Övünmek, “Ben yazmıştım” demek ayıptır. Bağışlayın. Ben tam 11 yıl önce “Konsomatris gazeteciliğin mutlaka bir gün uçakta yakışıksız pozisyonda yakalanacağını” yazmıştım. O yazının başlığı “Konsomatris
Gazeteci!” idi.
★★★
2014 tarihli yazı şöyleydi:
“Baktım da...(!) Konsomatris kıza benzettim. Önceki gün Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde basın toplantısına özel davetli çağırılan 47 gazeteci-yazar (bunların 7’si akademisyen yazar) bizim Adana pavyonlarının konsomatris kızları gibiydiler.
★★★
Tam 4 saatlerini verdiler. Başbakan’ın öfkesini aldılar. Kızgınlığını emdiler. Stresini boşalttılar. Yazarlıklarını ellettiler. Gazeteciliklerini okşattılar.
Başbakan’ı rahatlattılar.
★★★
Türkiye yolsuzluktan, rüşvetten çürüme sürecine girdi. Başbakan, yolsuzluk ve rüşveti örtmek için baskı ve yalanı kullanan bir gücü temsil eder olmuştu. Adalet çökmüş, savcı ile polis, iktidarın esiri yapılmış, dosyalar rafa kaldırılmış, belgeler, kanıtlar karartmaya alınmış, ülke ciddi bir ekonomik ve adalet (hukuk) krizine yelken açmıştı. Türkiye bodoslama sivil diktatörlüğe gidiyordu.
★★★
Bu 47 gazeteci ve içlerinde 7 akademisyen yazar, Başbakan’a halkın merak ettiği 1 tek soruyu dahi sormadılar. Örneğin: Dün teşekkür ettiniz. Bugün inine gireceğim diyorsunuz. Dün altına zırhlı araba verdiniz. Bugün kumpasçı savcı demektesiniz. Dün Hoca Efendi diye sarılıyordunuz. Bugün paralel devlet demektesiniz. Dün rüşvet almaz o dediniz. Bugün kutu işi yanlış demektesiniz. Dün benim bakanım temiz diyordunuz. Bugün rüşvetçinin uçağına bindirdiniz. Dün hortumları keseceğim dediniz. Bugün susmaktasınız. Bunun gibi milyon tane soru var.
★★★
Gerçek 1 tek gazeteci, 47 kişilik davetli gazeteci arasında olsaydı; bu soruların cevabını, halk merak ettiği için, Başbakan’a sorar, sonra gazetesinde yazar, TV’sinde halka anlatırdı.
★★★
Dolmabahçe’de gazeteciliği “konsomatrisliğe” dönüştürdüler. Başbakan’ın Dolmabahçe Ofisi’ndeki toplantıya Star Gazetesi’nden 11, Yeni Şafak’tan 7, Sabah’tan 5, Akşam’dan 4, Yeni Akit’ten ve Türkiye’den 3, Zaman’dan 2, Hürriyet, Milliyet, Habertürk ve Takvim’ den 1 gazeteci yazar katıldı. Tek bir rahatsız edici soru sormadılar.
Konsomatris gibiydiler.”
★★★
Bu yazı 11 yıl önce yayımlandı. Tayyip Erdoğan Başbakan’dı Cumhurbaşkanı oldu. Konsomatris gazetecilik, gemi azıya aldı, utanmayı iyice unuttu. Cumhurbaşkanı’nın uçağına doluşup, önceden ellerine verilmiş soruları sormaya devam ettiler.
Yine beni bağışlayın!
Ben dayanamadım 4 yıl önce yeniden; “Annesine gazeteciyim diyor ama aslında o konsomatris” başlıklı bir yazı daha yazdım.
★★★
2022 tarihli yazı şöyleydi:
“Gazeteciyiz diyorlar. Konsomatrisler. İktidar rahatlatıyorlar. Ahmet, Mehmet, Mahmut, Hande, Zafer, Okan, Yavuz, Hilal, Abdülkadir, Nagehan, Kübra, Nasuhi say say bitmez. Son 20 yılda sayıları yüzde 100 artış gösterdi.
Köşeleri tuttular.
TV’leri kapladılar.
Ar damarlar çatladı.
★★★
TV ekranında “Ağzından çıkan her sözü kanun sayılan” iktidar partisi başkanı ile beraber oturmuşlar yayın yapıyorlardı. Amaçları, gazeteciliğin esası olan gizleneni, saklananı, kötüye gideni, çalanı, çaldırılanı ortaya çıkartmak değildi. Gazetecilik görüntüsü altına gizlenip konsomatrislik yapmaktı.
★★★
Moral yükseltmek. Rahatlatıp göze girmekti. O toplantı da işte “Sana bir konsomatris gazeteci sorusu: “Şehir hastanelerini muhalefet sözcüleri eleştiriyordu... Sesleri biraz kesildi... Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz efendim...” Ve Cumhurbaşkanı’ndan al sana cevap: “Abdülkadir! Ahmet Bey’e bak. O gereğini yazıyor. Sen de durma. Gereğini yaz...”
