Kayyum meselesi ekonomi açısından çok önemli ve bir o kadar da sorunlu... Mevcut uygulamalar ekonomiye ağır hasar verecek hale geldi. İrdelemek lazım.
Kimdir kayyum? Belli bir malın yönetilmesi ya da belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimsedir. Genelde bu atamayı mahkemeler yapar. Şirketi, sahipleri ya da sorumluları yerine mahkemenin atadığı kayyum yönetir.
İyi de Türkiye’de bu iş farklı yerlere gidiyor. Kayyum el koymanın hukuki kılıfı olarak kullanılıyor. El konulan şirketlerin maliye tarafından didik didik edildiği ve şirketlerde hiçbir sorun olmadığı halde bu durum gerçekleşiyor. Böyle olmamalı!

GAZETEYİ BATIRDI!


Size bir örnek vereyim. Mahkeme, savcının isteği ile İpek Grubu’na kayyum atadı. Dolayısıyla grubun sahibi olduğu Bugün Gazetesi’ne de kayyum atandı. Gazete, kayyum atanmadan önce 104 bin satarken, şimdilerde tirajı 4 bine kadar düştü.
Mahkeme süreci devam ediyor. Oldu da grup aklandı diyelim... Ne olacak bu gazetenin hali? Zarar kimden karşılanacak? Bu işler bu kadar kolay mı? Kayyumun görevi işleyişin devam etmesini sağlamak değil mi? Yayın politikasını nasıl kafasına göre belirleyip başarısızlığıyla gazeteyi resmen batırabiliyor?

YABANCI RAPORLAR “HUKUK” DİYOR


Cadı avındaymış gibi davranmak bizi çok yanlış yerlere götürür diyeceğim ama galiba oraya geldik. Kayyum bu yöndeki son durak!
Büyük resme bakalım. Türkiye dış sermayeye, yabancı yatırıma ihtiyacı olan bir ülke... Yurtdışından bakılınca raporlara yansıyan ise Türkiye’de hukukun işlemediği...
Hukukun egemenliğini kaybettiği yerde hiçbir güvencenin de varlığından söz edilemeyeceği herkesin malumu... Bu güvenceyi veremezsen ne yatırım gelir ne de gelenler kalır.
Nitekim mülkiyet hakkına, teşebbüs hürriyetine yönelik atılan her olumsuz adım ülkeyi yatırım çölüne çeviriyor. Haliyle Türkiye, uygulamalarıyla uluslararası piyasalarda güvenilir bir ülke olmaktan çoktan çıktı.

ACI AMA GERÇEK


Dolayısıyla önümüzdeki bir yıl içerisinde 175 milyar dolar paraya ihtiyacımız var. Bunun bir kısmını ödeyeceğiz, bir kısmını döndüreceğiz. Ekonomi açısından sağlıklısı yatırım çekip kazandığımız parayla ödeme yapmak. Diğeri sürdürülebilir değil...
Ancak mevcut ortamda, yatırımcının mülkiyet hakkıyla, teşebbüs hürriyetiyle ilgili oluşan bu soru işaretleri karşısında kalıcı olarak gelmesi kolay değil...
Şu sıralar “İktidara yakınlığı bulunmayan, hoşuna gitmeyecek işlere girişecek kimse barınamaz bu topraklarda” algısı hâkim... Dolayısıyla koca dünyada şirketlerimize Katar’dan başka talip çıkmıyor. Neden?