Fenerbahçe'nin oyuna başlangıcı çabuk gol bulma isteğini yansıtıyordu. Çok acele ederseniz bazen oyun istediğiniz gibi gitmez. Pas hataları olur. İsmail mesela. Kafası karışmış gibi geldi bana. Transfer kulisleri ona Fransa’dan gelen teklifler olduğunu söylüyor.
Devrenin son 15 dakikasına giderken Fenerbahçe oyun anlamında Başakşehir’i ezmeye başladı. Kuşkusuz, halı saha topçularının bile yapmayacağı iki sarı kartlık hareketi arka arkaya yapan Figueiredo, komik bir kırmızı kart gördü.
Dzeko'nun tehlikeli şutlarında Volkan yerinde kurtarışlarla takımına moral verdi. İkili mücadeleleri kaybeden ve dönen topları alamayan Başakşehir’i ilk devre şansı kurtardı. Deplasmanda 14 şut atan, rakip ceza sahasında tam 30 kez topla buluşan Fenerbahçe, tek kaleye döndürdüğü ilk yarıda beklediği gole ulaşamamıştı.
Senaryo, ikinci yarıda farklılık göstermiyordu. Başakşehir, çift katlı otobüsü ceza sahası çevresine çekmişti. Cengiz ve Batshuayi hamleleri yerindeydi. Bu düşünce ikinci yarı başlarken olsa daha olumlu olurdu. Havada gol kokusu vardı. Gole, en çok kurtarış yaptığı Süper Lig maçını oynayan Volkan 'dur' diyordu. Böyle üstün oynadığınız oyunlarda gol atamazsanız sinir sisteminiz bozulur ve kontra atak yersiniz.
Kanat ortaları, şut girişimleri, duvar pasları... Gol atmak için bütün ihtimalleri denedi Fenerbahçe. Gelelim Batshuayi’nin penaltı beklediği pozisyona. İtme var gibiydi. O zamanda penaltı olması lazım.
Şampiyonluk stresi kendini göstermeye başlamış Fenerbahçe’de. Son dakikalarda ne olursa olsun gol atalım paniği ile şutlar dağlara taşlara gitmeye başlamıştı. Berabere giden maç biterken penaltı kazanmak altın madeni bulmak gibidir. Batshuayi’nin penaltı golü bütün sıkıntıları bitirmişti.