★★★
İktidar partisinin başkanı, teorik olarak 80 milyon insanın (o yıl nüfus 80 milyondu) izleyebileceği bir ortamda karşısına gazeteci diye oturttuklarına “Gereğini yap Ahmet gibi yaz talimatını...” nasıl verebiliyor? Çünkü gazeteci Ahmet, hemen ayağa kalkıp; “Sayın Cumhurbaşkanı ne münasebet, ben hiçbir zaman bir iktidar partisi temsilcisi gibi davranarak muhalefete gereğini yapmadım, yapmam... Ben sadece halktan saklananları, gizlenenleri bulur yazarım... Sizi kınıyorum. Bu toplantıyı terk ediyorum...” diyemedi.
★★★
Ahmet, sağıra yattı.
Abdülkadir de pişkin!
Kalemlerini vidaladıkları “Konsomatris gazetecilik” zincirlerini kırıp atabilselerdi o toplantıda; muhalefetin Meclis’e taşıdığı “Şehir hastaneleri anatomisini” deşip sergileyebilecek soruları sırlarlardı.
★★★
Konsomatris gazeteci!
Bu soruları soramaz.
Devlet bankalarından dolar kredisi pompalandı. 20 yıl öncesinin çok satan gazeteleri ve çok izlenen TV kanaları yeni yetme iktidar zenginlerine satıldı. Bu satış göstermelikti. Gazete ve TV’lerin gizli sahibi aslında iktidar partisiydi. Bu yapıdan; önce TV’lerde
“Ekran tekeli” doğdu ve onunla birlikte de “Konsomatris gazetecilik” peydahlandı”
★★★
İşte bu ikinci yazı yayınlandıktan sonra Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, köşesinde bana cevap olacak yazı yazabilirdi. Fikirler yarışır, gerçekler ortaya çıkardı. Gazetecilikte kural buydu. Bunu yapmadı, beni “Şerefimle oynadı, hakaret etti” diyerek mahkemeye verdi. İlk mahkeme ve üst mahkemeler beni Abdülkadir Selvi’ye 10 Bin TL ödemeye mahkum etti.
10 bin TL’yi ödedim.
★★★
Ve geldik bugüne!
Söylemesi ayıp birini tam 11 yıl önce, ikincisini de 4 yıl evvel yazdığım gibi “Konsomatris Gazetecilik uçakta yakışıksız vaziyette” yakalandı. Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Cumhurbaşkanı uçağının Washington’dan havalanacağı saatlerde, o uçağa alınan gazetecilerin soracakları soruların liste halinde önceden verildiğini açıkladı. Faruk Bildirici elinde belgeleri olduğunu söyledi. Ahmet Hakan da soruları önceden verdiklerini itiraf etti. Türkiye 5 gündür, gazetecilikteki bu çürümeyi izliyor.
NOT:
Sözünü ettiğim 6 Ocak 2014 ve 3 Ekim 2022 tarihli iki yazımı internet üzerinden SÖZCÜ’ye ulaşıp okuyabilirsiniz.

Açıklayın! ABD’den gazı kaça alacağız?
Coğrafya ve tarihin Türkiye’ye sunduğu avantaj ile Rusya ile kurduğu en sağlam, koparılması güç, karşılıklı faydaya dayalı ilişki doğal gaz boru hatlarıyla oldu. Türkiye’ye Doğal Gaz (NG) satışından Rusya’nın yıllık yaklaşık 200 milyar dolar kazancı var. Rus doğal gazı (NG) yılların yatırımı boru hatlarıyla en düşük masrafla geldiği için Türkiye’nin de maliyet avantajı bulunuyor. ABD Başkanı Trump, bu bağı koparmak için “Türkiye Rusya’dan doğal gaz almasın” dayatması yaptı. ABD’den Mercuria adında bir şirket üzerinden yaklaşık eksi 163 derece santigrata kadar soğutulmuş gaz (LNG) alımı anlaşması yapıldı. ABD’nin LNG’si Türkiye’ye gemilerle getirilecek. Yazılan ve söylenen bilgilere göre Rus doğal gazının her 1.000 metreküpüne Türkiye, 220 dolar ile 290 dolar arasında bir ödeme yapıyor. ABD ile yapılan son anlaşmada ise Türkiye Amerikan gazının (LNG) her 1.000 metreküpüne 614 dolar ödeyecek. Amerikan gazı: 614 dolar. Rus gazı: 290 dolar. İki kat daha pahalı. Açıklayın bu fiyatlar doğru mu? Doğruysa hangi akla hizmet ederek böyle pahalı bir alım anlaşmasına imza attınız? Bu soruyu Cumhurbaşkanı uçağına bindirilen 15-20 gazeteciden hiç biri akıl edip soramadı. Neden soramadı?