşkusuz iç-dış tehditle mücadele edilmesin demiyorum, bunun hemen her gün/daima gündeme getirilmesini eleştiriyorum. Mesela:

Güvenlikçi politikaların her eylemini “haberleştirmek” ülkemiz intibasını/izlenimini nasıl etkilediği üzerinde niye kimse durmuyor?

Siyaset bilimine göre, “gündemde ne kadar çok polisiye uygulama, o kadar az demokratikleşme” değil mi? 

Örneğin... Bu halin özellikle ülke dış görünümüne etkisini sorgulamak gerektiğini söylemek istiyorum.

Devletin “idare psikolojisi” üzerinde düşünmek gerekmiyor mu?

★★★

 Diyorum ki:

Ülkenin bekası için terörle mücadele edilsin ve fakat şiddeti, suçu-cezayı gündemden düşürmek lazım...

Siyasal şiddetin amacı zaten hep gündemde olmak değil mi? Teröristlere büyük ceza, unutulmalarını sağlamaktır!

Sadece terör değil; hemen her gün emniyet güçlerinin yaptığı yeraltı faaliyetlerine yönelik operasyonların ülke-kamu intibası üzerindeki etkisini de tartışmak gerekmiyor mu? Bunun bitip tükenmez süreklilikte, günün öne çıkan konusu olma durumu, olağanüstü hal rejimini çağrıştırmıyor mu?

Dün “askeri rejime” karşı çıkanların, bugün “güvenlik siyasetini” ısrarla gündemden düşürmemesini nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Psikolojik harp konusunda eksiklik var. Devleti, aşırı güvenlikçi politikalar uyguluyor göstermek hatalıdır.  

Güvenlikçi operasyonları göze sokmak, Batı merkezli elitist-oryantalist uluslararası tahakkümün, Türkiye’ye yönelik psikolojik saldırılarında elini güçlendirmektir. Maalesef: Dışlamak isteyenlere, güvenilmez göstermek isteyenlere kara propaganda malzemesi sunuyorsunuz...

Ülkemizin istismar edilmesinin önüne akılcı propagandayla geçebiliriz.

Büyük Türkiye korkularının dışavurumuna bel bağlayamaz...

★★★

Yok, şunu öldürdük...

Yok, şunu yakaladık...

Yok, şunu hapse attık...

Yok cezaevi, yok yargı, yok cinayet, yok dolandırıcılık, yok cinsellik tehdidi vs. vs. ülke gündeminden düşmüyor, düşürülemiyor.  

Kamuoyu psikolojisi konusunda devlet seyirci kalmakla durmuyor, kendisi bu intibanın çoğalmasında -bilinçli ya da bilinçsiz- tam merkezde görev yapıyor!

Sadece Batı değil; devlet adına yapılan güvenlikçi politikaların halkın sosyo-kültürel hali üzerinde nasıl etki yarattığı konusu da irdelenmelidir...

Diyebilirsiniz ki:

-İktidar, korku toplumu yaratmak için hedef kitlenin duygu, düşünce ve davranışlarını etkilemek amacıyla bu politikaları bilinçli uyguluyor.

Öyle bile olsa bunun da tartışılması gerekmez mi? Çünkü eğer bu doğruysa muhalefetin neredeyse tek gündemi de güvenlikçi politikalar değil mi?

Muhalif medyanın da iktidarın bu siyasetine “malzeme” sunmuş olmuyor mu? Adli vaka dışında tek gündem yok. FETÖ kumpaslarından “miras” kaldı bu...

Evet, devletin güvenlikçi siyasetinin-mekanizmasının gündemin ana konusu olması konusu üzerinde durmak şart.  Psikolojik harp sanatı anlamında burada büyük hata yapılıyor çünkü...